29 Kasım 2018 Perşembe

İhtiyaç Kumbarası'nda Bu Ay : Güven / Güvenlik


Gülesra'dan Kumbara'ya :

Uzun bir aradan sonra merhaba.
Günlüklerime ara verdiğim bu yıla, ihtiyaç kumbaramıza attığımız GÜVEN ihtiyacıyla başlamak istedim. Sura Hart pasajları boyunca duygusal güvenlikten tutun da fiziksel güvenliğe kadar, güven in sınıfta hem öğretmende hem çocuklarda nasıl yaşayabileceğini ucundan kıyısından değiniyor. Geçen yıl sınıf deneyimlerimize göz attığımda kendi hazırlık sürecimizde güvenlikli alan oluşturmak için uzun bir emek koyup, sürekliliğini korumak içn onlarca çalışma yaptığımızı görüyorum.

 Neydi peki benim için sınıfta bir güvenlikli alan ?


     Çocukların kendilerinin yargılanmadan dinlenildiklerinden emin oldukları yerdi.
      Duygularının ve ihtiyaçlarının göz ardı edilmeyeceği yerdi.

        Bunları hayata geçirebilmek için öncelikle bağlantıyı kurmak ve ardından eşit güç ilişkisi kurarak karşılıklı gönülden akışı sağlamak. Tüm bunları yeniden hatırlarken belleğim daha da eski tarihlere giderek 2016 yılında  katıldığım IIT programına gitti. IIT Şiddetsiz İletişimin Uluslararası yoğunlaştırılmış eğitim programı. Farklı ülkelerden, kültürlerden katılmış olan ve barış diline inançla, bu kültürleri bir arada tutan inanılmaz bir program. Ben de bu programa katılan o 60 şanslı kişiden biriydim. Belleğim o tarihlere giderken aslında bir şükranla gidiyordu. Çünkü bugün yaptıklarımın ve inandıklarımın temeli o programda atıldı. Şiddetsiz İletişime  olan inancım oradaki kendi yolculuğuma olan inanışımla başladı. Şimdi sınıfa kadar taşıdığım bu yolculukta yol arkadaşlığı yapmış olduğum, tanımaktan ve bana kattıklarından ayrı ayrı onur duyduğum o topluluğa Çocukla Barış adına bir mesaj yolluyorum. J

"Güven sizin içinizde nasıl yaşıyor ve çocukluğunuza gittiğinizde güven sizin için nasıl bir yerdeydi?"

Gelen cevapları ve “Güven” ihtiyacını buraya bırakarak gelecek ay “Aidiyet” ihtiyacıyla buluşmak dileğiyle diyorum.

Deniz Spatar : Güven ve Güvenlik ihtiyacı benim içimde biraz farklılar. Güven , benim için güvenlikten daha büyük daha geniş bir yer. Güvenlik ihtiyacı ise canlı hayatın, gezegenin sürdürülebilirliğine duyduğum güvenle birlikte olan bir yer. Sınıfta güvenliğe dair çocukluğumdan hatırladığım şey; ben kızılay koluydum ve okulda hep bir saldırı oluyordu. Ve kızılay kolu olduğum için diğer çocuklarla daha çok temas ediyordum. Düşen, yaralanan, tentürdiyor sürmek vs gibi şeyler oluyordu. Ve çok sık bitleniyordum. Kimseye söyleyemiyordum. Çok utanıyordum. Sağlık ve hijyen ihtiyacımın karşılanmadığı o bir iki yıl kadar sıkıntı yaşadım.Bu da  beni zorladı çünkü ayıptır denirdi. Utanırdım. Keşke hem zor durumda yani bunu alan çocukların gözetile bildiği hem de almayan çocukların güvenlik içinde yaşayabileceği sınıf ortamları yaratabilseydik. Ama benim çocukluğumda maalesef bu olamadı. Çok sık bitlendim. Çok sık olduğu için de çok sık utandım.

Bahar Aykaç : Güven konusu bu hafta benim de kendi içimde çalıştığım bir konu. Bu yüzden çağrını almak, aramızdaki uyumu ve es zamanliligi görmek beni şaşırttı ve çok iyi geldi. Grupta fazla alan kaplamaktan çekinerek de olsa dahil olmak istedim. Çocukluğumda kendimi tanırken, davranislarim ve kendimi ifademde ebeveynlerim, öğretmenlerim veya abla/abilerim ile göz goze gelmek benim icin güveni, onayı, rehberliği hissettiğim bir bağlantıydı. Hata da yapsam kabul görüp görmediğimi büyüklerin gözlerinde ölçerdim. Birşey demeseler de gözlerinden anlardım.. buna evet mi buna hayır mi.. Bu çoğunlukla duygu durumum ile de ilgili olurdu. E doğal olarak onaylanmayan ve beğenilmeyen bir sürü duygu da geldi gitti.. Bazısına kabul vardı, bazısına yoktu.. Şimdi geri baktığımda kendimle iliskimin de o gözler gibi olduğunu görüyorum. İyi ki de şefkati, kabulü çalışıyorum. Artık o gözlerde ne olursa olsun kabul, destek, rehberlik ve şefkat var ♥



Hasibe Akın : 
Çocukluğumdan beri doğada olmak beni güvende hissettiriyor. Güvenlik benim içimde özgürlük ile birlikte yaşıyor. Öz'ümün gürlediği yerlerde güvendeyim. Bugün iş arasında bahçemde topladıklarımla şunu yapmıştım, fotoğraftakini.Yaparken bile güven yavaş yavaş yerleşti kuruldu köşesine... İçimdeki çocuk ile oynadım bugün biraz. Üzerine yazın denk geldi. Sana ve çocuklarına da dokunması dileğiyle. 

Şirvan Atakan : Benim için de güven/güvenlik, yalnız olmadığımı bilmekle ilgili bir şey. çocukken de böyleydi ve kısa aralıklarla ülke değiştirdiğim için çok yalnız kaldım. hayatta her şey olabiliyor, telefonun ucunda bana alo diyecek biri olduğu sürece güvendeyim.

Gülen Gündüz Yılmaz :
 Bu soru benim işime yaradı. Bayağı bir tefekkür oldu bana. Çok teşekkür ediyorum.
 Güven ihtiyacı, benim içimde korku duygusu ile bağlantılı.
 Göğsümde sıkışma, nefesimi tutma, bedenimde bunları duyumsadığımda, bu bana güven ihtiyacımı hatırlatıyor. (Tabii ki, bu duyumsamalar başka ihtiyaçlara da işaret edebiliyor.)
 Ben hafiften kambur dururum. Çocukken güven ihtiyacımı karşılayamadığımda, nefesimi tuttuğum için… Şimdi bunları yazarken de nefesimi tuttuğumu fark ettim. Derin bir nefes verdim.
 Hayatımın bu evresinde de, güven ihtiyacımı karşılamak (ya da karşılayamamak:)) bayağı bir odağımda. Çünkü daha çok insana ulaşma gibi bir olaya girdim. Sosyal medyadaki birtakım temaslardan tetiklenip duruyorum. 
 Ve o anlarda da hop çocukluğuma geri dönü veriyorum. Güven ihtiyacını karşılamak için büyüklerine muhtaç olan, büyüklerinden o ihtiyacı karşılayamayan, o yüzden de erken büyümüş o çocuğa… 
 İçimdeki çocuğun güven ihtiyacını karşılamak, çocukken öğrendiğim şekilde nefesimi tutup, o korku duygusunu bastırmamak… Korkuyu ihtiyacıma ulaşan bir elçi olarak duyabilmek… 
 Zorlanıyorum, bazen daha kolay oluyor, bazen iyice zor. Bedenimin farkında olduğumda ihtiyaçla daha kolay bağlantıya geçiyorum. O zaman karşılıyorum bir şekilde ihtiyacımı. Bazen kocama sarılmak, bazen bir dosta telefon açmak, bazen Yerdeniz ilk kitabı okumak… 

Hımm… Çocukken de kitap okuyarak güven ihtiyacımı karşılıyormuşum, şimdi fark ettim.

Özenç'ten Kumbara'ya :


                        Güven; benim içimde pek çok halimi etkileyen bir ihtiyaç. Kendimi ifade edebilmem, potansiyelimi fark etmem ve açığa çıkarabilmem, bağlantı kurabilmem için önemli bir ön koşul gibi. Güven geliştikçe de sevgi, şefkat, işbirliği, huzur geliyor beraberinde, rahatlıyorum.
Güven derken,  duygusal güvenliğimi ifade ediyorum. Güvenmeyi, daha çok güvenebilmeyi, anlaşmalarımıza güvenebilmeyi… 
                      Güvensizlik ile korku, iç içe benim için. Güvenemediğimde kendime, birine, bir ortama korkuyorum. İlk hissim korkmak oluyor.
Çocuklarla birlikteyken, sınıfta güveni sağlamaya çalışmak ilk işlerimden biri oluyor çünkü güven ihtiyacının önemini en çok kendimden biliyorum. Güveni sağlamak bir süreç ve sorumluluk hepimizin ama başlamak, ifade etmek, güveni geliştirici adımlar atmanın öncelikle benim  işim olduğunu düşünüyorum.
                       Çocuklarla güven üzerine sohbet ettiğimizde ise güveni sevgiyle çok ilişkilendirdiklerini fark ettim. Güvende hissettikleri yerler ve güvendikleri kişiler, sevdikleri ile aynı. Bu ilişkinin çocuklarda bu kadar güçlü olduğunu bilmek yeni bakış açıları oluşturdu bende. Diğer paylaşımları ise şu şekilde:

Güven senin için ne demek?

-          -Söylediklerimizin doğru olması
-          -arkadaşıma sır verdiğimde saklaması
-          -sınıf anlaşmamıza uymak
-          -verdiğimiz sözü tutmak
-           -arkadaşımız düştüğünde ona yardım edip, ihtiyacını sormam

                                                                           Kendilerini giderek daha iyi ifade edebilmelerini kutlayarak..


Özge'den Kumbara'ya :


"Güven" yeryüzünün her köşesinde en önemli ihtiyaçlardan biri bana kalırsa. Hem duygusal açıdan aradaki güveni sağlamak hem de ortama dair alınması gereken güvenlik önlemlerini çocuklarla birlikte konuşup karar vermek daha katılımcı bir ortamın oluşmasını sağlıyor gözümde.
 
Güven/güvenlik bağlamında birlikte karar aldığımızda hem çocukların bu sınırlara ve anlaşmaya uygun hareket ettiğini, hem de yeni bir durumda bana güvendiklerini görüyorum. Örneğin ormanda "sınırımız buraya kadar, devamı çok dik ve bizim için güvenli değil" dediğimde birbirimize olan güven zorlanmadan hareket etmemizi sağlıyor.


Fiziksel ortamlarımızda güveni birlikte sağlamaktan sorumluyken, ilişkilerimizde ve bulunduğumuz ortamlarda da güveni yaşatmaya çalışıyorum. Birbirimiz arasında bağlantıyı güçlendirebilmek için güveni pekiştirmenin önemine inanıyorum. Güvenin ön koşulu gibi duruyor orada “bağlantı”. Bunun için de ortam ve kişiler arası açık iletişimin önemli olduğunu düşünüyorum. Bir de sevgi elbette…

Çocuklarla “Güven sizin için nedir, kendinizi nerede güvende hissediyorsunuz, nerede güvensiz…?” gibi sorular sorduğum bir çember yaptık. Konuştuklarımızı resimledi çocuklar ve şunlar döküldü ortaya:

“İstanbul’da yoldan karşıya geçerken güvende hissetmiyorum hiç. Arabalar çok fazla ve hızlı.”
“Çamtepe’de güvende hissediyorum kendimi.”
“Tuvalete yalnız giderken güvensiz hissediyorum, korkuyorum.”
“Annem ve kuzenim beni çok güvende hissettiriyor. Onların yanında mutluyum.”
“Kendimi şu an burada çok güvende hissediyorum.”
“Annemle yattığım zaman güvende hissediyorum, ancak su içmek için kalktığım ve yere bastığım an korkuyor güvensiz hissediyorum.”
“Yatağımda korkuyorum, altında bir canavar varmış gibi geliyor benim de. Güvende hissetmiyorum o zaman.”
“Okulumda tanımadığım bir öğretmen olsaydı güvende hissetmezdim. Seni baştan tanımıyordum, o zaman güvende hissetmiyordum. Annemden ayrılmak istemiyordum. Senin yanında da güvendeyim.”
“Anneme sarılınca güvendeyim”  


Çocukların güveni, güvenli ortamı sevgiyle; güvensizliği ve güvensiz ortamları korkuyla ilişkilendirdiğini gördüm yaptığımız çalışmalarda. Her birinin temelinde yatan ihtiyaç ise; bağlantı, sıcaklık, iletişim, şefkat...


Peki Sura Hart ne demiş?:
“Öğrencilerin güvende oldukları ve güvenebildikleri yerde öğretmenler de şefkat ve derinlemesine öğrenmenin tohumlarını bulacaktır.
Sınıfta güvenli alan ve güven tesisi için harcanan zaman, eğitimcilerin en çok arzuladığı şey olan derinlemesine öğrenmenin yeşerdiği şefkatli öğrenme topluluğunu yaratabilir.

Öğrencilerinizle birlikte, herkes için güvenlik ve güvenin önemini keşfedin. Bu süreç, tarihsel bir bağlamda gerçekleştirilebilir - dünyanın her bir parçasında yaşayan bütün insanlar için eskiden nasıl bir önem taşıyordu, şimdi hala nasıl bir önem taşıyor. Veya günümüz bağlamına taşınabilir ve bugünün olaylarında keşfedilebilir güvenlik ve güvenin önemi.

Grup anlaşmanızın ne kadar iyi işleyip işlemediğini birlikte değerlendirmek için önceliğiniz bu olsun. Sınıfın tüm üyelerinin güvenliğini ve güven duygusunu daha iyi desteklemek için bu keşfi sürdürüp geliştirin.”


28 Kasım 2018 Çarşamba

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Kasım II

Sura Hart ne diyor?
Öğrencilerin okula getirdikleri yegane ihtiyaç öğrenme değildir. Aidiyet, eğlence, özgürlük ve katkıda bulunma ihtiyaçlarını da getirirler. Bu ihtiyaçlar kabul edilip karşılanmadığı sürece kendilerini yeterince güvende hissedemez ve öğrenme sürecine tümüyle odaklanamazlar.
Öğrencileriniz için bir ihtiyaçlar listesi yaratın - okula gelirken yanlarında getirdikleri tüm ihtiyaçları içeren bir liste. En az haftada bir, herkesten bu listeye bakıp ihtiyaçlarının okulda nasıl karşılandığını ifade etmesini isteyin. Elde ettiğiniz bu bilgileri sınıf tartışmalarınızın temeli olarak kullanın.
İnsanın kendini acımasızca eleştirme ve yargılama hali genellikle başkalarını da eleştirmesi ve yargılamasıyla sonuçlanır. Unutmayın başkalarına şefkat kişinin kendine şefkatiyle başlar.
İhtiyaçlarınıza şefkatinizi artırmak için kendinize yönelttiğiniz ahlakçı yargıları tercüme etmeye zaman ayırın. Kendinizi yargıladığınızı fark ettiğinizde, bu yargıyı bir deftere not edin. Yargılarınızı, hemen o an duygu ve ihtiyaçlara tercüme etmeye vaktiniz yoksa;  günün sonunda yargılarınızın üzerinden geçin ve not ettiğiniz her bir yargının ardındaki ihtiyacı belirleyin.

Ben ne düşünüyorum?
Her sabah evden çıkıp sonunda vardığımız mekandaki amaçlarımızı düşünüyorum. Okullar ve iş yerleri...Bu amaçlar öğrenmek olabilir, çalışırken bir şey üretmek olabilir, paylaşmak olabilir, hizmet olabilir. Ancak fark ediyorum ki bu amaçlara gelene dek ihtiyaç merdivenlerinde çıkmam gereken o kadar çok basamak var ki. Aceleyle giderken atladığım her bir basamak da sonunda üzülebileceğim davranış şekillerine sebep olabiliyor. Ya kendime çakallarım (ahlakçı yargılarım) konuşup duruyor ya da ortaya koymak istemediğim bir tepki doğuyor ve kendime şefkatten uzaklaşıyorum.
Benim de her seferinde Çamtepe’ye çıkarken belirli amaçlarım ve ihtiyaçlarım oluyor. Ve fark ediyorum ki pek de farkında olmadığım, temel ihtiyaçlarım karşılanmadığında  sürece odaklanmakta çok zorlanıyorum. Örneğin kış koşulları etkisini göstermeye başladı ve ben çok kolay üşüyen bir insanım. Sabahları Çamtepe’ye vardığımızda soba yanana kadar içerisi serin oluyor, günün erken saatleri havanın henüz tam da aydınlanmamış oluşu fark ettim ki benim motivasyonumu derinden etkiliyor. “Tamam canım, artık kış geliyor sen de sıkı giyin, olacak bütün bunlar.” diyerek geçiştirip durduğum bir süreçti mevsim geçişinde. Dolayısıyla yaşadığım motivasyon kaybının sebeplerini bir nedene oturtamıyordum. Üzerine düşecek kadar önemli olduğunu düşünmüyordum.


Ancak şimdi bir derin nefes. Görüyor, fark ediyorum. Başka bir ihtiyaç benim o günkü halimi etkileyebildiği gibi çocukların da hallerini değiştirebilir. Ve çocuklar o an bunu fark edemeyebilir, bana söyleyemeyebilir, daha çok araca ihtiyacı olabilir. İşte bu yüzden duygularımızla ilgili tablolar yapıp, farkındalığı arttırmaya çalıştığımız gibi bunların da ihtiyaçlarla bağını kurmalı diye düşünüyorum.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Bu dönem blogumuzda bir “İhtiyaç Kumbarası” eklentisi var. Geçtiğimiz yıl günlüklerimizde en çok tekrar edip önemine vurgu yaptığımız ihtiyaçları seçerek özenle bir sıralama yaptık. Ve Öğretmen Köyü’ne ayda bir bu ihtiyaçlarımızı sınıflarımızda nasıl yaşattığımız konusunda paylaşım çemberi oluşturmak üzere bir çağrıya çıktık.
Belirlediğimiz ilk ihtiyaç olan “bağlantı”yı bu ay “güven/güvenlik” izledi.
İhtiyaç kumbarası, çocuklarla ihtiyaçlar üzerinde konuşmak için de iyi bir araç oldu. O ay seçtiğimiz ihtiyaçla ilgili yaşadığımız olayları hatırlattım çocuklara. Onlara sordum ne anlama geldiğini, o ihtiyacı nasıl yaşadıklarını, nerede aradıklarını…


Sonrası için ne düşünüyorum?
İhtiyaç kumbarası sayesinde belirli ihtiyaçları gündemde tutarken paralel olarak başka ihtiyaçlar üzerinden benzer çemberler yapmaya devam etmek istiyorum. Duygu panomuzu geliştirmeye çalışırken yanına ihtiyaçlarımızı yazdığımız çizdiğimiz bir alan şiddetsiz iletişimin dört adımını yaşamanın yolunu açacaktır diye düşünüyorum.


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Bu hafta kendime şefkat konusunu odağıma alıp, kibar ve naif konuşan çakallarımı çözümlemeye çalışmakla geçiyorken Sura’nın pasajındaki son paragraf beni çok etkiledi. İhtiyaçlarımla bağ kuramadan öylesine yargılar haldeydim ki kendimi, bu günlüğü oturup yazmam üç günümü aldı. Dün akşam sayfayı açıp o acımasız düşünceleri susturamayıp yazamazken bu akşam kalbimle öyle bir bağlantı kurdum ki, hikaye kolayca döküldü. Dalgalı denizde boğulmak üzere gibi hissettiğim bu süreci de şeffaflıkla yazabilmemi kutluyorum şimdi.



22 Kasım 2018 Perşembe

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü Kasım II


Sura Hart ne diyor?

Öğrencilerin okula getirdikleri yegane ihtiyaç öğrenme değildir. Aidiyet, eğlence, özgürlük ve katkıda bulunma ihtiyaçlarını da getirirler. Bu ihtiyaçlar kabul edilip karşılanmadığı sürece kendilerini yeterince güvende hissedemez ve öğrenme sürecine tümüyle odaklanamazlar.
Öğrencileriniz için bir ihtiyaçlar listesi yaratın - okula gelirken yanlarında getirdikleri tüm ihtiyaçları içeren bir liste. En az haftada bir, herkesten bu listeye bakıp ihtiyaçlarının okulda nasıl karşılandığını ifade etmesini isteyin. Elde ettiğiniz bu bilgileri sınıf tartışmalarınızın temeli olarak kullanın.
İnsanın kendini acımasızca eleştirme ve yargılama hali genellikle başkalarını da eleştirmesi ve yargılamasıyla sonuçlanır. Unutmayın başkalarına şefkat kişinin kendine şefkatiyle başlar.
İhtiyaçlarınıza şefkatinizi artırmak için kendinize yönelttiğiniz ahlakçı yargıları tercüme etmeye zaman ayırın. Kendinizi yargıladığınızı fark ettiğinizde, bu yargıyı bir deftere not edin. Yargılarınızı, hemen o an duygu ve ihtiyaçlara tercüme etmeye vaktiniz yoksa;  günün sonunda yargılarınızın üzerinden geçin ve not ettiğiniz her bir yargının ardındaki ihtiyacı belirleyin.

Ben ne düşünüyorum?

Çocuklarla ihtiyaçlar üzerine çalışmanın önemli  olduğunu düşünüyorum, geçtiğimiz hafta da örneklerini paylaşmıştım. Deneyimlerim duygu üzerine çalışmak kadar, ihtiyaç üzerine de çalışmak gerektiği. Duyguların bağlantısını ihtiyaçlarla kopardığımda ya da kurmadığımda çember tamamlanmıyor, düğüm gevşek kalıyor.  Gerçekten her şey bağlantısı ile anlamlı, öyle bir bütün.
Halbuki, duygular ihtiyaçlarımızla buluşabilmemizin kolaylaştırıcıları. Duygu listesinin kalabalıklığı kadar etkilemişti beni ihtiyaç listesi de. İhtiyaçlarımla ilgili farkındalığım arttıkça içimde adını bulamamış haller, tanımlanmanın keyfini sürüyor.
Bu bağlantıyı çocuklarla kurup geliştirmek için, Sura’nın paylaştıklarını sabah çemberlerinde desteklemeye çalışıyorum.
Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
İhtiyaç kartlarını daha önceki haftalarda birlikte hazırlamıştık çocuklarla. Ben her birine bir örnek olay paylaşmıştım, bazıları gerçek, sınıfta yaşanmış hikayeler;  bazıları ise kurgu. Sonrasında ise çocuklardan örnek istedim. Her gün onlara okuduğum kitabın karakterlerinin ihtiyaçları üzerine konuşmak, bu halleri canlandırmak da çalışmalarımızı zenginleştirdi.  Şimdilerde, her sabah çemberde bir ihtiyaç üzerine konuşuyoruz. Örneğin, hareket.
-          Hareket ihtiyacı senin için ne demek?
-          Bu ihtiyacı karşıladığında/karşılayamadığında neler oluyor, nasıl hissediyorsun?
-          Sınıfta bu ihtiyacını karşılayabiliyor musun? Nasıl? Bu konuda çemberden bir rican var mı?
gibi sorularla birlikte, kalp birliğiyle hepimiz için güvenli ve barışçıl bir hale getiriyoruz sınıfımızı. Bunları yazınca sınıftaki her çocuğun kendini iyi ifade edebildiğine dair bir düşünce oluşacağı üzerine bir tedirginliğim oldu. Hayır, hepsi bu sorulara cevap verebilecek şekilde ifade edemiyor kendisini, pek çok farklı nedenle. Ancak bu hala geçerli: kültürümüzü birlikte inşa ediyoruz . Farklılıklarımızla bir çemberin içindeyiz ve orası bizim için gittikçe daha güveni olan bir alan.

Çocukların geribildirimleri neler?

Geçtiğimiz hafta sınıftaki sobayı yakmaya başladık, soba çok ortada bir yerde. Yakınında oturanlar için çok sıcak oldu ve sıra düzenini değiştirdik. Yeni haliyle yerdeki çemberimiz, sıralar altında kaldı. Yenisini daha köşeye yapmak üzere, bantları çıkardılar, zemini temizlediler ve sınıf kumbarasında biriken parayla yeni elektrik bandı almamı istediler. Ben ise almayı unuttum.  Ertesi gün sınıfa geldiğimde, heyecanla yeni çember için hesaplamalar yapıyorlardı. Tüm bunları, çemberi nasıl sahiplendiklerini daha kolay paylaşabilmek için anlattım. Çemberi sahiplenmek, çember rutinlerimizle ilgili önemli bir geribildirimdi benim için. O gün adımlayarak bulduk yerimizi, ertesi gün tekrar yaptık. Gelişerek büyüsün.

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?

Bu kısımda Sura Hart’ın paylaşımının ikinci kısmına bağlanacağım, kendine şefkat ile ilgili olana. Kendine şefkat, üzerine çalıştığım, dikkatimi koyduğum bir alan. Koyuyorum çünkü aksi halde içimdeki otoyollar kendini yargılama ve suçlamaya çıkıyor, orası da istediğim bir yer değil. Enerjimi tüketen, motivasyonumu ve potansiyelimi düşüren bir yer. Bu konuda zorlandığım zamanlarda destek isteyebildiğim bir topluluğun içinde olmak ne büyük şans diye düşünüyorum. Kendi içimden ve topluluğumdan aldığım destekle tıkalı kendine şefkat yollarını açacağım, inanıyorum.


x

19 Kasım 2018 Pazartesi

Çocuk Hakları 2

“Çocuk hakları, kanunen veya ahlaki olarak dünya üzerindeki tüm çocukların doğuştan sahip olduğu; eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel kavramdır.”

Barış Kütüphanesi için hazırladığımız bu liste hem yetişkinler hem de çocuklar için çocuk hakları konusunda öneriler içeriyor. Çocukların barış ortamında fikirlerini özgürce dile getirebileceği bir dünyanın hayalini paylaşıyor, bu hayali hayata geçirebilmek için hep birlikte çalışıyoruz.
Dileriz alanda çalışan herkese ilham olur.



1- Çocuk Haklarına Dair Sözleşme - Uygulama El Kitabı
UNICEF’in Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin uygulanmasına ilişkin yayınlamış olduğu bu kaynak alanda çalışan tüm topluluklara destek olabilmesi için geliştirilmiş.
Çocuk haklarının korunması, çocukların temel gereksinimlerinin karşılanmasına yardımcı olunması ve bu hakların yaygınlaştırılması için çalışan Unicef bu el kitabında sözleşmeye dair her maddeyi ayrıntılı bir şekilde açıklıyor ve Denetim Listeleri ile uygulamaya yönelik genel önlemleri sıralıyor. Kavramlarla ilgili eklenen hatırlatma kutuları ve diğer maddelerle ilişkilendirilmesi sözleşmeye farklı yönlerden bakmamızı sağlıyor.  
844 sayfalık bu kaynağa aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Baskısını ikinci el kitabevlerinde bulabilirsiniz.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye ise buradan ulaşabilirsiniz: https://www.unicef.org/turkey/crc/_cr23b.html


2- Değerler Eğitimi: Eğitimde Farklılık ve Katılım Hakkı
Derleyenler: Ayhan Kaya, Gülperi Vural, Aslı Aydın
Yayınevi: Bilgi Üniversitesi Yayınları
Bu başlıkta toplanmış beş ayrıntılı bölümden oluşuyor: Avrupa Değerleri, Öğretmen Araştırması Sonuçları, Çocuklar ve Demokratik Eğitim, Toplumsal Cinsiyet ve Eşit Vatandaşlık ve Alternatif Pedagojik Uygulamalar.
Bizim listemizle özellikle ilişkilendirdiğimiz bölüm: Çocuklar ve Demokratik Eğitim.
İçerisinde Fethiye Erbil’in Çocuk Algısı ve Çocuk Katılımı, Ayşe Beyazova ve Melda Akbaş’ın Türkiye’deki devlet Okullarında Suriyeli Mülteci Çocuklar, Atike Zeynep Kılıç’ın Türkiye’de Okullarda Çocuk Katılımı: Okul Meclisi Örneği çalışmaları mevcut. İsimler, kelimelerden ibaret değil, yazarken gülümsüyoruz. Birlikte çalışmak ve üretmekten dolayı kendimizi şanslı hissettiklerimiz. Çalışmada teorik kapsam ve durum analizleri ile birlikte, çocuk katılım hakkı ile ilgili öğretmen, ebeveyn, okul ortamı gibi farklı perspektifler için somut adımlar ve uygulama örnekleri yer alıyor. Kapsamlı, bütüncül ve canlı bir katılım hakkı çalışması, emeklerine şükranla.

3- Çocukların Katılımı: Kuram ve Uygulamada Toplum Gelişimi ve Çevre Korumasında Genç Yurttaşları İçermek
Yazan: Roger A. Hart
Çeviren: Tülin Şener Kılınç
Yayınevi:Nobel Yayıncılık
Katılımcı ve Barışçıl Öğrenme Ortamları için Araçlar listesine “çocuk katılımı” kapsamında yer alan bu kaynağı bir de “çocuk hakları” gözünden değerlendirip faydalanabilmek için ekliyoruz.

Kitabın giriş bölümünde Roger A. Hart, “Çocuklar yalnızca doğrudan katılım yoluyla gerçek bir demokrasi isteği ve katılım için yeterlik ve sorumluluk duygusu geliştirebilirler.” diyor.
Buradan yola çıkarak Çocuk hakları konusuna, çocuğun katılım hakkı üzerinden bakıyor ve örgütlenme ilkelerini pek çok örnekle inceliyor. Kitapta yer alan Çocukları İçeren Yeni Modeller ve Çocukların Uygulamada Katılımı başlıklarında dünyadan pek çok örnek olay yer alıyor.

4- Çocuk Hakları  
Derleyen: Bob Franklin
Yayınevi: Ayrıntı
1993 yılında basılan ve ne yazık ki bir daha baskısı yapılmayan Çocuk Hakları kitabı, mevcut politikalarda ve uygulamalarda acil reformlar yapılması gerektiğini savunuyor.
Aradan geçen 25 yıl bize aynı şeyi söylüyor; çocuklar hala ayrımcılığa maruz kalıyor
“Bu kitap, çocukların mutluluğunu her şeyin üstünde tutan bir retorik geliştiren modern toplumların uygulamada, çocuklara karşı kötü muameleye nasıl göz yumduğunu, ayrımcılık yaptığını ve onların en temel yurttaşlık haklarını inkâr ettiğini ortaya koyuyor.”

Bob Franklin kitaba “Çocuk nedir?” sorusu ile başlıyor ve ilerleyen yıllarda değişen çocuk algısını “Hak” kavramıyla ilişkilendiriyor.
Kitapta yer alan derlemelerden bazıları şöyle: Çocukların Politik Hakları, Okulda Çocuk Hakları, Çocuk Hukuku, Çalışma Hayatında Çocukların Hakları, Çocukların Cinsel Hakları.
Bu kıymetli derlemenin baskısı bazı ikinci el kitabevlerinde ve internet sitelerinde hala mevcut.


5- Kız Çocuk Hakları Bildirgesi - Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi
Yazan: Elisabeth Brami
Çizen: Estelle Billon-Spagnol
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Çocuk Hakları deyip durduğumuz bu listeyi biraz neşelendirecek, çocuklarla okurken eğlendirecek iki çocuk kitabında sıra.
“Kızlar pembe giyer, erkekler mavi.”
“Erkekler pasaklıdır, kızlar düzenli.”
“Kızlar dikiş diker, erkekler top oynar.”
“Kızlar dans kursuna, erkekler futbol kursuna gider.”
Bunları art arda okuyunca içimizde kocaman bir “Yok canım!” sesi yankılanıyor. Her gün kızların ve erkeklerin ne yapabileceğine dair kalıplaşmış fikirler duyuyoruz.


Halbuki kızlar da mavi, haki, siyah giyme hakkına sahip; erkekler de pembe, sarı, mor…
Erkeklerin temiz olma, güzel kokma, şık görünce, süslenme hakkı vardır; kızların da pasaklı, saçları dağınık, yara bere içinde olma hakkı…
Kızların ağaçlara tırmanma, çitlerden atlama hakkı vardır, erkeklerin oyuncak bebekle oynama, lastik atlama hakkı…
Kızların judo, okçuluk, boks kursuna; erkeklerin flüt, arp, bale kursuna yazılma hakkı...


Uluslararası Af Örgütü, kabul görmüş basmakalıp fikirleri yıkıp geçen bu “bildirge”yi destekliyor. Her gün “kızlar şöyle yapar, erkekler böyle” diyerek eşitliğin önüne kocaman bir engel koyarken bu iki bildirge güldürürken düşündürüyor.


Ayrıca her madde için yapılan çizimler içerisinde pek çok olay barındırıyor ve karikatür gibi incelerken güldürüyor. Çocuklarla paylaşıp birlikte düşünmeniz, eğlenmeniz dileğiyle.
Bu kitabı yazarken, dilimize dostumuz Şubadap'ın son şarkısı takıldı: Fasa Fiso

Kızlar kahkaha atamazmış
Oğlanlar ip atlayamazmış
Kızlar maçta gol atamazmış
Oğlanlar hiç ağlayamazmış
Ooo fasafiso...

Kızlar çivi çakamazmış
Oğlanlar yemek yapamazmış
Kızlar kısa saç olamazmış
Oğlanlar hiç dans edemezmiş
Ooo fasafiso...
Henüz klibi yok ama kimbilir belki şehrinize gelir, hep birlikte söylersiniz.


6 - Tahtacı Fatma, Belgesel
Tahtacı Fatma, 1979 yapımı bir Süha Arın belgeseli. Toroslarda yaşayan tahtacıların, kendilerini, kendi dillerinde ifade ettikleri bir belgesel.
Her türlü güvence ve haktan yoksun tahtacı çocukların, hayalleri ve eğitim sistemiyle ilgili söylediklerini izleyince, hala izlememiş olanlar için paylaşmak istedik.

Yetişkinler olarak çocuk haklarını hayata geçirmede sorumluluğumuz büyük, fark ederek, görerek, görünür kılarak çalışmaya devam...

14 Kasım 2018 Çarşamba

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Kasım I

Sura Hart ne diyor?
Beynin duygusal merkezi öyle güçlüdür ki düşmanlık, öfke, korku ve kaygı gibi negatif duygular karşısında beynin fonksiyonlarını otomatik olarak temel hayatta kalma düzeyine indirir. Öğrenme ortamınızda duygusal güvenliği artırmak için ne yapabilirsiniz?


Geniş kapsamlı bir duygu sözcükleri dağarcığı; insanın kendisi ile derin bir bağlantı kurma ve kendisini gelişmiş bir biçimde başkalarına ifade etme becerisi sağlar. Bu beceriler herhangi bir öğrenme ortamındaki şefkati güçlendirir.  
Öğrencilerinizle birlikte duygu sözcüklerinin bir listesini yapın ve aradan kaç gün geçerse geçsin her gün listeye yeni bir sözcük ekleyin. Duygu sözcükleri listenizi sınıfınızda herkes için önemli olan bir yere yerleştirin.  


Ben ne düşünüyorum?
Beynin duygusal merkezinin nasıl çalıştığını eğlenerek en net görebildiğim filmdi Inside Out (Ters Yüz). Bu duygusal merkezde olanlar, konuşulanlar, yaşadığım olaylar karşısında duyguların durumu...Meraklı Kedi’de iki kez, Çamtepe’de de geçen yıl bir kez izledim çocuklarla. İzledikten sonra çocukların duygular üzerine düşünce yapısı öyle değişiyor ki, oldukça soyut olduğunu düşündüğüm bir şey artık renklere, seslere bürünmüş oluyor.
Negatif dediğimiz duygular karşısında beyin fonksiyonları nasıl hayatta kalma düzeyine iniyor, daha iyi farkına varabiliyorum. x





Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Sura’nın duygu sözcükleri dağarcığıyla ilgili önerilerine geçen yıldan beri hevesle kulak veriyorum. Sınıfta duygulara yer açtığımızda nelerin değiştiğini artık daha net görüyorum. Bu yıla Barış Kütüphanesi listeleri ve bizim bu konuyu daha çok odağımıza almamız sayesinde daha güçlü başladım. Hala yeni kitaplar çıkıyor, yeni bir liste daha çıkabilir. Her hafta en az bir tanesini çocuklarla paylaşıyorum. Duygularıyla Arkadaş Olan Çocuk güçlü bir bakış açısı sağladı. “Öfke şimdi geldi, kapıdan buyur ediyorum onu içeri” diyebilen çocuğun kendiyle olan bağlantısının nasıl da güçlendiğini gözlemliyorum.


Duygu sözcükleri listesini bu dönem taşınabilir, büyük bir kitapçık şeklinde oluşturmak istediğimden bahsetmiştim. İlk iki sayfayı tamamladık. Ormanda etkinlik yaparken de yanımızda taşıyabiliyoruz. Okuduğumuz kitapla çok daha kolay bağ kurmamızı sağlıyor bu listeyle dolaşabilmek.


Sonrası ile ilgili neler düşünüyorum?
Büyük duygu defterinin hala boş kısımları, bizim de daha konuşacağımız pek çok duygumuz var. Bu dönem çocukların ihtiyaçlarına yönelik Tübitak’ın korku üzerine çıkardığı dört kitaplık seri üzerinden gittik çoğunlukla.(Gürültü Korkusu, Yalnız Kalma Korkusu, Gülünç Duruma Düşme Korkusu, Karanlık Korkusu) Bunları Barış Kütüphanesi’ne eklememiştik. Minik ejderhaların hikayelerini okurken korkunun yanı sıra daha pek çok duyguya değinmiş olduk.
Önümüzdeki dönem Domingo Yayınları’ndan çıkan Duygularım kitabı üzerine çalışmayı planlıyorum. Bu sayede büyük defterimizi zenginleştirebiliriz.


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Çocuklarla duygu çalışmak aslında insanın kendi derinliklerine de inmesi demek aynı zamanda. Çocuklara şefkatli bir öğrenme ortamıyla, kendileriyle bağlantı kurabilecekleri güvenli ortamı oluşturmaya çalışırken kendimi kendi üzerimde çalışırken buluyorum sıkça. Öğrenmede Duygulara Yer Açmak etkinliğinde katılımcılara verilen kart setlerini sıkça çeviriyorum elimde. Bazı duygulara hayatımda yer aç(a)madığımı fark ettiğimden beri üzerine eğiliyorum bunun. Seyir defterime notlar alıyorum. Bakalım yolun sonunda neler hissettirecek bana bu süreç, merakla devam ediyorum yola…