14 Mart 2018 Çarşamba

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 16. Hafta

              Bu hafta sağlık sorunlarım nedeniyle çocuklarla sadece bir gün geçirebildim. Ama zaten Sura Hart’ın pasajlarının haftalık bir yönerge olmadığını, sürece yayılan bir çalışma olduğunu ta en başından söylemiştik. Ben de bu haftanın pasajını okuduğumda size bu hafta yaptıklarımdan değil süreç boyunca neler yapabildiğimden söz edeceğim.
“İnsanlar her şeyden çok hayata katkıda bulunmak isterler - armağanlarımızı paylaşmak isteriz.
Çok çeşitlidir armağanlarımız, yeteneklerimiz; herkesin sunacağı katkı biriciktir şu yaşamda. Öğrencilerinizin yeteneklerini görmek ve onların sunduğu armağanları almak, onların aidiyet ve hayata katkıda bulunma ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar.
Sınıfınızdaki öğrencilerinizin bir listesini yapın(özellikle de bağlantı kurmakta güçlük çektiklerinizin) ve gördükçe sundukları armağanları isimlerinin karşısına not edin. Listenizi düzenli olarak yeni armağanlarla güncelleyin.“

                    Bu pasajı okudukça hepimiz için temel ihtiyaç olan fakat farklı stratejilerle karşılamaya çalıştığımız “Hayatı zenginleştirmeye katkıda bulunmak” ihtiyacını alıp kendi öğrencilik yıllarıma gidiyorum. Sınıfta hepimizin farklı olduğu gerçeği,hepimizin ayrı bir yeteneğinin oluşu ve bunun hiçbir zaman görülmeyişi...Akademik başarının,vereceğimiz armağanların ve yeteneklerin de belirleyicisi olması en temel ihtiyacımız olan hayata katkıda bulunma konusunda bizi hep eksik bıraktı.Öğretmenliğe ilk başladığım dönemlerde bu ihtiyacı somut olarak ifade edemesem de çocukların her birinin özel olduğunu,her birinin hayata ve bize ayrı ayrı katkısı olduğunu hiç aklımdan çıkarmadım.
                  “Herkesin sunacağı katkı biriciktir.”
 yazan cümleyle sınıftaki çocukların biricikliğini yan yana getiriyorum. Hepsinin ayrı ayrı o kadar farklı katkısı var ki bana,bize,sınıfa…Armağanlarını en çok kafamı açtıklarında görüyorum.Neyi kast ediyorum kafamı açmaktan değil mi?Tıkanıp kaldığım,sadece kendi bildiğim doğru(!) ile ilerlemeye çalıştığım ya da çözüm üretmek için acele ettiğim anlarda onlardan gelen fikir,görüş ve eylemin beni durdurup,o sıkışmışlıktan çıkarıp,onlara kulak vermem gerektiğini hatırladığım an oluyor. Ben bunu nasıl düşünemedim deyip önce şaşkınlık duyuyorum ardından da derin bir nefes ve rahatlama.

Çocuklara da bu geçmiş olacak ki,her konuda ne olursa olsun katılım gösterip fikir beyan ediyorlar artık.Soruyorlar,sorguluyorlar.Başından beri her çocuğun biricik olduğunu, fikirleriyle özel olduklarını elimden geldiğince hissettirmeye çalışıyordum zaten.Şimdilerde her çocuğun kendi yeteneğinin farkında olması ve bu yeteneği doğrultusunda gelişen etkinliklere katılım göstermeleri ya da o ilgisine dair fikir beyan etmeleri bunu başarmış olduğumun bir göstergesi.Örneğin sınıf meclis toplantılarımızda önceden sorumluluk dağılımı yapmak uzun vaktimizi alıyordu.Şimdi bunu yapabilecekler kişiler de kendilerinin farkında,sınıfta bunun farkında ve kendiliğinden o sorumluluklar dağıtılmış oluyor.Sınıf panosuna çalışmalarımızı bir çocuk asarken diğeri toplu iğneleri bulup getirebiliyor. Toplu iğne bittiyse bir başkası sınıf kumbarasını kontrol edip içinde para alarak ertesi gün toplu iğne alıp sınıfa getirebiliyor.Okuma yazmaya henüz geçen çocuklar,matematik konusunda ilerleyemediğimiz çocuklara destek olabiliyor. Ya da satrancı çok iyi oynayanların diğer çocuklarla olan paylaşımları… Her çocuğun biricikliğinin farkında olup bu yönüyle barışık bir şekilde katkı sunmaya çalışması hem beni hem de  sınıfı inanılmaz zenginleştiriyor. Ara ara bir iki çocukla sorun yaşayabiliyoruz. Ben elimden geldiğince sınıfa ve bana sundukları  katkılarını, yeteneklerinin bir armağan olduğunu onlarla paylaşmaya çalışıyorum.
Çocukların ağzından birebir cümleler dökülmese de yukarıda verdiğim sadece birkaç örnek benim için geri bildirim görevi görüyor.
                 Haftalardır Sura Hart’ın The No Fault Zone oyununu sınıfa götüreceğim diye hedef koyup yapamamanın yasını tutuyorum.En önemlisi bu haftayı çocuklardan ayrı geçirmenin,haftayı onları isteyeceği gibi planlayamamanın yasını tutuyorum.
Kutlamam ve şükranlarım  ise çok var bu hafta. J
                 Öncelikle aynı okulda çalıştığım için dayanışmasıyla güç katan ve çocukları gözü kapalı rehberliğine verebildiğim Özenç’e,Kaz dağlarından ta buralara mesafelerin soğukluğunu yine dayanışmasıyla hissettiren Özge’ye,okul içinde destek olmaya çalışan öğretmen arkadaşlarıma,katılamasam da toplantı kaydı sayesinde öğrendiğim, geri bildirimleriyle çalışmalarımızın kıymetini bize yeniden hatırlatan Öğretmen Köyü kurucu ekibinden Kevser’e, Yıldız’a ve Özlem’e binlerce şükran diyerek hepinize hayatımızı zenginleştirmeye katkı sağlayacak eylemlerin var olduğu haftalar diliyorum…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder