27 Aralık 2018 Perşembe

İhtiyaç Kumbarası'nda Bu Ay : Aidiyet


Özenç'ten Kumbara'ya :
Aidiyet…
Çocuklarla aidiyet kavramı üzerine çalışmak, geçtiğimiz iki kavrama göre (bağlantı – güven) daha farklıydı benim için, nesnelerden ilişkilere geçişimiz zaman aldı.
Aidiyet deyince akıllarına gelen ilk kelimeler genelde sahip olmak ile ilgiliydi.
  • Benim kalemlerim bana ait.
  • Koyunlarımız bize ait.
  • Başka birine ait olan bir şeyi izinsiz almamalıyız.
  • Aidiyet,  sende olan şeylerdir.
Bu son cümle ile bağlantılı sorular sordum. Burada arkadaşlık ve ile bağları üzerine cevaplar geldi.
Karşılıklı bağlar, topluluk, sevgi, güven ihtiyaçlarını sık sık anarak bahsettik aidiyetten. Şöyle bir cümle geldi, birlikte olmak ve aidiyet ilişkisini konuşurken şunu ekledi: Birlikte olmaktan mutlu olduğumuz topluluklara aitiz, diğerlerine değil. Ben hala bunu düşünüyorum.

Ebeveyn Gözüyle Aidiyet 
Burcu’dan:

“Aidiyet... Doğumdan itibaren başlayan bir arayış. Belki ta anne karnından. Bilemiyoruz. Bildiklerimiz ışığında, loş ve sulu anne karnından aydınlık ve kupkuru yeryüzüne geçer geçmez bağ kuracak bir canlı arıyoruz hayata tutunmak, kaybolmamak için. Hâliyle ana oluyor bu ilk bağ ihtiyacının yöneldiği kaynak. Göbek bağından gönül bağına. Şanslıysak. Anamız oradaysa. Sadece fiziksel olarak değil, tüm varlığıyla bizi kabullenmeye, bizi duymaya, görmeye, hissetmeye açıksa... Ki değilse de bu anaların suçu değil. Kendimden biliyorum. Başına ne geleceğini bilmiyorsun ki o mini mini yavruyu içinden çıkarıp kollarının arasına aldığında. Seni neler bekliyor, ne sınavlar, geçmişinden gelen tüm hayaletler bir bir dikiliyor karşına, hiç beklemediğin anlarda, hiç ummadığın türlü biçimlerde. E o ilk güvenli bağlanma ihtiyacın karşılanmadıysa da, hikâyen ne olursa olsun tepkilerin benzer. Aranıp duruyorsun deli danalar gibi girdiğin her ortamda, okulda öğretmeninle başlayıp kurduğun tüm ilişkilerde aynı arayışın içinde dönüp duruyorsun dolap beygiri gibi. O ilk güvenli bağ = aidiyet. Önce ait olacaksın birine ki oradan kendini bulasın. Aidiyetin kişilerden, mekânlardan, nesnelerden bağımsız olduğunu algılayasın. Ah o ilk güvenli bağ... Olmadıysa da – ki pek azımız bu lükse sahip, araştırmalar öyle diyor – dünyanın sonu değil. Açık, yargısız, koşulsuz kabulle başka ilişkilerde filizlenip serpilebiliyor. Yine araştırmalar öyle diyor. İlkine güvenli bağlanma derken buna da kazanılmış güvenli bağlanma diyorlar*.
O hâlde kilit kelimeler: ilişki, bağlanma (bağlanma kuramı), koşulsuz kabul, güven, ihtiyaçların zamanında ve kararında karşılanması - yani aslında duyulmak, görülmek, hissedilmek ve bunu bilmek.
aidiyet... Doğumdan itibaren başlayan bir arayış. Belki ta anne karnından. Bilemiyoruz. Bildiklerimiz ışığında, loş ve sulu anne karnından aydınlık ve kupkuru yeryüzüne geçer geçmez bağ kuracak bir canlı arıyoruz hayata tutunmak, kaybolmamak için. Hâliyle ana oluyor bu ilk bağ ihtiyacının yöneldiği kaynak. Göbek bağından gönül bağına. Şanslıysak. Anamız oradaysa. Sadece fiziksel olarak değil, tüm varlığıyla bizi kabullenmeye, bizi duymaya, görmeye, hissetmeye açıksa... Ki değilse de bu anaların suçu değil. Kendimden biliyorum. Başına ne geleceğini bilmiyorsun ki o mini mini yavruyu içinden çıkarıp kollarının arasına aldığında. Seni neler bekliyor, ne sınavlar, geçmişinden gelen tüm hayaletler bir bir dikiliyor karşına, hiç beklemediğin anlarda, hiç ummadığın türlü biçimlerde. E o ilk güvenli bağlanma ihtiyacın karşılanmadıysa da, hikâyen ne olursa olsun tepkilerin benzer. Aranıp duruyorsun deli danalar gibi girdiğin her ortamda, okulda öğretmeninle başlayıp kurduğun tüm ilişkilerde aynı arayışın içinde dönüp duruyorsun dolap beygiri gibi. O ilk güvenli bağ = aidiyet. Önce ait olacaksın birine ki oradan kendini bulasın. Aidiyetin kişilerden, mekânlardan, nesnelerden bağımsız olduğunu algılayasın. Ah o ilk güvenli bağ... Olmadıysa da – ki pek azımız bu lükse sahip, araştırmalar öyle diyor – dünyanın sonu değil. Açık, yargısız, koşulsuz kabulle başka ilişkilerde filizlenip serpilebiliyor. Yine araştırmalar öyle diyor. İlkine güvenli bağlanma derken buna da kazanılmış güvenli bağlanma diyorlar*.
O hâlde kilit kelimeler: ilişki, bağlanma (bağlanma kuramı), koşulsuz kabul, güven, ihtiyaçların zamanında ve kararında karşılanması - yani aslında duyulmak, görülmek, hissedilmek ve bunu bilmek.”

*Nilüfer’in 2016’daki bir yazısı bağlanma meselesini çok güzel özetliyor. Link bu. Altına da kopyalıyorum. Çünkü bu mektupta dursun istiyorum. Benim için düğümü çözen mevzu “Bağlanma Kuramı” oldu zira.

“Bağlanma Kuramı ve Aidiyet” diye arama yaptığımda rast geldiğim siteler (eminim daha fazlası da vardır, bunlar ilk anda bulabildiklerim. İlki Türkçe, diğerleri İngilizce):

Burcu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder