“Öğrenme
ihtiyacımızı kendimiz için yeni şeyler keşfederek karşılıyoruz, bize birinin
anlattıklarını ezberleyerek değil.
Öğrencilerinizi bir sürü soru oluşturup sormaları, kendi çıkarımlarını
yapmaları ve kendi teorilerini inşa etmeleri için cesaretlendiriyor musunuz?
Öğrencilerinizin sorularını ciddiye alıyor ve onların kendi cevaplarını
bulabileceklerine güveniyor musunuz?
Yoksa sınıf ağırlıklı olarak ders kitaplarının cevapları,sizin bilgi ve görüşleriniz için bir platform mu?”
Bu kelimeye takılıp durdum okurken. Dönüp önce kendi hayatımdaki
ezberlere baktım. Özellikle Şiddetsiz İletişim hayatıma girmeden önce var olan
ezberlerime. Eylemleri duygu olarak tanımlamama,değerlendirmelerimi
geribildirim sanmama,talepleri rica olarak kabul etmeme ve nicesi. Öncelikle
bunlardan örnek verdim çünkü bu yolculuğun ilk çıkış noktası kendimle
barışımdı. Kendimle bağlantım güçlendikçe ezberlerim bozuldu,tabular yıkıldı ve
yeniden anlamlandırdım hayatımdaki kavramların çoğunu.
Şimdi aynı şeyi çocuklar için düşündüğümüzde,şimdiye kadar sadece
dinlemeleri gerektiği,ders esnasında çiçek(!) olup öğretmeni beklemeleri
gerektiği,konuşurken ayağa kalkılması gerektiği gibi ezberler var
hayatlarında.Belki şimdiye kadar bunları neden yaptıklarına dair soru
sormamaları gerektiği bilgisinin ezberi.
Ve nicesi…
Soruyu sormaları için açılan alan,verilen cesaretle tıpkı kendi
sürecimdeki gibi onlar için de bir yolculuk başlıyor.
Ezberler bozuldukça ,yeni sorular kovalıyor bir öncekini.Sonra
gelen cevaplar başka bir ezberi bozuyor.Bazen cevapları kendileri
veriyorlar.Ama orada da bir başka ezber bozuluyor.Tıpkı sökülen bir yün kazak
gibi ipi durmadan ip çekiliyor.
Tüm bunlar heyecan verirken,yeni soru kapıları aralarken bazen ise
kocaman bir tıkanıklıkla belirsizliğin ortasında bırakabiliyor bizi. Çünkü
yıkılan ezberler,hâlâ bir başkaları için geçerliliğini koruyan bir bilgi ya da
kural olabiliyor. Örneğin her şeye öğretmenin karar vermesi gibi bir ezber
zamanla bozularak,sınıfta çocukların da kendi fikirleriyle dahil oldukları bir
sürece dönüşmesi yeni kapılar aralarken;kendi kararını vermek isteyecekleri sınıf
dışındaki bir durumda bir başka okul bileşeni tarafından önceki ezberlerle
durdurulabiliyor. Çelişkinin farkındalığıyla sınıfa taşınan bu sorun,bahsettiğim
gibi bir tıkanıklığa yol açıyor. Tıkanıklığı açmanın yolu yeni anlaşmalardan
geçiyor aslında. Ama bazen bu anlaşmalara okulun tüm bileşenleriyle de girmek
gerekiyor.
İşte bu çelişkiler yaşadığım en büyük zorluk oluyor bu durumda.
Tabii çocukların da. Çünkü ortada bir belirsizlik kalıyor.Yani yün kazak sonuna
kadar sökülüyor ama sonrasında sökülen iple ne yapılacağına dair yeni bir
keşfimiz ya da ezberimiz(!) olmuyor. Haliyle gelen geribildirimler de daha çok
karşılanmayan ihtiyaçlar üzerinden oluyor. Bu da zaman zaman motivasyonumu
düşürüyor.Yine de bu zorlukların getirdiği yeni öğrenmeler de olabiliyor.
Bununla başa çıkmanın yollarını birlikte ararken ortaya yeni sorular çıkıyor
mesela.Sonra bir bakıyoruz ki yeni bir yün kazak var yeniden elimizde… J
Sonrası için bu belirsizlikleri ortadan kaldırmak,ortaklaşabilmek
için,hepsi olmasa bile birkaç tane ezber üzerine okulun diğer bileşenleriyle
konuşup ortaklaşmak gibi bir niyetim var.
Bununla birlikte kutlamalarıma geçecek olursam,nedense içimden bu
hafta hep çocuklara gökyüzü atasım var. J
Kutlamam hepimizin. 19. Hafta’ya girerken bunları yazabiliyor
oluşumuzun.
Yazarken bile bu kadar haftayı geride bırakmış olmanın şaşkınlığı
ile hepinize kendi keşiflerinizle yapılanmış öğrenme dolu bir hafta diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder