28 Kasım 2018 Çarşamba

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Kasım II

Sura Hart ne diyor?
Öğrencilerin okula getirdikleri yegane ihtiyaç öğrenme değildir. Aidiyet, eğlence, özgürlük ve katkıda bulunma ihtiyaçlarını da getirirler. Bu ihtiyaçlar kabul edilip karşılanmadığı sürece kendilerini yeterince güvende hissedemez ve öğrenme sürecine tümüyle odaklanamazlar.
Öğrencileriniz için bir ihtiyaçlar listesi yaratın - okula gelirken yanlarında getirdikleri tüm ihtiyaçları içeren bir liste. En az haftada bir, herkesten bu listeye bakıp ihtiyaçlarının okulda nasıl karşılandığını ifade etmesini isteyin. Elde ettiğiniz bu bilgileri sınıf tartışmalarınızın temeli olarak kullanın.
İnsanın kendini acımasızca eleştirme ve yargılama hali genellikle başkalarını da eleştirmesi ve yargılamasıyla sonuçlanır. Unutmayın başkalarına şefkat kişinin kendine şefkatiyle başlar.
İhtiyaçlarınıza şefkatinizi artırmak için kendinize yönelttiğiniz ahlakçı yargıları tercüme etmeye zaman ayırın. Kendinizi yargıladığınızı fark ettiğinizde, bu yargıyı bir deftere not edin. Yargılarınızı, hemen o an duygu ve ihtiyaçlara tercüme etmeye vaktiniz yoksa;  günün sonunda yargılarınızın üzerinden geçin ve not ettiğiniz her bir yargının ardındaki ihtiyacı belirleyin.

Ben ne düşünüyorum?
Her sabah evden çıkıp sonunda vardığımız mekandaki amaçlarımızı düşünüyorum. Okullar ve iş yerleri...Bu amaçlar öğrenmek olabilir, çalışırken bir şey üretmek olabilir, paylaşmak olabilir, hizmet olabilir. Ancak fark ediyorum ki bu amaçlara gelene dek ihtiyaç merdivenlerinde çıkmam gereken o kadar çok basamak var ki. Aceleyle giderken atladığım her bir basamak da sonunda üzülebileceğim davranış şekillerine sebep olabiliyor. Ya kendime çakallarım (ahlakçı yargılarım) konuşup duruyor ya da ortaya koymak istemediğim bir tepki doğuyor ve kendime şefkatten uzaklaşıyorum.
Benim de her seferinde Çamtepe’ye çıkarken belirli amaçlarım ve ihtiyaçlarım oluyor. Ve fark ediyorum ki pek de farkında olmadığım, temel ihtiyaçlarım karşılanmadığında  sürece odaklanmakta çok zorlanıyorum. Örneğin kış koşulları etkisini göstermeye başladı ve ben çok kolay üşüyen bir insanım. Sabahları Çamtepe’ye vardığımızda soba yanana kadar içerisi serin oluyor, günün erken saatleri havanın henüz tam da aydınlanmamış oluşu fark ettim ki benim motivasyonumu derinden etkiliyor. “Tamam canım, artık kış geliyor sen de sıkı giyin, olacak bütün bunlar.” diyerek geçiştirip durduğum bir süreçti mevsim geçişinde. Dolayısıyla yaşadığım motivasyon kaybının sebeplerini bir nedene oturtamıyordum. Üzerine düşecek kadar önemli olduğunu düşünmüyordum.


Ancak şimdi bir derin nefes. Görüyor, fark ediyorum. Başka bir ihtiyaç benim o günkü halimi etkileyebildiği gibi çocukların da hallerini değiştirebilir. Ve çocuklar o an bunu fark edemeyebilir, bana söyleyemeyebilir, daha çok araca ihtiyacı olabilir. İşte bu yüzden duygularımızla ilgili tablolar yapıp, farkındalığı arttırmaya çalıştığımız gibi bunların da ihtiyaçlarla bağını kurmalı diye düşünüyorum.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Bu dönem blogumuzda bir “İhtiyaç Kumbarası” eklentisi var. Geçtiğimiz yıl günlüklerimizde en çok tekrar edip önemine vurgu yaptığımız ihtiyaçları seçerek özenle bir sıralama yaptık. Ve Öğretmen Köyü’ne ayda bir bu ihtiyaçlarımızı sınıflarımızda nasıl yaşattığımız konusunda paylaşım çemberi oluşturmak üzere bir çağrıya çıktık.
Belirlediğimiz ilk ihtiyaç olan “bağlantı”yı bu ay “güven/güvenlik” izledi.
İhtiyaç kumbarası, çocuklarla ihtiyaçlar üzerinde konuşmak için de iyi bir araç oldu. O ay seçtiğimiz ihtiyaçla ilgili yaşadığımız olayları hatırlattım çocuklara. Onlara sordum ne anlama geldiğini, o ihtiyacı nasıl yaşadıklarını, nerede aradıklarını…


Sonrası için ne düşünüyorum?
İhtiyaç kumbarası sayesinde belirli ihtiyaçları gündemde tutarken paralel olarak başka ihtiyaçlar üzerinden benzer çemberler yapmaya devam etmek istiyorum. Duygu panomuzu geliştirmeye çalışırken yanına ihtiyaçlarımızı yazdığımız çizdiğimiz bir alan şiddetsiz iletişimin dört adımını yaşamanın yolunu açacaktır diye düşünüyorum.


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Bu hafta kendime şefkat konusunu odağıma alıp, kibar ve naif konuşan çakallarımı çözümlemeye çalışmakla geçiyorken Sura’nın pasajındaki son paragraf beni çok etkiledi. İhtiyaçlarımla bağ kuramadan öylesine yargılar haldeydim ki kendimi, bu günlüğü oturup yazmam üç günümü aldı. Dün akşam sayfayı açıp o acımasız düşünceleri susturamayıp yazamazken bu akşam kalbimle öyle bir bağlantı kurdum ki, hikaye kolayca döküldü. Dalgalı denizde boğulmak üzere gibi hissettiğim bu süreci de şeffaflıkla yazabilmemi kutluyorum şimdi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder