Sura Hart ne diyor?
İnsanlar her şeyden çok hayata katkıda bulunmak isterler -
armağanlarımızı paylaşmak isteriz.Çok çeşitlidir armağanlarımız, yeteneklerimiz
; herkesin sunacağı katkı biriciktir şu
yaşamda. Öğrencilerinizin yeteneklerini görmek ve onların sunduğu armağanları
almak, onların aidiyet ve hayata katkıda bulunma ihtiyaçlarını karşılamalarını
sağlar. Sınfınızdaki öğrencilerinizin bir listesini yapın(özellikle de bağlantı
kurmakta güçlük çektiklerinizin) ve gördükçe sundukları armağanları isimlerinin
karşısına not edin. Listenizi düzenli olarak yeni armağanlarla güncelleyin.
Ben ne düşünüyorum?
Hayata katkıda bulunmak çok sevdiğim bir kelime, ihtiyaçlar
listesinde de görünce içim genişliyor. Her şeyden çok hayata katkıda bulunmak
isterler cümlesinde duraksadım açıkçası. Bu kadar genel cümleler korkutur beni,
bağlantı kurmamı zorlaştırır. Herkes her şeyden çok hayata katkıda bulunmak
ister mi acaba, düşüneceğim biraz.
Sınıftaki halimizi düşünüyorum, tek tek çocukları, kendimi.
Evet, hepimiz her şeyden çok sınıftaki yaşantımıza katkıda bulunuyoruz. Hatta
bazen benim sorumluluğumun büyük kısmı, bu halimizi düzenlemek oluyor.
Tüm çocuklarla ilgili notlar aldığım bir defterim var.
Yazdıklarımın çoğu onların armağanları J
Sıklıkla karıştırıyorum defteri, dolu dolu. Neler eklenmiş, neler değişmiş,
görmek çok geliştiriyor. Sura’nın bu haftaki yazısıyla bunu bir süre çemberlere
yaymak geldi içimden. Öğretmen Köyümüzde, Çocukla Barış’taki dostlarımla da
yaptıkça bağlarımızın güçlendiği ‘Kutlama Çemberi’ geldi aklıma.
Her çemberimizde bir ya da iki çocuk ile ilgili, onların bize
verdiği armağanlarını kutladığımız bir çember bizim için de çok iyi olmaz mı:)
Çocuklarla nasıl
paylaşıyorum?
Çocuklara çemberde defterimi gösterdim, neden tuttuğumu
onlarla paylaştım ve dayanamadım kısa kısa cümleler okudum defterin içinden her
birine ve sonraki çemberde bunu hep birlikte birbirimize yapmayı önerdim.
Başladık ilk çocuktan. Onunla ilgili konuşmaya başladım.- ben
başladım çünkü anlamalarını kolaylaştırmak istedim.- Daha ilk cümlemden
sonrasında bile çemberdeki sıcaklığı hissediliyordu. Görünenler de vardı
elbet: heyecandan kavuşturulan eller, yerinde duramamalar, yüze yayılan
gülümsemeler, yanındaki arkadaşına sarılmalar.
- -Sen benimle kalemini paylaşmıştın, ben çok mutlu
olmuştum.
- -Biz okula gelirken seninle çok güzel sohbet
ediyoruz.
- -Sen çok güzel yıldız çiziyorsun, bana da
öğretmiştin, artık ben de çiziyorum.
- -Biz seninle çok eğlenceli oyunlar oynuyoruz.
- -Bana okumamda yardım ettiğin için teşekkür
ederim.
Bunlar birbirlerine söylediklerinden bazıları. Aslında ne
kadar basit değil mi? Her gün, herkesle olabilecek şeyler. Ama bunları
birbirimize, bunun için ayırdığımız özel bir zamanda yapmak, birbirimizi
kutlamak için buluşmak, birbirimizin kutlamalarını duymak, ard arda yaklaşık 20
kişiden kendini dinlemek…İşte bunu izlemek, bu çemberin parçası olmak içini içine
sığdırmıyor insanın, tekrar gördüm.
Sonrası ile ilgili ne
düşünüyorum?
Başlamadan önce bir kaygım vardı, onu da paylaşmak isterim.
Ya biri, birine olumsuz bir şey söylerse? Bizim bir hafta boyunca yaptığımız
kutlama çemberlerinde olmadı, ancak olabilirdi. O zaman ne yapardım? Paylaşmak
istediklerine belirli bir zaman ve alan açmaya çalışırdım sanırım. Ama
gerçekten belirli bir zaman. ‘’Bunu sonra söylersin.’’ değil de, ‘’olumsuz
söylemek istediklerini, yarın sabah çemberinden önce konuşmak ister misin?’’
gibi.
İnsanları birbirine bağlayan, 24 kişiyi bir topluluk haline
getiren bu çemberleri kutluyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder