13 Şubat 2018 Salı

Özenç'in Şefkatli Öğretmen Günlüğü 15. Hafta

Sura Hart ne diyor?
Öğrencileriniz sınıfın kapısından içeri girdiğinde onları; paylaşacakları kendilerine ait düşünceleri, duyguları, ihtiyaçları, becerileri, ilgi alanları ve yetenekleri ile bütünlüklü insanlar olarak mı görüyorsunuz? Yoksa tembeller, rahatsızlık unsurları, yabaniler, talepkarlar ve asiler olarak mı?
Her günün başında ve tüm yıl boyunca düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok daha yüksek sesle iletişim kurar.


Öğrencilerinizi düşündüğünüzde aklınıza gelen on tane tanımlayıcı sözcük veya ifadeyi hızlıca defterinize yazın. Öğrencileriniz hakkında düşündükleriniz onların davranış biçimlerini etkiliyor olabilir mi?

 Ben ne düşünüyorum?

‘’Her günün başında ve tüm yıl boyunca düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok daha yüksek sesle iletişim kurar.’’ Bu cümleyi birkaç kez okudum, ifade ediş biçimini ve sınıftaki karşılığını düşündüm. Söylediklerimizden çok daha fazlasını -hatta bazen başkasını- gönderiyoruz. Sanırım göndermek de değil bu, gidiveriyor. Tutamıyoruz.
Gönderdiğimiz ile söylediğimiz de uyuşmuyorsa; sesimizin gürlüğü, sözümüzün tekrarı yetmiyor aradaki farkı kapatmaya.

Hiç şüphesiz benim de benzeri deneyimlerim oldu. Ancak ben burada daha çok kendi öğrenciliğimle bağ kurdum. İlkokul dönemimde bir öğretmenimden çokça duyduğum bir cümleydi : ‘’Hepiniz benim için aynısınız.’’ Sanırım bu cümleyle paylaşmak istediği ayrımcılık yapmadığıydı. Ama  hepimiz bilirdik matematik dersi iyi olan çocuk, sevilen, değer verilen, baş tacı olan çocuklardı, kalanların bir kısmının varlığı ile yokluğu arasında pek bir fark yoktu onun için.  Bir kısmı ise, varlıkları ile sınıfın huzurunu bozan, sınıfa sorun çıkartmak için gelmiş, baş belası çocuklardı. Sanki onlar olmasa sınıfımızda her şey güllük gülistanlık olacaktı, ne yapmak istiyorsak yapacaktık, hatta belki uzaya araç bile gönderebilecektik ama onlar vardı işte.

Şimdi düşünüyorum, nasıl oldu da  hem kendimin, hem de arkadaşlarımın sınıftaki konumuna dair bu kadar net bir tablo vardı kafamda? – bu tablo da sınıfın çoğu için geçerliydi.-
Cevabı düşünürken sözler değil, davranışlar geldi gözümün önüne. Sınıf yoklaması alınırken bazı ‘’yok’’lardan sonraki belli belirsiz gülümseme, rahatlamalar, bazı gür sesli, kendinden emin ‘’var’’lar ve yine yoklama sırasında bile farkedilemeyenler. 

Bir tam günün içinde çok az yere sahip olan bu yoklama bile çok şey anlatıyor şimdiki öğretmen Özenç’e ve belli ki 8 yaşındakine de.

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?

Kendi kendime bu yoklama mevzusuna kafa yordum, evet gün içinde az zaman alıyordu ancak her gün tekrarlanıyordu. Bunu başka türlü yapabilir miydim?

Öncelikle bu sınıfa başladığım ilk günlerde bu halini bile yapmakta zorlandım : ) İlk defa 25 çocukla paylaşıyordum bir sınıfı, sık sık farklı gelmeyenler oluyordu ve çok zamanımızı alıyordu bu süreç.
Çocuklarla deneyim biriktirdikçe, yoklama kendi öğrenciliğimdeki yere dönüşürse diye korku da içimde bir yerlerdeydi. Zaten ‘yoklama’ kelimesini de sevmiyordum –militarizmi çağrıştırdığından- bunu hep benim yapacak olmamla da ilgili içime sinmeyen yerler vardı.
O nedenle sınıfta düzenli çember yapmaya başladığımızda ‘yoklama’yı da hepimizin işine dönüştürmekti niyetim. Şu an her birimizin resmi duvarda ve herkes çember başlayana kadar kendi resmi aracılığı ile varlığını gösterip çembere geçiyor. Nasıl rahatladığımı tahmin edersiniz : )

Çocukların geribildirimleri neler?
Öncelikle bu işleyişe neden geçmek istediğimi paylaştım. (Hala sınıfta her çocuk tarafından anlaşılmıyorum ama bu paylaşmama pek engel değil, çocuklar birbirine anlatıveriyor.)
İlk başta fotoğraflarını görmek ilginç geldi, kaybolanlar oldu. – neyse ki 2 tane çıkartmıştım.-
Uygulamaya devam ettikçe, kullandığımız araçları da gözettiğimiz keyifli bir oyuna, bir rutine dönüştü.

‘’Öğretmenim, gelmeyenler buradan bize bakıyor.’’
‘’Ben gelmeyince özlerseniz fotoğrafıma bakın.’’ gibi cümleler geliyor çocuklardan, bende bir gülümseme : )

 Kendimi nasıl değerlendiriyorum? 

Okulu, çocukları, öğretmen arkadaşlarımı çok özlemişim! Öğretmen servisinin okula girdiği anda çocuklardan geldiğini hissettiğim coşku ve heyecanı, öğretmenler odasının bazen sakin sessizliğini, bazen keyifli gülüşmelerini, koridor karşılaşmalarını…

Bir okulu, heyecan ve merakla döndüğüm bir yer haline getiren tüm bağların hepsine tek tek şükran duyuyorum : )

Hadi bakalım, oyuna devam!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder