15 Haziran 2019 Cumartesi

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Mayıs II


Sura Hart ne diyor?


Hepimiz doğal vericileriz. Çocuklar da buna dahil.
Katkıda bulunmak çocukların en temel ihtiyaçlarından biridir. Sınıfınızdaki çocuklar size, diğer çocuklara ve sınıfın işleyişine nasıl katkıda bulunuyor?


Çocuklara üç basit beceriyi öğreterek sınıf içi çatışmaların %99’unu sona erdirme gücüne sahip olur ve onlara yaşamları boyu hizmet edecek becerileri kazandırmış olursunuz.


Onlara;
1- Duygularının farkına varma becerisini (kendilerinin ve başkalarının)
2- İhtiyaçların farkına varma becerisi (kendilerinin ve başkalarının)
3- Herkesin en çok ihtiyacını karşılayacak şekilde strateji geliştirme becerisini öğretebiliriz.
Bugünden başlayarak bu becerileri geliştirmek için neler yapabilirsiniz?


Ben ne düşünüyorum?
İnsan ilişkileri arasında, toplulukta “doğal verici olma” halimizle katkıda bulunma ihtiyacının farkında oluşumuz çok kıymetli bence. Çocukları da bu bakışa dahil etmek, yaptıklarını “katkıda bulunma enerjisi” gözüyle değerlendirmek tek başına büyük bir adım.


Çocuklar yaşadıklarını paylaşabilecek çeşitlilikte bir dil ve güvenli, açık bir alan bulabildiğinde bu enerjiyi kaplarından en doğal haliyle taşırıyorlar zaten. Geçen hafta bir çocuk sınıfın işleyişine şöyle dokundu: uzun süredir bir sağlık problemi nedeniyle annesinden ayrıydı ve çok özlüyordu. Ona bir mektup yazmak ve postalamak istediğini söyledi. Mektuba neler yazılır, nasıl başlanır adım adım sordu. “Annemi o kadar özledim ki onun için bir şey yapmak istiyorum, artık daha güzel yazdığımı görmesi lazım.” enerjisiyle. Diğer çocuklardan ne yaptığını, mektuba nasıl başladığını, ne yazacağını soran oldu. O da anlattı niyetini ve yardımcı oldu yazmak isteyenlere.


Birden herkes elinde kağıt kalem uzaktaki kuzenine, annesine mektup yazmaya koyuldu. Bu süreci bir çocuğun başlatması ve benden aldığı destekle arkadaşlarına yardımcı olması gün içinde keyifli bir an yaşattı. Benim için katkıda bulunma enerjisi böyle bir şey, üretime de geçince tadından yenmez.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Sura’nın sıraladığı, çocuklara yaşam boyu hizmet edecek çatışma çözme becerileri günlüklerde etrafında dönüp durduğumuz konular ve bence döneme de derli toplu bir son. Çocukların duygu dağarcığını geliştirmek için çemberler kurduk, ortaya kartlar serdik, kitaplara kulak verdik. İhtiyaçların farkında varma ve strateji geliştirme benim hala üzerinde çalışmak istediğim beceriler.


İki çocuk ağlıyor, duygusunu rahat ifade ediyor. Ancak asıl ihtiyacı ne? Bu birbirini duymayı, empatik bakabilmeyi gerektiriyor. Bunları fark ettikten sonra bir strateji geliştiremiyorsak çözüme de ulaşamıyoruz. Birinin duyulmaya, bir diğerinin paylaşmaya ihtiyacı var mesela. Ne yapacağız? Burada çocukları desteklemek için sık sık fikir verdiğim oluyor. Strateji dünyasını geliştirmek bolca deneyim gerektiriyor. O eşikle karşılaşınca ancak bakabiliyorum zıplayacak mıyız, uçaçak mıyız, adım mı atacağız… Bunun için kendimden örnekler veriyorum. Mesela biri sordu bu hafta “Sen hiç tartışıyor musun arkadaşlarınla?” diye. Basitçe anlatmaya çalıştım ne gibi konularda sorun yaşadığımızı ve hangi yollardan gittiğimizi. Çocuklar bunları da deneyim haznesine kaydediyor, içeride yavaş yavaş süzüyor bence.


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Çocuklara kazandırmak istediğim bu 3 beceriyi alıp hayatımın orta yerine bıraktım. Ben de bu yolda deniyorum, görüyorum, öğreniyorum. Stratejilerde tıkandığım oluyor çok, cebimde en az 3 tane bulundurmaya çalışıyorum ki tosladıkça başka yerden devam edebileyim. Çamtepe’de çocuklarla düzenli olarak çalıştığım bu grupla ne şekilde devam edeceğimize dair düşünüp taşındığımız bu süreçte de bunu deniyorum. Günlükler beni odağıma çocuğu koyma konusunda beslemiş, karar alırken bunun gücünü seziyorum içimde, seviniyorum.
Ve bir kutlama elbette, bu yıl da başka bir deneyim havuzu oldu Çocukla Barış’ta. İyi ki devam etme istikrarı göstermişiz, iyi ki gayret etmişim hafta hafta kendimi dışarıdan görebilmek ve Özenç’in günlüklerinden beslenebilmek için.


13 Haziran 2019 Perşembe

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü Mayıs II

Sura Hart ne diyor?

Hepimiz doğal vericileriz. Çocuklar da buna dahil.
Katkıda bulunmak çocukların en temel ihtiyaçlarından biridir. Sınıfınızdaki çocuklar size, diğer çocuklara ve sınıfın işleyişine nasıl katkıda bulunuyor?

Çocuklara üç basit beceriyi öğreterek sınıf içi çatışmaların %99’unu sona erdirme gücüne sahip olur ve onlara yaşamları boyu hizmet edecek becerileri kazandırmış olursunuz.

Onlara;
1       -Duygularının farkına varma becerisini (kendilerinin ve başkalarının)
2       -İhtiyaçların farkına varma becerisi (kendilerinin ve başkalarının)
3       -Herkesin en çok ihtiyacını karşılayacak şekilde strateji geliştirme becerisini öğretebiliriz.
Bugünden başlayarak bu becerileri geliştirmek için neler yapabilirsiniz?

Ben ne düşünüyorum?

Bu becerilerin, hayatıma yirmilerimin ortasındayken girişiyle, nelerin değişip dönüştürdüğünü hatırladım. Çocukların bu becerilerle erken tanışma ihtimali  o kadar umut verici bir şey ki.

Sura Hart'ın verdiği oranı düşündüm. Gerçekten de sınıf içi çatışmaları bu denli ortadan kaldıracak, öğrenme ortamının duygusal güvenliğini sağlayacak, huzur ve barışı tesis ederek gerçek öğrenmeye alan açacak bu becerileri okulda öğrenmeyeceğiz de nerede öğreneceğiz?
Okul en çok da bunun için olmamalı mı? Hatta okul bunu öğretmeyecekse, geliştirmeyecekse neden var? diye uzuyor bu liste. Ama uzatmak istemiyorum. Şuna dönüştürüyorum, bu beceriler yerine ne var?

Öğrenme ortamında her birey bu kadar katkıda bulunmak isterken, sınıflarda bu üç beceri yerine ne oluyor da, çatışmalar uzun vadede çözülemiyor, bu beceriler gelişemiyor?
Benim aklıma ilk gelen: kalıplaşmış ödül-ceza yöntemleri.
Kuralları belirle, uyanları ve daha iyi uyanları ödüllendir, uymayanları cezalandır. Bu ikisini yapan da hep öğretmen olsun. Çok kolay ve hemen işleyecek gibi görünen ancak uzun vadede hiç işlemeyen, çözmeye çalıştığı her ne varsa daha da zorlaştıran bir yöntem. Çünkü güvenli öğrenme ortamının vazgeçilmez değerlerine taban tabana örtüşmeyen yaklaşımları içeriyor. Bağlantıyı koparıyor, özmotivasyonu zedeliyor ve dolayısıyla bireyin gücünü eline almasını çok zor bir hale getiriyor.

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?

Tam da dönemin sonuna yaklaşırken, bu üç beceriyi hayata geçirmeyi kolaylaştıran çemberimizi ve sınıf anlaşmamızı hem yazılı hem sözlü olarak değerlendirdik.  Hem anlaşma hem çemberi dönemin başından beri paylaştığım için ona pek değinmiyorum.

- Çember olmasaydı, birbirimizi bu kadar çok sevmeyebilirdik. Her gün konuştukça birbirimizi daha çok sevdik.

- Çemberimiz bizi birbirimize bağlıyor. Orada sorunlarımızı konuşabiliyoruz, böylece daha az sorun yaşıyoruz.

- Ben çemberde kendimi nasıl hissettiğimi söylemeyi öğrendim, arkadaşlarımın kendini nasıl hissettiğini öğrendim.

- Önceleri ihtiyaç kelimeleri bana karışık geliyordu. Şimdi kendimi daha iyi ifade edebiliyorum.

- Sınıf anlaşması, gerçekten anlaşmayı sağlıyor. Anlaşmayı hiç konuşmazsak anlaşamayız.

- Anlaşma iş bölümümüzü kolaylaştırıyor. Her gün kimin ne iş yapacağı belli oluyor. Sınıfımız hep düzenli oluyor.

- Bu sınıfta hiç büyük kavga çıkmıyor. Bunun nedeni anlaşmamız olabilir.


Bu gibi cümleler geldi değerlendimelerden, dinlerken ve okurken büyüme ve gelişmemizi kutladım. İçimden bir ses ''kim derdi ki, iki yıl önce biz şimdi nasıl birbirimizi anlayacağız ve birlikte konuşacağız dediğim halden, buraya gelelim.''

Oluyormuş, her zorluktaki kerameti görmeye çalışarak, kendine ve çocuklara inanarak, birlikte hayal ederek, hayallerin üzerine hayal ekleyerek, her yaptığımıza ''biz şimdi ne yaptık?'' diye tekrar bakarak, destek alıp dayanışarak...

Şöyle bir sınıfa baktım. O kadar çok kişinin o kadar çok görünen/görünmeyen emeği var ki.
Gözlerim doldu içimdeki şükrandan.

Bizi 25 kişilik bir sınıftan, bir topluluğa dönüştüren herkese, her şeye çokça şükranla.









1 Haziran 2019 Cumartesi

Doğayla Barış 3

Barış Kütüphanemizde yer verdiğimiz Doğayla Barış listelerini çocukların ve yetişkinlerin doğayı, yaşam döngülerini, canlı çeşitliliğini daha yakından tanımaları ve yeryüzüyle güçlü bağlar kurabilmeleri niyetiyle hazırlıyoruz.
Aslında her an doğanın içinde, onu fark edebildiğimiz anları çoğaltma gayesindeyiz.
Hızlı ve tüketici yaşam kültürü bizi bundan koparıyor olsa da, özümüze dönmek doğa ile barış; dünya ile uyum içinde yaşamaya çalışmak için odağımızı buraya koymaya niyet ediyoruz.
İklim krizinin çocuklar tarafından başlatılan eylemlerle parlamentolara taşındığı, ülkelerin gündeminde yer aldığı şu günlerde gezegeni duyabilmenin, ihtiyaçlarına kulak verebilmenin, harekete geçmenin tam zamanı.
Yaz boyu çocuklarla birlikte ormanlarda, yaylalarda, deniz kıyılarında, parklarda, bahçelerde doğayla buluştuğunuz, uyum içinde birlikte zaman geçirmeniz dileklerimizle...

1) İlk Okuma Serisi - Ağaçlar, Minik Hayvanlar
(İki kitap için)
Yazan: Lisa Jane Gillespie, Lucy Bowman
Çeviri: Pınar Dündar
Yayınevi: Tübitak Yayınları

Tübitak’ın çıkarmış olduğu en zengin serilerden biri olan ilk okuma; dünya ve yaşama dair pek çok konu başlığı sunuyor bize. Her biri gerçek fotoğraflarla, kısa ve net bilgilerle, akla düşen sorularla dolu olan kitapların sonunda bir de mini sözlük yer alıyor.
Takibi kolay ve büyük puntolarla hazırlanmış kitabı okul öncesi dönemindeki çocuklara siz okuyabilir; ilkokul çağında derslerinize yardımcı olarak kullanabilirsiniz. Evde de okuma zamanlarında başucunuzda bulundurarak pek çok konuda birlikte inceleme yapabilirsiniz.


Serinin içinde yer alan kitaplardan bazıları: Kurbağalar, Kelebekler, Kurtlar, Dinozorlar, Örümcekler, Kediler, Köpekler, Gece Hayvanları, Tehlikeli Hayvanlar, Yağmur Ormanları, Hava Durumu,Güneş Sistemi, Vücudumuz, Çöp ve Geridönüşüm.

2) Bir Yağmur Damlasının Yolculuğu
Yazan: Suzanne Slade
Resimleyen: Holli Conger
Çeviren: Özlem Köroğlu
Yayınevi: Tübitak Yayınları


Yaşam döngülerini öğrenmenin doğayla uyum içinde yaşamak için çok önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Tübitak’ın bu yolculuk kitapları ile de bunu eğlenceli ve akılda kalıcı bir şekilde öğrenebiliyoruz.
Bir su damlası, yeryüzünde kaybolmadan nereden nerelere gidiyor düşünsenize. (Bununla ilgili bir de Bu Sudan Bir Dinozor İçmiş Olabilir mi? kitabı düşüverdi aklımıza. Başka bir listeye artık:)
Bizim yağmur damlası gözünde güneş gözlükleriyle gökyüzünden iniyor yeryüzüne, ve başlıyor asıl hikaye. Nehirler, şehirler, insanlar, hayvanlar…
Ve kitap aslında hiç bitmiyor. Çünkü şu bilgiye yer veriyor: “Everest Dağı’nın zirvesinde yer alan buz şu an sizin küvetinizi dolduruyor olabilir.”
Tabii siz yine de küvetinizi doldurmayın, kullandığınız suya iyi bakın. Döngüler sürüp gitse de insan faaliyetleri bu döngülere büyük zararlar vermekte.
Serinin diğer kitaplarına bakacak olursak: Bir Kral Kelebeğin Yolculuğu, Bir Mikrobun Yolculuğu ve Bir Plastik Şişenin Yolculuğu.


3) Genç Kaşifin Doğa Rehberi I-II
Türkiye’nin Ağaçları
Yazan: Gülnar Önay
Resimleyen: Tim Davis
Türkiye’nin Kuşları
Yazan & Resimleyen: Tim Davis
Yayınevi: Mandolin Yayınevi


Doğayla Barış listelerinin bir parçası da gözlem rehberleri. Doğadaki çeşitliliği tanımak, farkına vararak gözlemlemek için doğada olduğumuz anlarda elimizin altında duran kitaplar bunlar. Genç Kaşif’in Doğa Rehberi serisinin güzelliği de ülkemize özgü çeşitliliğe dair hazırlanmış olmaları.
Ağaçlar kitabında öncelikle genel bilgilerle karşılaşıyoruz: ağaçlar nasıl beslenir, yaşını nasıl anlarız gibi sorularla. Ardından ağaçları tanımaya başlıyoruz: Genel özellikleri neler, ailesi ne, günümüze nasıl geldi, ülkemizden örnekler, ilginç bilgiler gibi başlıklarla.
Kuşlar kitabının ilk bölümünü ise hikaye gibi okumamızı öneriyor yazar. Kuşlarla İstanbul semalarında geziyoruz, hem de kuşlarla ilgili ilginç bilgiler öğreniyoruz.
Devamında kuşların nefis çizimleriyle genel özelliklerini ve familyalarını inceliyoruz. Kuşların davranış biçimlerine dair ilginç bilgilerle kuş gözleminin tutkulu dünyasıyla tanışıyoruz.

 4) Dedemin Bahçesi
Yazan: Stella Fry
Resimleyen: Sheila Moxley
Çeviren: Çağıl Baykara
Yayınevi: Vidhata Yayınları


Bir sebze bahçesi ekimi ve bakımı ile ilgili gerekli pek çok bilgiyi Ömer ve dedesi ile öğreniyoruz. Ömer merakla dedesinin yaptığı şeyleri gözlemliyor, ona sorular soruyor. Aralarında geçen sohbetle toprakta neler olduğuna, bir sebzeyi yetiştirirken nelerin yapılacağına dair fikir veriyor bize..
Bu sırada mevsim döngülerine, kompostun içeriğine, fideleme şekillerine dair bilgi sahibi oluyoruz. Hikayeyle birlikte üretime dair kısa ve pratik bilgiler veren kitap bir sebze bostanı planlaması ile devam ediyor. Bahçede dört mevsim yapılacak işleri ise Ömer dedesinin bahçesindeki olaylarla birlikte anlatıyor.
Çocuklarla bahçe uygulamaları yapmaya başlamadan ve hatta süreç icerisinde sık sık danışılacak bir kitap. Dedesinin bahçesinde büyüyen şanslı çocuklara…

5) Canım Ağacım
Yazan & Resimleyen: Jacques Goldstyn
Çeviren: Mehmet Erkurt
Yayınevi: Can Çocuk Yayınları

“...Ben “münzevi” dedikleri türde biriyim. Her şeyi tek başıma yaparım. Bunun canımı sıktığını sanmayın. Aksine.”
Bir çocuk kitabında rastlamaktan mutlu olduğumuz cümlelerden. Seninle tanıştığımıza memnun olduk, çocuk :) Ağacın Bertolt’la da.
Canım Ağacım sıcacık bir dostluk öyküsü. Küçücükken doğada tek başınıza geçirdiğiniz zamansız anları hatırlayın. Zamansız derken, gerçekten saatin yutulduğu. Güneşe göre hareket ettiğiniz, durup hayal ettiğiniz zamanları…
Canım Ağacım ile bir ağaçla yalnız geçirilen zamanların nasıl keşiflere yol açtığını görüyoruz. Ağacın barındırdığı canlı çeşitliliği ve dört mevsim halleri ile.
Fakat bir gün, baharın gelmesine rağmen yeşermiyor bu güzel ağaç. Ve devamında neler oluyor neler…
Doğayla kurulan bağla birlikte yaşamın döngüsüne de yer veren çok sevdiğimiz bir hikaye Canım Ağacım.

6) Yağmuru Seven Adam
Kurgulayan ve Resimleyen: Ekin Büyükşahin Pöğün
Yayınevi: Paraşüt Kitap


İçinde hiç metin bulunmayan bu sessiz kitap yağmurlu bir havada güzelliklerin nasıl yeşertileceğine dair büyüleyici bir hikaye.
Yağmurlu bir gün. Bir yağmur bulutu ve yağmuru seven bir adam.
İşine gidiyor geliyor, yemek yiyor, kitap okuyor. Bulut peşini bırakmıyor…
Şaşırtıcı kurgusu, sanatsal renk ve çizgileriyle naif bir son yaratıyor kendine. Belki de bir başlangıç.
Asit içermeyen, geri dönüştürülebilir kağıt olarak basıldığı için Paraşüt Kitap’ı da kutlarız.

7) Kitap Karıncası
Yazan: Sezin Mavioğlu
Resimleyen: Gökçe İrten
Yayınevi: Redhouse Kidz


Karıncaların toprağın üzerinde bir telaş içerisinde şu sıra. Her yerde görebilirsiniz onları, yol kenarları, toprak patikalar, ağaç kabukları, mutfak tezgahları... Doğanın her yerde olduğuna dair ilk canlı belirtilerinden bu çalışkan topluluk. Bu kitapta tanıştığımız ise bir kitap karıncası, kitaplarda yaşayan, sözcüklerle arkadaş olan türden.
Hikayesini duyduktan sonra evde karşılaştığınız karıncalara bir başka yaklaşabilir, özenle gözlemleyebilirsiniz.
Kitap karıncası ile tanıştıktan sonra kitapların arasında yaşadığı maceraları dinliyoruz ondan. Elinizde bir büyüteçle inceleseniz iyi olur kitabı. Ve ardından düşünseniz: karınca olmak nasıl bir şey bu dünyada?
Empati kaslarımızı geliştirdikçe doğayla da bağımızın, barışımızın artması umuduyla...