20 Şubat 2018 Salı

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü 16. Hafta


Sura Hart ne diyor?
İnsanlar her şeyden çok hayata katkıda bulunmak isterler - armağanlarımızı paylaşmak isteriz.Çok çeşitlidir armağanlarımız, yeteneklerimiz ; herkesin   sunacağı katkı biriciktir şu yaşamda. Öğrencilerinizin yeteneklerini görmek ve onların sunduğu armağanları almak, onların aidiyet ve hayata katkıda bulunma ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlar. Sınfınızdaki öğrencilerinizin bir listesini yapın(özellikle de bağlantı kurmakta güçlük çektiklerinizin) ve gördükçe sundukları armağanları isimlerinin karşısına not edin. Listenizi düzenli olarak yeni armağanlarla güncelleyin.

Ben ne düşünüyorum?
Hayata katkıda bulunmak çok sevdiğim bir kelime, ihtiyaçlar listesinde de görünce içim genişliyor. Her şeyden çok hayata katkıda bulunmak isterler cümlesinde duraksadım açıkçası. Bu kadar genel cümleler korkutur beni, bağlantı kurmamı zorlaştırır. Herkes her şeyden çok hayata katkıda bulunmak ister mi acaba, düşüneceğim biraz.
Sınıftaki halimizi düşünüyorum, tek tek çocukları, kendimi. Evet, hepimiz her şeyden çok sınıftaki yaşantımıza katkıda bulunuyoruz. Hatta bazen benim sorumluluğumun büyük kısmı, bu halimizi düzenlemek oluyor.
Tüm çocuklarla ilgili notlar aldığım bir defterim var. Yazdıklarımın çoğu onların armağanları J Sıklıkla karıştırıyorum defteri, dolu dolu. Neler eklenmiş, neler değişmiş, görmek çok geliştiriyor. Sura’nın bu haftaki yazısıyla bunu bir süre çemberlere yaymak geldi içimden. Öğretmen Köyümüzde, Çocukla Barış’taki dostlarımla da yaptıkça bağlarımızın güçlendiği ‘Kutlama Çemberi’ geldi aklıma.
Her çemberimizde bir ya da iki çocuk ile ilgili, onların bize verdiği armağanlarını kutladığımız bir çember bizim için de çok iyi olmaz mı:)

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Çocuklara çemberde defterimi gösterdim, neden tuttuğumu onlarla paylaştım ve dayanamadım kısa kısa cümleler okudum defterin içinden her birine ve sonraki çemberde bunu hep birlikte birbirimize yapmayı önerdim.
Başladık ilk çocuktan. Onunla ilgili konuşmaya başladım.- ben başladım çünkü anlamalarını kolaylaştırmak istedim.- Daha ilk cümlemden sonrasında bile çemberdeki sıcaklığı hissediliyordu. Görünenler de vardı elbet: heyecandan kavuşturulan eller, yerinde duramamalar, yüze yayılan gülümsemeler, yanındaki arkadaşına sarılmalar.

-           -Sen benimle kalemini paylaşmıştın, ben çok mutlu olmuştum.
-          -Biz okula gelirken seninle çok güzel sohbet ediyoruz.
-          -Sen çok güzel yıldız çiziyorsun, bana da öğretmiştin, artık ben de çiziyorum.
-          -Biz seninle çok eğlenceli oyunlar oynuyoruz.
-          -Bana okumamda yardım ettiğin için teşekkür ederim.

Bunlar birbirlerine söylediklerinden bazıları. Aslında ne kadar basit değil mi? Her gün, herkesle olabilecek şeyler. Ama bunları birbirimize, bunun için ayırdığımız özel bir zamanda yapmak, birbirimizi kutlamak için buluşmak, birbirimizin kutlamalarını duymak, ard arda yaklaşık 20 kişiden kendini dinlemek…İşte bunu izlemek, bu çemberin parçası olmak içini içine sığdırmıyor insanın, tekrar gördüm.

Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Başlamadan önce bir kaygım vardı, onu da paylaşmak isterim. Ya biri, birine olumsuz bir şey söylerse? Bizim bir hafta boyunca yaptığımız kutlama çemberlerinde olmadı, ancak olabilirdi. O zaman ne yapardım? Paylaşmak istediklerine belirli bir zaman ve alan açmaya çalışırdım sanırım. Ama gerçekten belirli bir zaman. ‘’Bunu sonra söylersin.’’ değil de, ‘’olumsuz söylemek istediklerini, yarın sabah çemberinden önce konuşmak ister misin?’’ gibi.

İnsanları birbirine bağlayan, 24 kişiyi bir topluluk haline getiren bu çemberleri kutluyorum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder