2 Haziran 2018 Cumartesi

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 27. Hafta


             “ İlişki temelli bir sınıfta, öğrenciler ve öğretmenler; öğrencilerin öğrenmeye istekli olduğu ve öğretmenlerin öğrencilerin öğrenmesini kıymetli bulduğu şeylere dayanarak, öğrenme kazanımlarını oluşturmak için birlikte çalışırlar.
Kazanımlar öğretmenler ve öğrenciler arasında süre giden diyalogla belirlenir, değerlendirilir ve revize edilir.
Öğrencilerinizin kazanımların belirlenmesi ve değerlendirilmesi sürecine hangi ölçüde katıldıklarına dikkat edin. Daha fazla katılımlarını arzu ediyorsanız, kazanımları onlarla belirleyip birlikte değerlendireceğiniz bire-bir toplantılar planlamayı düşünün.“

               Yukarıdaki pasajı okurken “Ne düşünüyorum?” sorusuna bu defa pasaj üzerinden değil de canlı ola duygum üzerinden cevap vermek istiyorum.
Ne düşünüyorum?
Çokça geçirdiğimiz bir yılı, ilişki temelli bir sınıf için olmazsa olmaz dediklerimizi ; duymayı, duyulmayı, çocuklarla birlikte bir şeyler yapıp planlamayı, onların fikirlerini almayı, geribildirim vermeyi ve almayı, sınıf sözleşmelerini birlikte oluşturmayı, empati kurmayı, her çocuğun katılımı için alan açmayı, okulun diğer bileşenlerini de ihtiyaç dahilinde sınıfa katmayı. Belki de 26 haftadır üzerinde durduğum ama burada aklıma gelmeyen daha başka olmazsa olmazlarımızı…

               Tüm bunları çalışırken nasıl emek harcadığımızı düşünüyorum. Yine bunları çalışırken hangi materyallerin önümüzü açtığına dair olan paylaşımlarımızı, karşılaştığımız engelleri, çatışmaları, onları nasıl çözdüğümüzü, çözemediğimizi, çözemediğimiz anlarda Şiddetsiz İletişime sığınmamızı, dayanışmamızı, her şeyin aslında kendi içinde bir parça olurken nasıl bir bütün oluşturduğunu… 


              Belki de okulun son haftası ve ben de son yazımı yazıyorum diyedir tüm bu hatırladıklarım. Ama çıkış noktam aslında tüm pasajları tek potada erittiğimde,ortaya çıkan kavramlarla, haftalarca da haşır neşir olduğumu göstermek. Yani ilk haftalar duygu çalışıyor olmak bu çalışmayı o hafta da bitirdiğime dair  değil de “Duyguları” okulun son haftasına kadar bile çalıştığımı göstermek.
 Ya da bu çalışmaların birlikte vakit geçirdiğim her an ortaya çıkan ihtiyaçlar olması, o haftayla sınırlı kalmayan tüm yıla yayılması gibi. Örneğin duyulmak bizim sınıfta hem benim hem de çocukların her zaman en temel ihtiyacı oldu. Ve biz duyulmak için elimizden geldiğince farklı mekanizmalar hayata geçirmeye çalıştık. Sınıf meclisi bunlardan biriydi mesela.Böylece duyulma ihtiyacının ortaya çıktığı her an, o ihtiyacı karşılayabilecek alanlar için planlamalar yapmamızı  sağladı.

               Yukarıda Sura Hart’ın bahsettiği pasaja tam olarak burası karşılık geliyor aslına bakarsanız. Tabii sadece süreklilik arz eden ihtiyaçlarda değil diğer tüm ihtiyaçlara dair ,çocukların kendini ifade ederek, sürece katılarak planlamalar yaptığı alan sınıf meclisi oluyor çoğunlukla.  Böyle bir düzenlemede yani çocukların katılarak yapılandırdığı bir planlama daha akışta oluyor, çocukların sahiplenmesiyle de yapılacaklar daha kalıcı oluyor.  

               Bu hafta içimde en canlı olanla başlamış olsam da dikkat çekmeye çalıştığım şey yazdığım her haftanın birer parça olduğu ve aslında her birinin ayrı parçalardan oluşan bir bütün olduğu.
Tıpkı evren gibi.
Şimdi bu bütüne bakarak derin bir nefes alıyorum ve “İyi ki” diyorum. Değerlendirme yazımı yazmadan önce bunu ifade ederek güncenin son haftasını bitirmek istedim.
Değerlendirme yazımda bol bol şükran ve kutlamalar olacağından, bu haftayı yine Marshall’a ayırarak ona en derin şükranlarımı size de Marshall’ın Sam Keen ‘den alıntılayıp,kitabına eklediği, kitabından da  içimize akan “Şükran” a dair olan kısmını sunuyorum:
“…
Şükretmeyi daha da iyi tanıdıkça,
gücenme, çöküntü ve umutsuzluğun
gittikçe daha az kurbanı olursun.
Şükretmek, egonun –sahip olma ve kontrol etme arzusunun-
Sert kabuğunu yavaş yavaş eritecek bir iksir olacaktır.
Şükretmenin özü gerçek tinsel simyadır. Bu bizi cömert bir varlığa
dönüştürür, yüreğimizi açar ve ruhumuzu enginleştirir.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder