Sura Hart ne diyor?
Öğrencileriniz
sınıfın kapısından içeri girdiğinde onları; paylaşacakları kendilerine ait
düşünceleri, duyguları, ihtiyaçları, becerileri, ilgi alanları ve yetenekleri
ile bütünlüklü insanlar olarak mı görüyorsunuz? Yoksa tembeller, rahatsızlık
unsurları, yabaniler, talepkarlar ve asiler olarak mı?
Her günün
başında ve tüm yıl boyunca düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok daha
yüksek sesle iletişim kurar.
Öğrencilerinizi
düşündüğünüzde aklınıza gelen on tane tanımlayıcı sözcük veya ifadeyi hızlıca
defterinize yazın. Öğrencileriniz hakkında düşündükleriniz onların davranış
biçimlerini etkiliyor olabilir mi?
‘’Her günün başında ve tüm yıl boyunca
düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok daha yüksek sesle iletişim kurar.’’
Bu cümleyi birkaç kez okudum, ifade ediş biçimini ve sınıftaki karşılığını
düşündüm. Söylediklerimizden çok daha fazlasını -hatta bazen başkasını-
gönderiyoruz. Sanırım göndermek de değil bu, gidiveriyor. Tutamıyoruz.
Gönderdiğimiz
ile söylediğimiz de uyuşmuyorsa; sesimizin gürlüğü, sözümüzün tekrarı yetmiyor
aradaki farkı kapatmaya.
Hiç şüphesiz
benim de benzeri deneyimlerim oldu. Ancak ben burada daha çok kendi
öğrenciliğimle bağ kurdum. İlkokul dönemimde bir öğretmenimden çokça duyduğum
bir cümleydi : ‘’Hepiniz benim için aynısınız.’’ Sanırım bu cümleyle paylaşmak
istediği ayrımcılık yapmadığıydı. Ama hepimiz bilirdik matematik dersi
iyi olan çocuk, sevilen, değer verilen, baş tacı olan çocuklardı, kalanların
bir kısmının varlığı ile yokluğu arasında pek bir fark yoktu onun için. Bir kısmı ise,
varlıkları ile sınıfın huzurunu bozan, sınıfa sorun çıkartmak için gelmiş, baş
belası çocuklardı. Sanki onlar olmasa sınıfımızda her şey güllük gülistanlık
olacaktı, ne yapmak istiyorsak yapacaktık, hatta belki uzaya araç bile
gönderebilecektik ama onlar vardı işte.
Şimdi
düşünüyorum, nasıl oldu da hem kendimin,
hem de arkadaşlarımın sınıftaki konumuna dair bu kadar net bir tablo vardı
kafamda? – bu tablo da sınıfın çoğu için geçerliydi.-
Cevabı
düşünürken sözler değil, davranışlar geldi gözümün önüne. Sınıf yoklaması
alınırken bazı ‘’yok’’lardan sonraki belli belirsiz gülümseme, rahatlamalar, bazı
gür sesli, kendinden emin ‘’var’’lar ve yine yoklama sırasında bile
farkedilemeyenler.
Bir tam
günün içinde çok az yere sahip olan bu yoklama bile çok şey anlatıyor şimdiki öğretmen
Özenç’e ve belli ki 8 yaşındakine de.
Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Kendi
kendime bu yoklama mevzusuna kafa yordum, evet gün içinde az zaman alıyordu
ancak her gün tekrarlanıyordu. Bunu başka türlü yapabilir miydim?
Öncelikle bu
sınıfa başladığım ilk günlerde bu halini bile yapmakta zorlandım : ) İlk defa
25 çocukla paylaşıyordum bir sınıfı, sık sık farklı gelmeyenler oluyordu ve çok
zamanımızı alıyordu bu süreç.
Çocuklarla
deneyim biriktirdikçe, yoklama kendi öğrenciliğimdeki yere dönüşürse diye korku
da içimde bir yerlerdeydi. Zaten ‘yoklama’ kelimesini de sevmiyordum –militarizmi çağrıştırdığından- bunu hep benim yapacak olmamla da ilgili içime sinmeyen
yerler vardı.
O nedenle
sınıfta düzenli çember yapmaya başladığımızda ‘yoklama’yı da hepimizin işine
dönüştürmekti niyetim. Şu an her birimizin resmi duvarda ve herkes çember
başlayana kadar kendi resmi aracılığı ile varlığını gösterip çembere geçiyor. Nasıl
rahatladığımı tahmin edersiniz : )
Çocukların geribildirimleri neler?
Öncelikle bu
işleyişe neden geçmek istediğimi paylaştım. (Hala sınıfta her çocuk tarafından
anlaşılmıyorum ama bu paylaşmama pek engel değil, çocuklar birbirine
anlatıveriyor.)
İlk başta
fotoğraflarını görmek ilginç geldi, kaybolanlar oldu. – neyse ki 2 tane
çıkartmıştım.-
Uygulamaya
devam ettikçe, kullandığımız araçları da gözettiğimiz keyifli bir oyuna, bir
rutine dönüştü.
‘’Öğretmenim, gelmeyenler buradan bize bakıyor.’’
‘’Ben
gelmeyince özlerseniz fotoğrafıma bakın.’’ gibi cümleler geliyor çocuklardan,
bende bir gülümseme : )
Okulu,
çocukları, öğretmen arkadaşlarımı çok özlemişim! Öğretmen servisinin okula girdiği
anda çocuklardan geldiğini hissettiğim coşku ve heyecanı, öğretmenler odasının
bazen sakin sessizliğini, bazen keyifli gülüşmelerini, koridor karşılaşmalarını…
Bir okulu,
heyecan ve merakla döndüğüm bir yer haline getiren tüm bağların hepsine tek tek
şükran duyuyorum : )
Hadi bakalım,
oyuna devam!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder