19 Ocak 2019 Cumartesi

Birlikte Yaşam

“Birlikte yaşam” deyince ne geliyor aklımıza?
Hayatımız boyunca ilişkilerle örüyoruz zamanımızı. Birbirimize görünmez ağlarla bağlı olduğumuz bir sistemin parçası gibiyiz. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler...
Bu muazzam çeşitliliğin içinde, onca farklılığımızla bir arada yaşamayı öğreniyoruz; sınıflarda, okullarda, şehirlerde, ülkelerde.
Tüm canlılıkla barış içinde yaşadığımız bir dünyanın hayalini kurarken bunu da çocuklarla paylaşmanın önemli ve kıymetli olduğunu düşünüyoruz.


“Birlikte nasıl yaşamak istiyoruz?
Birlikte yaşarken en çok neyi özlüyoruz?
Yeryüzünü pek çok canlıyla paylaşıyoruz. Yaşadığımız yeri ne kadar tanıyoruz?
Birlikte yaşarken pek çok zorlukla karşılaşabiliyoruz, bunlarla nasıl barışabiliriz?
Çocukların yaşadıkları çevreyle barışçıl ilişkiler kurmasını nasıl sağlayabiliriz?”


Birlikte yaşam üzerine düşünerek, bu konudaki farkındalığımızı arttırabilecek kaynaklardan seçtiklerimizi Barış Kütüphanesi’nde “Birlikte Yaşam” listemizde sıraladık.


1) Yaşam Ağacı
Yazan: Rochelle Strauss
Çizen: Margot Thompson
Yayınevi: İletişim


“Yaşam Ağacı tıpkı bütün canlıların soyağacı gibidir. Bize dünya üzerindeki yaşamın inanılmaz değişkenliğini, yani biyoçeşitliliği gösterir. Bizlere gözle görülemeyecek kadar küçük bakterilerden, en büyük memeli mavi balinaya kadar bütün canlıların birbiriyle ilişkili olduğunu gösterir.  
Yaşam Ağacı’nın her parçası önemlidir. Bir daldaki, bir filizdeki hatta bir yapraktaki sorun, bütün ağacı etkileyebilir. Belki de Yaşam Ağacı’na tırmanarak ve dallarını inceleyerek bu ağaçtaki yerimizi ve onu nasıl etkilediğimizi daha iyi anlayabiliriz.”


Bu cümlelerle başlayan kitap “birlikte yaşam” konusuna biyolojik çeşitlilik üzerinden oldukça geniş bir bakış açısı sunuyor. Birlikte barış içinde yaşamak istiyorsak öncelikle bu canlılığı yakından tanımak gerek, gözle göremediğimiz monerlerden hayvanlar alemine kadar.
Birlikte yaşadığımız canlı türlerinin sayılarını Yaşam Ağacı’nda yer alan yapraklar üzerinden anlatan kitap, yeryüzündeki bu çeşitliliği kolay ve keyifli bir yoldan öğrenmemizi sağlıyor.

Dostumuz Şubadap'ın aynı isimli bir şarkısı var, ''Ne güzel bir ağaç yaşam dolu, tek bir kökten çıkan milyonlarca kolu'' diye başlayan. Dinlemek isterseniz:
https://www.youtube.com/watch?v=eSaH3NKpebM



2) İnsanlar Hakkında Bildiğin Her Şey
Yazan: Jaume Copons
Çizen: Raul Nieto Guridi
Yayınevi: Tekir Kitap


Bu kitap insanlardan bahsediyor ve soruyor: “Hepimiz benzer miyiz, hepimiz bambaşka mıyız?”
“Her yerde insanlar var! İnsan insana benzer, diyorlar. Fakat benim karşılaştığım insanların hepsi birbirinden farklı.” diye başlayan kitap insanların yaşadıkları yerleri, hissettiği duyguların farklılıklarını, insanların fiziksel özelliklerinin çeşitliliğini oldukça esprili bir şekilde anlatıyor.
Başka kitaplardan alıştığımız “Hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz ancak dilimiz, rengimiz, kıyafetlerimiz ayrı.” anlayışından uzak;  insanlarla ilgili okumayı sevdikleri kitap türleri, kullandıkları ulaşım araçları, yeme alışkanlıkları, hobileri gibi pek çok başlıkta örnekler sunuyor.


Birlikte yaşam konusunun temel taşlarından biri de farklılıklarımızla bir arada yaşamak. Bunların farkında olmak ve bu çeşitliliği her haliyle kucaklamak.


3) Boynuyamuk
Yazan: M. Banu Aksoy
Çizen: Kıymet Ergöçen
Yayınevi: Tudem


Şehirlerde, mahallelerde yaşarken birlikte her şey nasıl da düz artık değil mi? Her yer sıradan, tek tip, birbirinin aynı, dik köşeler, dümdüz kenarlar.. Boynuyamuk’un ilk sayfalarını gördüğünüzde daha iyi anlayabilirsiniz bu dediklerimizi.
Çok geçmiyor üzerinden, hızla yayılıyor eğri büğrü duran evin haberi. Düz şehrin insanları şaşırıp telaşlanıyor. Her şey nasıl da sıradandı, tek tip.


Yaşam köşelerimizi sivriltmişken, Boynuyamuk esneyerek gönülden seven hallerimize rengarenk bir örnek. Kasabada yaşayan insanlardan farklı olan Boynuyamuk’un tohumlarla parkları, bahçeleri yeşertip birlikte yaşam konusunda bize de ince fikirler veren hikayesi şiir gibi akıyor içimize.



4) Vanessa’nın Yanındayım
Yazan - çizen: Kerascoet
Yayınevi: Redhouse Kidz


Yaşanmış bir olaydan ilhamla yazılan bu sessiz kitap “Bir İyiliğin Öyküsü” alt başlığını taşıyor. Sınıfa yeni gelen Vanessa, okuldaki bir çocuk tarafından dışlanıyor.
İlerlerken sayfalar tek bir kelime ile karşılaşmasak bile okulda onca halimizle, birlikte yaşamanın zorluğu üzerinde pek çok şey düşünüyoruz.
Kitabın sonunda, birlikte barış içinde yaşamanın sevinçli kalabalığı ve renkleri dolduruyor sayfaları.


Ayrıca en arkada yer alan zorbalıkla ilgili notlar ise konuya dair rehberlik edebilir. Birlikte yaşam konusunu çocuklarla paylaşırken, okuldaki yaşantılarınızdan yola çıkarak paylaşımlarınızı zenginleştirebilir.


5) Birlikte Yaşamak Nedir?
Yazan: Oscar Brenifier
Çizen: Frederic Benaglia
Yayınevi: Tudem


Daha önce de Barış Kütüphanesi’nde yer verdiğimiz Filozof Çocuk serisi; kendileriyle, hayatla, dünyayla ilgili önemli sorunlara kafa yoran tüm çocuklar için sorgulama yöntemi sunuyor. Ayrıca kalıp yanıtlar yerine eleştirel olanları tercih eden yetişkinlere de bir kılavuz niteliği taşıyor.
Her kitap belli başlıklarda, sorgulamaya yönelik altı konu içeriyor.
Birlikte Yaşamak kitabında yer alan başlıklar şöyle: Yalnızlık, Saygı, Anlaşma, Eşitlik, Çalışmak ve Otorite.
Oscar Brenifier bu kavramlarla ilgili pek çok soru yönlendiriyor. Cevaplarını ise mükemmel doğrularla doldurmak yerine yeni sorular doğuruyor.


Örneğin “Otorite” başlığındaki ilk soru: Birlikte yaşamak için her zaman bir lidere ve kurallara ihtiyacımız var mı?
Filozof Çocuk, belki de daha önce hiç düşünmediğimiz, olduğu gibi kabul ettiğimiz pek çok konuya ışık tutarak zihnimizi aydınlatıyor. Belki hazır cevaplar vermiyor ancak tüm bu soruları neden sorduğunu her bölümün sonunda “Bunları sordum çünkü…” diyerek cevaplıyor.


Birlikte yaşam konusunda bolca düşündüren, zengin bir kaynak.

6) Yolculuk
Yazan - çizen: Francesna Sanna
Çeviren: Zeynep Sevde
Yayınevi: Taze Kitap

''Yolculuk'' gerçekten de birçok yolculuğun hikayesi. Birlikte yaşamayı mümkün kılınamadığı zamanlar oldu, hala oluyor. Savaşa maruz kalanlar, doğup büyüdüğü, yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kalanlar...Birlikte yaşayabilmenin önemini bize bir çocuğun zorunlu göç yolculuğu anlatıyor bu kez, hem de sakin ve şefkatli anlatımı, müthiş çizimleriyle.

''Trenden başımı uzatıp, gökyüzünde bizi takip ediyormuş gibi uçan kuşlara baktım. Kuşlar da aynı bizim gibi göç ediyorlardı. Onların yolculuğu da çok uzundu ama hiç sınır geçmek zorunda değillerdi.''

Birlikte yaşama becerilerimizin, deneyimlerimizin gün be gün arttığı, kalbimizdeki ve zihnimizdeki sınırların gittikçe silikleşmesi umuduyla...




7) Ponyo

Yönetmenliğini Hayao Miyazaki'nin yaptığı, 2008 yapımı Japon animasyon fantastik filmi.
Birlikte yaşam çok zengin bir başlık, katman katman pek çok ağ içeriyor. Ponyo'nun içeriği de bunu görünür kılmayı çok kolaylaştırıyor.

Birlikte yaşam, doğada, ailede, okulda, farklı yaş grubundaki topluluklarda bir görsel şölen ile karşımıza çıkıyor. İyi seyirler olsun.




16 Ocak 2019 Çarşamba

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü Ocak II


Sura Hart ne diyor? 
İletişimimizin her noktasında, öğrencilerimizi nasıl gördüğümüzün ve onların neleri başarabileceklerine inandığımızın bilgisini aktarıyoruz

Öğrencileriniz sınıfın kapısından içeri girdiğinde onları; paylaşacakları kendilerine ait düşünceleri, duyguları, ihtiyaçları, becerileri, ilgi alanları ve yetenekleri ile bütünlüklü insanlar olarak mı görüyorsunuz? Yoksa tembeller, rahatsızlık unsurları, yabaniler, talepkarlar ve asiler olarak mı? Her günün başında ve tüm yıl boyunca düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok daha yüksek sesle iletişim kurar.

Öğrencilerinizi düşündüğünüzde aklınıza gelen on tane tanımlayıcı sözcük veya ifadeyi hızlıca defterinize yazın. Öğrencileriniz hakkında düşündükleriniz onların davranış biçimlerini etkiliyor olabilir mi?

Ben ne düşünüyorum? 
İlk cümle yazmadan önce epey düşündürdü beni, tefekkür etmemi sağladı ve hatta biraz korkuttu. Benim her şeyi algılayış biçimimin bu kadar belirleyici olması bazen beni korkutuyor açıkçası. Öğretmenliğin ne büyük sorumluluk gerektirdiğini fark ediyorum önce, sonra da aslında o kadar değil  diyorum. Aslında sorumluluk isteyen öğretmenlik değil, kendin olmak, kendini bilmek, kendine dair farkındalığının olması. Bunu hatırlatıyorum kendime. Çocuklarla geçirdiğim her anın, kendimi bilmeme vesile olduğunu düşünüyor, bu alanı/zamanı çocuklarla paylaştığım için kendimi şanslı hissediyorum, çünkü benim için onların bilinçli/bilinçsiz her vesilesi bir geribildirim.
Ben de onların kendini keşfetme yolculuğunu kolaylaştırabilmeyi istiyorum, çabamın çoğu bunun için. Kendimi, onları karşılayamadığım ihtiyaçlarımın gölgesinde yargılarken ne kadar az bulursam o kadar iyi hissediyorum.  Çünkü o yargılar bir bende kalmıyor Sura’nın dediği gibi, desibeli sesimden, etkisi sözümden daha yüksek. Sınıf topluluğuna sızıyor, diğer sınıflara, oradan öğretmenler odasına… Hepimizi ele geçiriyor. Bu yoğun yargı sisi altında, göz gözü görmüyor ve kimsenin ışığı parlamıyor. Bu hali değiştirebilmek elimizde, çocuklara da kendilerini ve başkalarını algılayış biçimi üzerine düşünmelerine alan açmanın önemini kendime hatırlatarak bitiriyorum bu kısmı.

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Çocukları düşündüğümde aklıma gelen on tane tanımlayıcı ifadeyi hızlıca yazma çalışmasını önce kendim yaptım. Çocuklar hakkında düşündüklerimiz onların davranış biçimlerini etkiliyor olabilir mi sorusunun cevabı, kağıdın üzerindeydi: tabii ki!
Kendime notlar aldım ve herkes ile dönemin son haftası birebir toplantı yapmak istediğimi paylaştım. İyi/kötü yargı içeren ifadeleri çocuklar ile birebir görüşmelerimde, gözlem duygu ve ihtiyaç olarak belirttim. İşte bu bir sihir! Önce mevzu benim içimde dönüştü, onlarla paylaşınca büyüdü de büyüdü.
Teknik olarak şu şekilde yaptık. Ben bir gün öncesinden hangi  ihtiyaçlarla bu görüşmeleri yapmak istediğimi anlattım. Onlara da kendilerini, topluluğumuz ve benimle ilgili basit sorular sordum, bu konular ile ilgili konuşacağımızı anlattım. Sonrasındaki mevzumuz nerede yapacağımızdı. Sınıfta bu paylaşım zemini nasıl oluşturabileceğimizi sordum, atölye gibi yapmakta ortaklaştık.  Sınıfın köşesine görüşme yapmak için bir sıra koyduk. Sonra da sıraları dört  grup haline getirip üzerine gerekli materyalleri koyduk:  matematik oyunu materyalleri, satranç, Türkçe oyun materyalleri, resim ve el işi. Her şey o kadar güze aktı ki.

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Çocuklar için tek tek bu görüşmeyi ve öncesindeki hazırlığı yapabildiğim için kutluyorum kendimi.  Artık biliyorum, bunlara ayrılmayan zamanlar, kat be kat hem huzurumuzdan hem de takvimimizden gidiyordu.
Bir kutlamam var ki, sığmıyor içime. Canım yol arkadaşım, hayal kardeşim Özge Diyarbakır’a geliyor. Üçümüz bir araya geleceğiz, güncesini bekleyiniz. J




6 Ocak 2019 Pazar

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Ocak - I

Sura Hart ne diyor?
Çocukların size karşı dürüst olmalarını bekliyorsanız, bu mesajı iletmenin en iyi yolu onlarla dürüstçe konuşun ve duyduğunuzu onaylamıyor veya beğenmiyor olsanız bile, onlar konuştuğunda saygıyla dinleyin.
Söylediklerini beğenmeseniz de, onaylamasanız da bir çocuğun anlattıklarını dinleyebilir misiniz? Eğer yapamıyorsanız bu becerinizi geliştirmeyi düşünün.


Ben ne düşünüyorum?
Çocuklarda beklediğim değişimleri görebilmek için onları önce kendimde yaşatmam gerektiğinin farkındayım. Sınıf ortamı, okul hayatı, öğretmenlik böyle bir şeyin üzerine kurulu değil mi? Şimdiki halimizde, üzerimizde hangi öğretmenlerin izi var en çok? Ve hangi izler karakterimize etki etmiş, kimbilir.


Ben ne yaparsam ayna gibi farklı şekillerde bunları göreceğimi biliyorum. Bazen sesleniş tarzım, bazen tekrarladığım bir kelime, konuşurken oynattığım ellerim…
Dürüstlük, dinleme, açıklıkla konuşma gibi başlıklarda da aynı şey geçerli. Sınıfta yaşatmak istediğim şeyi önce benim içselleştirmem gerek.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
İlk zamanlar dinlemeyi sık sık çalıştık çocuklarla. Saygıyla, açıklıkla dinlemeden önceki yolları aradık. İnsan nasıl dinler, dinlediğinde ne fark eder, birbirimizi dinlediğimizi nasıl anlarız gibi sorularla doğada alıştırmalar yaptık, değerlendirmesini aldık. Birbirimizi dinlemekle, duymak arasındaki farkları ve iletişimin gerçekleşmesi için oluşması gereken zemini konuşmuş olduk böylece.


Yaş grubu küçük olduğu için öncelikle dinleme becerileriyle ilgili pratikler üzerine yazdım ancak sonradan gelişmeye başladı saygıyla dinleme, dürüstçe paylaşım.
Açıkçası oldukça zor, söylediklerini beğenmediğim, onaylamadığım bir çocuğun anlattıklarını dinlemek. Bu her yaştan insanlar için geçerli aslında. Bu beceriyi geliştirmek için empati kaslarımı çalıştırmaya gayret ediyorum.
“Bu çocuk şu anda bana ne söylüyor?”
“Bunları anlatırken içinde hangi duygu canlı olabilir?”
“Bunları anlatırken karşılamak istediği ihtiyacına baktığımda ne geliyor aklıma?”


Şiddetsiz iletişimin basamaklarına uygun empatik dinleme becerisi geliştirmeye çalışıyorum. Ancak gerçekten kolay değil. Bunun için tüm varlığında zihinsel olarak orada, kalben de merakla çocuğu dinliyor olman gerekiyor.
Bazen benim karşılayamadığım temel bir ihtiyacım oluyor, bazen bunun için doğru zaman olmuyor, bazen sabırsızca kesiyorum, bazen bilgiç cümlelerle kendimce “doğru”ları paylaşmaya başlıyorum. Bazen de başarıyorum, dinlenildiğinin farkına varan çocuk da çözülüyor yavaş yavaş. Bağlarımız güçlenmiş oluyor.
Hepsinden biraz biraz var.


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
“Hepsinden biraz biraz var.” dediğim renk cümbüşünü kutluyorum. İnsanlık hallerimizle kendimizi yargılamadan, çocuklarla yolculuğumuzda şefkatle becerilerimizi geliştirmeye odaklandığımız anların çoğalmasına seviniyorum.
Öte yandan dinleme konusundaki becerilerimi geliştirmek için konuyu daha sık odağıma alarak, bu konuda çocuklardan da geribildirim istemeyi düşünüyorum.

1 Ocak 2019 Salı

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü Ocak I


Sura Hart ne diyor?
Çocukların size karşı dürüst olmalarını bekliyorsanız, bu mesajı iletmenin en iyi yolu onlarla dürüstçe konuşun ve duyduğunuzu onaylamıyor veya beğenmiyor olsanız bile, onlar konuştuğunda saygıyla dinleyin.

Söylediklerini beğenmeseniz de, onaylamasanız da bir çocuğun anlattıklarını dinleyebilir misiniz? Eğer yapamıyorsanız bu becerinizi geliştirmeyi düşünün.

Ben ne düşünüyorum?
Çocuklarda görmek istediğim değişimin, kendi değişimimden geçtiğinin,  bende olmayanı başkasında göremeyeceğimin farkındayım. Uzun yolların, deneyimlerin öğrettiği bu.
Bununla birlikte zorlandığım bir şey, onaylamadığım, beğenmediğim bir konuşmayı sonuna kadar dinlemek. O kadar çok zorlanıyorum ki. Önceleri direkt sözlerini kestiğim bile olurdu. Artık söz kesmiyorum ama hala dinleyemediğim oluyor. İçimden bitse de kendi sözümü söylesem diye bekliyorum. Evet, dinlemek değil, beklemek yaptığım. 
Bekliyorum ve o zamanı çocuğa söyleyeceğim fikrimi güçlendirmek, argümanımı pekiştirmek için kullanıyorum. O sırada sözü uzarsa tahammülsüzlüğüm bedenimde ifade buluyor. Yere seri vurulan ayaklar, sabırsız eller, laf anlatmaya çalışan gözler…
Sonrasında da iki şeyle karşılaşıyorum; ya dinlenmediğinin farkında, incinmiş ve giderek kendi sözüyle bağlantısı kopup sessizleşmiş, ya da yine dinlenmediğinin farkında, incinmiş ve öfkelenmiş. Sonrasında da benim içimden hazırladığım, çok etkileyici ve önemli olduğunu düşündüğüm argümanlarım da çoğunlukla boşa gitmiş.
Şimdi tüm bu süreci iç rahatlığıyla yazıyorum gerçekten. Fark ettikçe, kendime ve çocuklara karşı şeffaflaştıkça  düzenliyorum kendimi. Özenç, bak yine çocukta değil kendindesin, diyorum.Sonrasında çocukla - benim onaylayıp onaylamamamdan bağımsız- ve sözleriyle bağlantı kurmaya başlıyorum.

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Dinleme üzerine sıklıkla çalışıyoruz aslında. Ancak benim fark ettiğim kadarıyla sınıfta dinlemek, sessizleşmek ile benzer bir şekilde yaşıyordu. Şiddetsiz İletişim pratiklerimden bildiğim ‘can kulağı ile dinlemek’ alıştırmasını sınıfa uyarlayarak paylaşmaya karar verdim.
Çemberde bir arkadaşımızın dediğini, nasıl duyduğumuzu paylaşarak ilerliyoruz.  Çocuklardan gelen geribildirim, onların da bu alıştırmayı benimsediği yönünde.  Arada çemberde olmasak da, söz alan bir arkadaşına, ‘’senin söylediğini nasıl duyduğu mu paylaşmamı ister misin?’’ diyen çocuklar duyuyorum, nasıl seviniyorum nasıl!

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Kendimi sınıfta görmeye bayılıyorum. Birlikte büyümek ve gelişmek benim için tam olarak bu demek. Kendime ve çocuklara karşı şeffaflaşmamı ve öğrendiklerimi transfer edebilmemi kutluyorum, ve bu yolculuğa birlikte çıktığım çocukları!
İyi ki varız.