28 Mart 2018 Çarşamba

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü 21. Hafta

Sura Hart ne diyor?
İnsanları veya şeyleri korumak için güce ihtiyaç duyulan zamanlar vardır.
Örneğin bir öğrenci, diğer bir öğrenciye vurmak üzereyse öğretmen bir yaralanmaya engel olmak için çocuklardan birini tutabilir. Ancak bu durumda güç, cezalandırmak için değil korumak için kullanılmıştır.
Sınıfınızda yanlış bir şey yapmış birini cezalandırmak için mi, yoksa sizin ve grubun değer verdiği şeyleri korumak için mi güç kullanıyorsunuz?


Ben ne düşünüyorum?
Geçtiğimiz hafta yazıda ödül, cezaya değinip Özenç ve Gülesra ile konuşurken bu konuda ayrıca yazmayı önermiştim günlükler bittiğinde. Yaklaşım konusu öyle temelde yer alıyor ki, günlükte iki paragrafa sığdıramıyorsun. İlk düşündüğüm bunu planlayıp yaşantılarımızla, önerilerle ve yeni fikirlerle bu konuyu mercek altına almak aslında.


Sınıfta “yanlış” bir şey yapmış birini cezalandırmak yerine nasıl bir yaklaşım sergilediğimizi yazmaya başlayalı 21 hafta olmuş. Yani onu mu yapıyorsun, bunu mu yapıyorsun gibi soruları biraz daha aşmış olmalıyız Suracığım.

Korumak için kullanılan güç, önleyici bir set oluşturuyor sanki durum içinde.

Olay büyümeden, birine zarar gelmeden arada paravan olduğumu hissediyorum bazen. Ne zaman ki duygular dalgalı denizden dingin sulara dönüyor, o zaman açılıyor paravan ve başlıyoruz konuşmaya.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Birbirimize duygusal ve fiziksel anlamda zarar vermemek bizim dönemin başında “Nasıl bir öğrenme ortamı hayal ediyoruz?” sorusu etrafında ortaklaştığımız konulardan biriydi. Bunun gibi bizimle birlikte yaşayan canlılara yaklaşım, görev paylaşımı gibi konularda da ortaklaşıp anlaşmamızı oluşturmuş imzalarımızı atmıştık.

Örneğin yaşanan bir olay sonucu iki çocuk öfkesini kontrol edemedi ve birbirine fiziksel anlamda zarar verecek. Çocukları yeterince gözlemleyebildiyseniz ve artık tanıyorsanız olayın hangi durumunda kimin ne tepki verebileceğini zaten kestirirsiniz. Böyle bir durumda olay yanımda gerçekleşiyorsa yavaş yavaş yanlarına yaklaşır, öfke ellerinde yumruğa dönüşmeden önce aralarına girebilirim ya da birini uzaklaştırıp sakinleşmesine yardımcı olabilirim.


Bu tip olaylarda pek çok senaryo sıralanabilir. Ancak ben paylaşımlarımın “bunu yapamazsın, şimdi cezalısın” şeklinde olmasındansa; çocuklara duygularını yansıtarak, anlaşmamızı hatırlatarak, çözüm yolu aramalarına yardımcı olarak ya da bir canlandırma yaparak birbirlerini duymalarını sağlamayı tercih ediyorum.


Çocukların geribildirimleri neler?
Grubun değer verdiği şeyleri korumak adına bazen güç kullanmam gerekse de bazen araya kolaylaştırıcı fikirler serpiştiriyorum. Çocuklar bunların farkına hızlıca varıyor ve anında geribildirim veriyor.
Örneğin yaşadıkları bir olay büyüyecek, büyüyecek ve yanardağ gibi patlayacak birilerinin ağlamasıyla sonuçlanacak diyelim. Olay sırasında araya girip bazı sorular sorduğum oluyor çocukların farkındalığını o ana çekebilmek için. “Şu an öfkeni tam olarak nerede hissediyorsun, bana  gösterebilir misin?” diyorum mesela. Bir an duruyor çocuk. Çoğunlukla ellerini gösteriyorlar. Öfke ellerinde birikiyor ve yumruk, çimdikleme, vurma gibi şeylere dönüşüyormuş. Sakinleştiklerinde konuşuyoruz bunun üzerine ve olayı değerlendiriyor genellikle.
“Öfkelendiğimde bir sıcaklık hissediyorum parmaklarımda, vurmak istiyorum. Ancak bunu yapmamalıyım biliyorum. Kendimi tutmaya çalışıyorum” diyen oldu geçen gün.  


Ben de duygularının farkında olduğunu, onlarla nasıl baş edeceğimiz konusunda gittikçe güçlendikleri tadında bir geri bildirim vermeye çalıştım üzerine.


Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Cezalandırıcı gücün kimseye bir yararı yok. Aksine yıkıcı hasarları var. Süreci bir zincir gibi tek tek ördüğümüzde sonrası da kolaylıkla gelişiyor. İlk zamanlar öğretmenin gücünü, korumak için kullanması gerekiyor. Zamanda bir bakıyor çocuklar güçleniyor…
Ancak bunun ucu bucağı yok. Her geçen gün yeni bir hikaye, büyüme ve öğrenme. Sonrasıyla ilgili düşünce de bitmiyor haliyle. Üzerine ekliyorsun gün geçtikçe :)


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Uzun süredir “yeterince iyi” kulağıma küpe. Bizim Çocukla Barış’ı başlatma motivasyonumuzun sıçrama noktası. Sürekli bir şeyler yapmayı deniyorsun, eksiğini gediğini görüp kenarda bekliyorsun ya. Zaten yaptığın, yapacağın arı gibi çalışmanın ürünü Özgeciğim diyeyim kendimi kolumun altına alıp yanağımdan bir makas alarak.
Ben Meraklı Kedi’nin ardından muhtemelen biraz dururum, nefeslenirim derken daha da vızıldamalı günlerin içine düşüverdim. Bir şekilde BBOM’un model geliştirme çemberlerinde çiçekten çiçeğe konar, Çamtepe’de çocuklarla koşar oynar, Çocukla Barış’ta her hafta bir sayfaya su gibi dökülür olmuşum.
Çalışana, üretene, paylaşana, çoğalana ne mutlu! Ne mutlu bana…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder