20 Şubat 2018 Salı

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü 16. Hafta

Sura Hart ne diyor?
İnsanlar her şeyden çok hayata katkıda bulunmak isterler - armağanlarımızı paylaşmak isteriz.
Çok çeşitlidir armağanlarımız, yeteneklerimiz; herkesin sunacağı katkı biriciktir şu yaşamda. Öğrencilerinizin yeteneklerini görmek ve onların sunduğu armağanları almak, onların aidiyet ve hayata katkıda bulunma ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar.


Sınıfınızdaki öğrencilerinizin bir listesini yapın(özellikle de bağlantı kurmakta güçlük çektiklerinizin) ve gördükçe sundukları armağanları isimlerinin karşısına not edin. Listenizi düzenli olarak yeni armağanlarla güncelleyin.


Ben ne düşünüyorum?
Armağan deyince aklımda ilk canlanan şey, renkli kağıtlarla, kıvırcık rafyalarla sarılmış bir hediye paketi; özel günlerde birbirimize verdiğimiz, sevindiğimiz şey.
Çocuklarla çalışmaya başlamaksa Alice’in tavşan deliği hikayesi pek çok açıdan. Bir bakıyorum karşılaştığımız an; içten sarılmalar, bir minik taş, resim, kağıt katlama, atölyeden çıkan bir ürün, evde hazırladığı el işi, bir şarkı, iki cümle, üç gülümseme…Toplumun boğuştuğu sistemleri tersinden tutan bambaşka bir evren.


Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Çocuklar benimle nasıl paylaşıyordu? Bağlantı kurmakta güçlük çektiğim çocuklara özellikle dikkat ediyor muydum? Sanırım evet. Gözle görülür bir fark olduğunda üzerinde düşünüyordum bunun...
Evde bir duvarı baştan aşağı çocukların resimleri kaplıyordu. Köşelerden sarkan, çekmecelerden çıkan minik armağanlar…Bazıları telefonumda kayıt altında sesle, görüntüyle.
Elim, kalbim dolu dolu gidip geliyordum bu açıdan okula.


Fakat ben öğretmenime bir hediye hazırlayacağım zaman kırk kere düşünürdüm. O yollar ve bağlar öylesine açık değil gibi gelirdi. Gönlümden geçeni hemen o an masasına gidip veremezdim. Çünkü masasına gitmek gerekirdi. Bu farkı şimdi çok daha net görüyorum. Kısacık bir kelime: “armağan” beni nerelere getirdi; izin isteyip masaya gitmek...


Çocukların geribildirimleri neler?
Çocuklar armağan sunma konusunda öyle geniş bir yelpazeye sahip ki insanın gönlünü ılık ılık yelliyorlar. Fakat bu konuya her an açık olmak da ayrı bir dikkat gerektiriyor. Bazen hiç uygun olmadığınız bir zamanda elinde ya da zihninde bir armağanla gelen çocuğun gözlerindeki ışıltıyı görüyorsunuz, geri çevirmemek adına her koşulda buyur etmek gerekiyor geleni.
Çocuklar böyle olduğunda güvenini tazeliyor, paylaşmanın, hayata katkı sunmanın tadını yaşıyor, ilk zamanlarda sık sık yaşanıyor bu durum çünkü en temel ihtiyaçlardan: aidiyet.


Çamtepe’deki çocuklardan biri evime geldiğinde dolapta çizmiş oldukları resimleri gördüğünde çok şaşırdı. “Bizim yaptığımız resimler mi bunlar? Onları hep görmek mi istiyorsun? Hatırladığında mutlu oluyor musun?”
Bu sorular beni gülümsetti. Verdiğim cevaplarla gülümsememi o devraldı ve sevindi :)


Kendimi nasıl değerlendiriyorum?

“Armağan” konusuna yaklaşımımda çocuklarla birlikte yaşadığım değişimden sonra hayatımın her noktasına yansıdı bu durum. Tüm sevdiklerime verdiğim hediyeler aslında çocuklardan öğrendiklerimdir. Sahilden taş, minik bir kozalak, bir şişe kapağı ya da ufak bir kart. Minik şiirler, resimler, meyveler… Bizi mutlu edecek ne çok şey var aslında. Bu minik görünen şeylere karşı kıymet vermeyi öğreten çocuklara minnettarım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder