Sura Hart ne diyor?
Öğrencilerimizin düşünce ve
duygularının bizim için önemli olduğunu bilmelerini istiyorsak, onları dinlemek
ve görüşlerini dikkate almak için zaman ayıralım.
Günlüğünüze not alın:
Öğrencilerinizi düzenli olarak dinlemek için zaman ayırıyor musunuz? Bu amaca
yönelik olarak öğrencilerinizle bire bir toplantılar planlayabilirsiniz.
Ben ne düşünüyorum?
Dinlemek bugüne kadar
çalıştığımız duygu, ihtiyaç, empati gibi konuların en temelini oluşturuyor bana
kalırsa. Sabah çembere oturuyoruz, konuşma nesnesi sırasıyla dolaşacak;
duygular çalışıyoruz, pratik yapmamız gerekecek; bir sorun yaşanıyor ve
çocukların birbiriyle empati kurabilmesi için yardımcı olacağız... Tüm bu
örneklerde geliştirmemiz gereken öncelikli beceri: dinleme.
Bir öğretmen olarak, çocukların
birbirini dinlemeleri için uzun uzun planlar hazırlayıp etkinlikler yapabiliriz
pek tabii. Ancak asıl göz önünde bulundurmamız gereken bizim çocukları can
kulağıyla dinleyebildiğimiz anlar bence. Çocukların duyulduğunu görebildiği,
değerli hissettiği kısa ama mühim anlar…
Öğretmenler gün içinde
anlatmaktan çok dinliyor bence. Özellikle kalabalık bir sınıfsa kısacık bir
anda dahi hızla yağan yağmur taneleri gibi aynı anda onca fikirle
karşılaşılabiliyor.
Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?

Dinleme konusunda çabayı daha çok
ben göstermeye çalışıyorum. Şöyle ki; ben başka bir şeyle uğraşırken, biriyle
konuşurken veya onlara kitap okurken ısrarlı kelimeler ordusu o an ona
dönebilmem için koşarak gelebiliyor, ya da alakasız bir konu olarak ortaya
çıkıveriyor. Bazen her an bir şey duyuyorum, fakat sağlıklı dinleyememiş
oluyorum.
Bunun için öncelikle haftalardır
elimizden düşmeyen Ev Canavarları Aile Rehberi I-II (İletişim Yayınları)
kitaplarından esinlenerek uydurduğumuz canavarlarla durumu somutlaştırdık.
Birbirimizi can kulağı ile
dinleyebilmek için aklımızdan geçen düşüncelerin ağzımızdan kelimelerle çıkana
kadar geçirdiğini yolculuğu konuştuk. Konuşmadan önce doğru zaman mı, şu anki
konuyla ilgili mi, benim için acil bir şey mi… (Ne çok süzgeç var aslında
konuşmadan önce söyleyeceklerimizi geçirmemiz gereken. Bu kadar karmaşık bir
süreçken çocuklara da fırsat tanımalı, sabırla zamanla olabilecek)
Ve tabii bizim de bunun farkında
olmamız gerek. Çocukların duyulduğunu hissedebilmeleri için fiziksel olarak
duruşuma, göz temasıma dikkat etmeye çalışıyorum. Aynı göz hizasında dinlemeyi
önemli buluyorum. Duyduğum şey önemsiz bile görünse “geçiştirmeden” duyduğumu
ifade ediyor ya da dikkatini konuya çekmek için birkaç şey söylüyorum.
Çocukların geribildirimleri neler?
Çocuklar can kulağı ile
duyulduğunu hissettiğinde güvende olduklarının farkında oluyorlar. Daha rahat
hareket edebiliyor, içlerinden geldiği gibi davranıyorlar. (Biz yetişkinler de
tam olarak böyle değil miyiz?)
Fakat hemen o an dinlenmediğini gören
çocuk (yukarıda saymış olduğum başka şeyler üzerindeysem) ağlayabiliyor, küsüp
süreci yarıda kesebiliyor, yüksek sesle bağırabiliyor. Sonra o üzerinde olduğum
iş bittiği gibi hoop başa dönüyoruz. (Göz hizası, “seni şimdi dinliyorum”
mesajı, belki ev canavarları…)
Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Belirttiğim örnekler tadında
olaylar gittikçe azalmakta. Öğreniyoruz yavaş yavaş. Görüyorum ki bu yaşlarda oluşuyor
bu tip beceriler.
Sura’nın vermiş olduğu bire bir
toplantı önerisini çok faydalı buluyorum. İlkokulda çalışırken denemiştim.
Hatta ne zaman konuşacağımızı kenara yazıyor, konuştuklarımızla ilgili de kısa
notlar alıyorduk. Bire bir yapılan bu tarz minik dokunuşlar ilişkileri ve diğer
süreçleri çok hızlı etkiliyor.
İyi bir dinleyici olma konusunda
çok çabaladığımı düşünüyorum. Bir öğretmen için her an kucak açarak, kulak
vererek çocukları tek tek duymaya çalışmak oldukça zor olabiliyor zaman zaman.
Bunun üstesinden de şefkat
geliyor. Ve sanırım bu günlükler benim kendime ve çevreme daha da şefkatli olmamı
sağlıyor J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder