10 Aralık 2019 Salı

Çocuk ve Mekan - Özge

Çocukla Barış yolculuğu ilk zamanlar benim için ikiye ayrılıyordu. İlk yolda kendi deneyimlerim üzerinden gidiyor, günlüklerle kendimi gözlemliyordum. İkinci yolda ise çocuklarla çalışanlara kaynaklar sunmak, birlikte buluşmalar yapmak, paylaşmak için biriktiriyordum. 
Sonrasında baktım ki yollar birbirine çıkıyor, blogun başında da yazdığı gibi barışın kendisi bir yol oluyor. Bu yıl yazmaya başladığımız “Güncel Yazılar”ın böyle bir etkisi oldu bende. Bu ay yazacaklarım da kendi çocukluğumdan geçen yollara uğrayacak. Gülesra’nın başlattığı Çocuk ve Mekan serisine devam ediyorum ben de.


“Çocukluk” dendiği an mekanlara giriyorum çıkıyorum zihnimde. Çocuk gözümle neredeyim, kokusu, rengi, boyutları anılarda yerini almış. (Yıllar sonra Meraklı Kedi İlkokulu’nda çocuklarla bir film izledim, biriktirdiğim anılara ve mekanlara dair her şey netleştir sanki. Filmin adı Ters Yüz (Inside Out) hatırla(t)mak için iliştiriyorum kenara.)
Dünya Çocuk Günü yazımda “gözlerinizi kapatıp bir anınızı hatırlayın, çocukluğunuzda sık sık gittiğiniz bir yer” demiştim. Çocuklukta doğaya açılan kapıları hatırlayarak. Şimdi dilerseniz bir nefeslenip girmiş olduğunuz ilk sınıfı, ilk okulu hatırlayın. Hatırlayabilmek için anı çekmecelerini yavaş yavaş karıştırmak gerek. Neler kalmış hatırınızda? Hangi duygular canlandı günlerinizi geçirdiğiniz bu mekanı hatırlayınca?


Çocuklara dair bir hayalin peşinden gittiğimde çaldığım ilk kapı: kendi çocukluğum. Ben zihnimden silinmeyen anasınıfımı düşündüğümde çocuklarla nasıl bir mekan paylaşmak istediğim konusunda daha kolay netleşiyorum. 6 yaşında bir çocuk, her gün o kapıdan giriyor. İlkokulun tüm su borularının geçtiği, kışın harıl harıl yanan kazan dairesinin yanında bir sınıf. Hoşuma giden şey “patiklerimiz”. Halıyla kaplı sınıf, evde hissettiriyor. Daha sonra hiçbir sınıfımda bu sıcaklığı bulamıyorum. Büyük dilimlerden oluşan masalar yan yana geldiğinde çember oluşturarak grup çalışması yapmamızı sağlıyor. Ancak çok ağır ve hantallar. 
Durdukça zihnimde canlanıyor; mekanın orada geçirdiğim zamana, oynadığım oyunlara, duygularıma olan etkisi en belirleyici faktörlerden. Bu hafta Öğretmen Köyümüze açtığımız İhtiyaç Kumbarası’nda konuştuğumuz “eşdeğerlilik” ihtiyacı şunu fark etmemi sağladı: -Çocuklarla paylaştığımız mekanda birbirimize ayrılan alanlar ne kadar?
-Mekanın tümünü güvenlik çerçevesinde birlikte kullanabiliyor muyuz?
-Bu mekan çocukların fiziksel ve duygusal güvenliğini karşılıyor mu?


Devamında Gülesra’nın geçtiğimiz hafta okulundan verdiği örnekler oldukça çarpıcı olduğundan ben rotamı doğaya çeviriyorum şimdi. 
Okullarda bostanların, permakültür kulüplerinin kurulduğu, orman saatlerinin yer aldığı, bahçelerin canlandığı, sınıflarda tohumların filizlendiği zamanlar...Bu konuya daha çok eğilme ve kaynak bulma, içerik geliştirme niyetindeyim. 
Meraklı Kedi İlkokulu'nda çocuklarla birlikte
Herkes İçin 
Mimarlık ekibinin desteğiyle
düzenlediğimiz bahçe
-Çocuklar tarafından gerçekleştirilen çevresel planlama, tasarım ve yapılandırma
-Çocukların kendi çevrelerini planlaması, tasarlaması ve inşası
-Okul bahçelerinin tasarlanması ve inşası


Bu 3 başlık geçtiğimiz ay da bahsettiğim Roger Hart’ın Çocukların Katılımı kitabından. Farklı ülkelerde çocuklarla planlanan süreçlerden bahsediyor. Kendi doğamıza yöremize uygun, katılımın odağında çocuklarla yapabileceğimiz öyle çok şey var ki, yaşadığı alanda söz sahibi olan, doğanın ilkelerini gözeten bir çocuğun okul hayatını anımsadığı an içinde hangi duygular canlanır? Ben buradan gittiğim yolda “barış”ı görebiliyorum.
Çocukların yaşadığı mekanlarda, okullarda ekolojik anlayışı ve sürdürülebilirliği yaşatabildiğimiz, çocuklarla paylaşarak yeşertebildiğimiz alanların çoğalmasını hayal ediyorum ve çocukların yaşadığı tüm mekanlara onların gözünden bakmayı kendime hatırlatmak istiyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder