4 Aralık 2018 Salı

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü Aralık I

Sura Hart ne diyor?
Evrensel insan ihtiyaçlarından biri kendinin ve başkalarının iyiliğine katkıda bulunmaktır.  
Bir eğitimci olarak her gün  bir sürü katkıda bulunuyorsunuz. Bazen öğrencilerinizin sahip
oldukları potansiyele ulaşma becerilerini geliştirme konusunda en çok işe yarayan katkılar,
görünüşte en küçük olanlardır.
Bununla birlikte yaptığınız her şey, bir ihtiyaç karşılama çabasıdır.
Öğrenme ihtiyacınızı karşılamak için, biraz zaman ayırıp hata adını verdiğiniz şeylere bir bakın.
Kendinizi fırçalamak yerine, yapmış olduğunuz şeyi yaptığınızda hangi ihtiyacınızı karşılamaya
çalıştığınızı belirleyin.
Sonra da, eylemlerinizle karşılanmamış olan ihtiyaçlarınızı belirleyin.
Daha fazla ihtiyacınızı karşılamak için farklı yapabileceğiniz bir şey var mıydı?

Bu farkındalık sizin için yeni bir öğrenmeye vesile oldu mu?

Ben ne düşünüyorum?
Üzerine çokça şey yazılabilecek bir içerik benim için. Ancak en çok içimde dönen, görünüşte küçük
olan katkıların en çok işe yarayanlar olduğu. Geçtiğimiz hafta İhtiyaç Kumbarası’nda Güven vardı.
O vesileyle çocuklarla tekrar çalışma fırsatı buldum. Bu blogda da sıkça bahsettiğimiz sınıfta duygusal
güvenliği sağlama ile ilgili neler keşfedeceğim, çocuklarda güven duygusu nasıl yaşıyor diye bir
merakla başladım ve duyduklarım beni epey şaşırttı. Çok kısaca özetlersem, sevmek güvenmek
ile neredeyse aynı anlamda, güvenmemek de korkmak ile.
Çocuk diyor ki, sev. Sadece sev, sevildiğimi bileyim. Bu neredeyse tüm çocuklarımın altını çizdiği
bağlantı bana, çok işe yarayan katkının küçük, basit olduğu sözünü hatırlattı. Bazen çok kafa yorarak,
çok düşünerek buradan uzaklaşabildiğimi fark ettim, içimde bir soru yaşatmaya karar verdim:
‘’Bunun daha basit bir yolu olabilir mi?’’  

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Çocuklarla paylaşmaya geçmeden önce, BBOM Modeli Geliştirme üzerine çemberde birlikte
çalıştığım bir arkadaşım, katıldığı bir eğitimdeki uygulamadan aldığı ilhamı paylaşmıştı,
bunun neye hizmet edebileceği üzerine konuşurken, ortaya ‘Dilek Çocuğu’ dediğimiz bir sınıf rutini çıktı.
Şöyle ki her gün bir çocuk, sabahtan dilek çocuğu olduğunu bilecek, o gün onun dileklerini hayata
geçirmek için daha çok çaba sarf edeceğiz.
Önceden böylesi uygulamalar pek içime sinmezdi, hepimizin birbirine doğal olarak yapmasını
istediğimiz şeylerin sırası, listesi mi olur derdim ancak, uzunca bir süredir çember deneyimi olan
bir topluluk için böylesi bir kaygı epey azalıyor. Bununla birlikte kalabalık sınıflarda, hızlı gün
akışlarında ‘’görülmeyen, duyulmayan’’ bir çocuk kalma ihtimalini azaltıyor, hem de çok basit bir şekilde.
Sanki her gün bir başkasının doğum günüymüş gibi.
Çocukların geribildirimleri neler?
Çocuklar tahminimden daha çok sahiplendi bu rutinimizi. Çemberde ilk gelen sorulardan biri:
‘’Bugünün dilek çocuğu kim?’’ Kendisinin de illa ki olacağını bilmekten emin olmanın rahatlığı
ile geliyor bu sorular, seviniyorum.
Diğer sınıflara gidip, ‘’Siz de yapın, biz çok seviyoruz.’’ diyorlar, yine seviniyorum.
Sonrası ile ilgili neler düşünüyorum?
Gün sonu çemberinde sözlü olarak kendini ifade eden dilek çocuğu, bir kısa günce tutsa ne güzel
olur diye düşünüyorum. Tüm sınıfın elinin deyeceği bir defter, aklımda bu var, umarım yapabiliriz.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?

Yazarken düşündüm, bu yazıda hem İhtiyaç Kumbarası’na, hem BBOM Model Geliştirme
çemberlerine atıfta bulundum. Yaptığım, emek koyduğum her işin birleşip akıvermesini kutluyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder