20 Şubat 2019 Çarşamba

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Şubat II

Sura Hart ne diyor?
İnsanlar her şeyden çok hayata katkıda bulunmak isterler, armağanlarımızı paylaşmak isteriz. Çok çeşitlidir armağanlarımız, yeteneklerimiz; herkesin sunacağı katkı biriciktir şu yaşamda. Öğrencilerinizin yeteneklerini görmek ve onların sunduğu armağanları almak, onların aidiyet ve hayata katkıda bulunma ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar. Sınıfınızdaki öğrencilerinizin bir listesini yapın ve gördükçe sundukları armağanları isimlerinin karşısına not edin. Listenizi düzenli olarak yeni armağanlarla güncelleyin.


Beden dili, "üzerine güç" veya "birlikte güç" kullanmak perspektifi ile mi konuştuğumuzu karşımızdakine geçirebilir.
Öğrencilerinize karşı nasıl bir beden diliniz var? Beden diliniz iletişim halindeyken neler söylüyor? Öğrencilerinizin sizinle etkileşim halinde olduklarında hangi sıklıkla yukarı baktıklarına dikkat edin.


Ben ne düşünüyorum?
Günlüğü yazmaya başlamadan önce haftalık Çocukla Barış toplantımızı gerçekleştiriyorduk. Her hafta gündemlerimizden biri de Şefkatli Eğitmen Günlükleri oluyor ve o hafta günlük yazan kişiye, diğer ikimiz geribildirim veriyoruz.
Özenç’in paylaşmış olduğu son günlükte kutladığım nokta armağanlarımızı paylaşmak ve güç kullanmak gibi iki farklı konuyu birbirine bağlama becerisi oldu. Her sınıf ilişkilerden ağlarla büyüyen bir yumak adeta.
Beden dilim, ağzımdan çıkan kelimelerim bir güç uyguluyorsa düğüm düğüm oluyor ilişkiler. Bense “hop” diye yuvarlanan bir yumağın hayalini kuruyorum, varlığımızın kutlandığı bunun da minik minik armağanlarla tatlandığı...


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Bu sefer çocukların sunduğu armağanların onların hangi ihtiyaçlarını karşıladığına odaklanmaya çalıştım. Aidiyet, hayata katkıda bulunma Sura’dan duyduklarım. Şefkat, görülme, duyulma, bağlantı benim yaşadıklarımdan bulduklarım.
Burada çocukların gönüllerinin ne kadar da vermeye açık olduğunu fark ediyor, gülümsüyorum.
Devamında gelen güç ve beden dili konusu ise beni bir kuşkuya düşürüyor. Acaba beden dilimin iletişime açık olmadığı bir anda gelen armağanı nasıl kabul ediyorum? Onunla ilgili neler söylüyorum? Gönlümden geçen anlamlı bir geribildirim ve hislerimi açıkça ifade etmek iken, kısaca bir teşekkür savurup geçtiğim oluyor mudur?


Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
İşte burası da tam bir farkındalık noktası değil mi zaten? Çocukların verebileceği biricik katkılar; biz söz, davranış, kucaklayış, hazırladığı bir armağan, sabah evde fazla yapıp Çamtepe’ye gelince paylaştığı krep.
Bir yandan yetişkin halimle benim kurduğum ilişki, ne sıklıkta çocuklar yukarı bakıyor? Üzerlerinde güç kullandığımı düşünüyorlar mı? Bu anlarda odağımı biraz daha kendime yöneltmek istiyorum. Beden dili ciddi anlamda bir anda olma becerisi, farklındalık gerektiren bir şey...


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Kendime sıralamış olduğum bu soruları hala önümde tutuyorum. Değerlendirmemi de geçtiğimiz gün yapmış olduğumuz bir sohbetle tamamlamak istiyorum.
İki gün önce çocuklarla Anais Öfkelendiğinde adında bir kitap okurken oradaki anaokulu öğretmeninin Anais’e yaklaşımını görünce biri “Onun öğretmeni de aynı senin gibi” dedi. “Nasıl?” dedim. “Yumuşak yumuşak konuşuyor, onu dinliyor baksana.” dedi.
Çocuklardan ara ara geribildirim almayı sevdiğim için konu açılmışken sorularla devam ettik kitaba kısa bir ara verip.
“Hiç ceza vermiyorsun, sorunları konuşarak çözüyorsun”, “Çok sakinsin, bizi hep dinliyorsun” gibi cümleler duymak beni çok sevindirdi. Günlüklerde zorlandığım yanları, kuşkularımı, çaresizliklerimi yazarken bunların farkında varabilmek, her birini günceye yazabilmek ise gülümsetiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder