21 Mart 2018 Çarşamba

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 17. Hafta


“Beden dili, "üzerine güç" veya "birlikte güç" kullanmak perspektifi ile konuştuğumuzu karşımızdakine geçirebilir.  
Öğrencilerinize karşı nasıl bir beden diliniz var? Beden diliniz iletişim halindeyken neler söylüyor?
Boyları ne kadar kısa olursa olsun, "birlikte güç" perspektifinden konuşmak istediğimizi çocuklara iletmek için, onlarla göz teması kurarak konuşabilelim diye, çömelebilir veya bir yere oturabiliriz. Bizden uzun boylu olan öğrencilerimizi de göz teması kurarak konuşabilelim diye oturmaya davet edebiliriz.  
Öğrencilerinizin sizinle etkileşim halinde olduklarında hangi sıklıkla yukarı baktıklarına dikkat edin.”

       Eşit güç ilişkisi konusunda önceki günlüklerimde üzerine yazmıştım. Şimdi bu haftaki pasajı okuyunca aslında bunun sene başımda kendimiz için oluşturduğumuz vizyonla da ne kadar ilişkili olduğunu düşündüm.”Nasıl bir sınıf istiyorum?” sorusuna çocukların ve benim verdiğimiz cevaplar her ne kadar yeni tanışmış olmanın ve temel ihtiyaçlar (beslenme-sağlık vb) üzerinden şekillenmiş olsa da, birbirimize olan güvenimiz arttıkça,bu ihtiyaçların yanına eş değerlilik ihtiyacı da eklenmiş oluyor. Örneğin birlikte oluşturduğumuz sınıf anlaşmasına benim uyup uymadığımın kontrolü başlarda hiç yapılmıyordu. Çocukların odağında bile değildi. Zamanla birlikte oluşturduğumuz çalışmalar, karşılıklı dinleme-duyma hali,sınıf meclisindeki eşit rollerimiz, bir süre sonra anlaşmaya ne kadar uyup uymadığımın kontrolü yapılmaya başlandı.Ya da vereceğimiz bir kararda benim “hayır”demem onları durdurmadı. Üzerine yeniden konuşulup “hayır”cevabı tartışıldı.

        İşte bu süreç işlerken beden dilinin de bununla paralel oluşu birlikte güç haline inanılmaz katkı sunuyor. Çocukları dinlerken eğilerek onlarla göz hizasında konuştuğumda, onların daha rahat konuştuklarını, gözlerini gözlerimin içine dikerek anlatmak istediklerini nasıl heyecanla ya da duyulma isteğiyle anlattıklarını gördüm. Beden dili, sınıfta hiyerarşinin göstergeleri olan eşyalar, oturma düzenleri bunların hepsi aslında eş değerlilik ihtiyacımızı olumlu ve olumsuz yönde etkileyen nedenler.

    Arka arkaya oturmuş ve sadece birbirinin ensesini gören çocukların birbiriyle olan iletişimlerinin sadece duyulan sesten ibaret olduğunu, göz temaslarının olmayışlarını düşünsenize? Ya da öğretmenin hep ayrı ve özel bir yerde oturduğunu, en güzel masanın öğretmenin oluşu, tüm sınıfı rahat görebileceği yer seçeneğinin ona verilişi, hep ayakta konuşup çocukların öğretmenin sadece karnıyla göz teması kurabildiği, ona ulaşmak için kafasının hep yukarıda olduğu…
Sıralayabileceğim belki daha nicesi var.

    Geçen gün Uluslararası Çocuk Merkezinin bir eğitimine katıldım.Orada çocuklar için yapacağımız en önemli şeyin onlara güvenli ortamı oluşturabilmektir diyordu. Ve bu güvenli ortamın (okul-ev-cezaevi-bahçe) içine de fiziksel koşulları, şeffaflığı, açık iletişimi, beden dilini, dinlemeyi, duymayı koyuyordu. Belki biz de bu fiziksel koşulların, şeffaflığın, açık iletişimin, dinleme ve duyulmanın içini bu pasajların ve Şiddetsiz İletişimin desteğiyle doldurmuş oluyoruz.
     Çocuklardan gelen geribildirimler için ise şunu diyebilirim ki birlikte yaptığımız her iş daha keyif veriyor hepimize. Birlikte karar verdiğimiz her gündem uygulanma noktasında daha etkili işliyor. Katılımlarının hayatımızı nasıl değiştirdiğinin farkındayız. Bunun hak olduğunu “Çocuk Hakları Haftası”nda biraz konuşmuş olsak da şimdi uygulamayla birlikte buna değinmek ufkumuzu açıyor.

     Geçen haftalarda Özenç’in sınıfıyla birleşerek  birlikte”Sıfır Çöp” kampanyası kapsamında bir sunum yapmaya çalıştık çocuklara. Sınıflarımızda biriken süt kutularından neler yapabilirizi tartışırken her çocuğun fikrini alıp üzerine konuşuyorduk. Sonrasında öğlen yemeği için kumanyaların dağıtılacağı saat gelince çocuklarla birlikte kendi sınıfımıza çıkmak zorunda kaldık. Ardından bir çocuğun tepkisiyle karşılaştım. Kendi fikrini söyleyemediğini ve bunun haksızlık olduğunu, belki fikrinin Özenç ve sınıfı tarafından çok beğenilebileceğini söyledi. Ben tabii bunu göremediğim ve her çocuğu gözetemediğim için üzgün olduğumu ve taşımalı bir okulun zorluğunu, kumanya dağıtım işleminin ne kadar zor olduğundan falan söz ettim. Ama benim için o çocuğun bunu ifade etmesi ve bunun için yeniden alan istemesi çok değerliydi. Benim için çok anlamlı bir geribildirimdi bu. Hem her çocuğu gözetme konusuna daha  dikkat etmem konusunda hem de birlikte güç ilişkisinin nasıl  oturduğu konusunda.

    Gelecek için çocukların bu birlikte güç ilişkisini diğer öğretmenler ve idareyle de kurabilmeleri için okul meclisi gibi önemli bir mekanizmayı nasıl aktif hale getirebilirizi tartışmayı planlıyorum. Evet, çocuklarla tartışmayı planlıyorum. Onların önerileriyle yol almak niyetindeyim.
   
  Bu haftaki kutlamalarım biraz önceki yıllara. Bu okuldan önce çalıştığım birleştirilmiş sınıf olan köy okulunda sınıf ve okul meclis çalışmalarını başlatırken desteğini aldığım BBOM derneğine, Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları biriminde o zamanlar çalışan Zeynep Kılıç, Melda Akbaş, Gözde Durmuş ve Işık Tüzün'e inanılmaz şükran doluyum. Bu birlikte güç ilişkisinin bu sistemde asla olmayacağına inanıp yine onların desteğiyle önceki okulumda yaptıklarımız, dönüştürdüklerimiz ve inancımın bu senenin motivasyonun temel  nedeni olmasını kutluyorum.Yine o dönem BBOM okullarında çalışan deneyimleriyle önümüzü açan Özenç’e, şimdiki sınıfıyla yaptıklarını okudukça ilham aldığım Özge’ye yine binlerce şükran.
    BBOM'la tanışma sürecim 3 yılı geçiyor. Ve öğrendiğim en önemli şey ”Hiçbir şey imkansız değildir.” oldu. Dershane kapılarında görüp bazen klişe bulduğum bu söz, şimdilerde benim için pek anlamlı. Milli eğitimin de desteklediği katılım ve birlikte güç ilişkisini hayata geçirmek zor değil.Yeter ki isteyelim ve güçlenmek için birbirimize sarılalım. J
The No Fault Zone oyununun sınıftaki deneyimimi sizinle nasıl paylaşacağımın heyecanıyla bu haftaki yazıya son verip hepinize eş değerlilik ihtiyacınızın gözetildiği, birlikte güç kullanarak ilerlediğiniz çalışmalar diliyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder