Sura Hart ne diyor?
Temel, evrensel insan
ihtiyaçlarından biri kendinin ve başkalarının iyiliğine katkıda
bulunmaktır.
Bir eğitimci olarak her gün bir
sürü katkıda bulunuyorsunuz. Akademik "başarı" bu kadar çok
vurgulanırken, yaptığınız duygusal katkılara da gereken değeri verdiğinizden
emin olun. Bazen öğrencilerinizin sahip oldukları potansiyele ulaşma becerilerini
geliştirme konusunda en çok işe yarayan katkılar, görünüşte en küçük
olanlardır.
Kendinize zaman ayırın ve öğrencilerinize, çalışma
arkadaşlarınıza ve ebeveynlere yaptığınız katkıları bir not defterine yazarak
fark edin. Bağlantı kurduğunuz o kısacık anları; öğrencinizi can kulağı ile
dinlemek, ona mevcudiyetinizi sunmak için kendi duygu veya ihtiyaçlarınızla
bağlantı kurduğunuz zamanları fark edin.
Başarılarınızın izini sürün ve her başarınızı kutlayın.
Ben ne düşünüyorum?

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
“Bazen öğrencilerinizin sahip oldukları potansiyele ulaşma
becerilerini geliştirme konusunda en çok işe yarayan katkılar, görünüşte en
küçük olanlardır.” Sura’nın bu tespitinin örnekleri benim çocuklarla en çok
yapmayı sevdiğim şeyleri içeriyor. Bizim yetişkin dünyamızda, hızlı
hayatlarımızda ufacık tefecik görünen şeyler çocukların anda kalan, yavaş
hayatlarında kocaman değişiklikler yaratabiliyor. Burada da “geri bildirim”in
değeri öne çıkıyor. Güçlü oldukları bir konuda sürece dair bir geri bildirim
verdiğimizde değişim hızlanıveriyor. Görünüşte küçücük bir cümle, becerileri
geliştirmede en büyük adımı atmamızı sağlıyor. “Geri bildirim nasıl verilir,
yolları nelerdir?” ayrı bir konu, üzerinde yazıp çalışmamız gereken. Son
dönemlerde aldığım geri bildirimler gösteriyor ki devamlı geri bildirim vermeye
çalışıp buna kafa yoruyorum J
Çünkü kendi süreçlerimde de önemli bir yerde duruyor geri bildirim. Çalışırken
yaşadığım problemlere çözüm oluyor, olumlu olanı süreci hızlandırıyor. Önümüzdeki
haftalarda ayrıntılı olarak üzerinde düşünüp konuşabiliriz umarım.
Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
Yazının bu bölümüne kadar
Sura’nın söylediklerinin farkında olduğumu ve bunları göz önünde bulundurmaya
çalıştığımı fark ettim. Ancak görüyorum ki devamında gelen öneriyi hala hayata
geçirememişim.
Kendimizi ya da başkalarını
kutlamayı sürekli atlıyoruz. Eksik bir şey olduğunda bu hızlıca içimizi kemirip
gece uykularımıza mal olurken, “bugün de şunu ne güzel yaptım” diye
uyuyamadığımız pek olmuyor sonuçta. Odağımızı olumsuz şeylerden yolunda gidene,
bizi güçlendiren şeye yöneltmeliyiz.
“Başarılarınızın izini sürün ve
her başarınızı kutlayın.” diye bitiyor yazı. Geçtiğimiz yıl öğretmen
arkadaşlarımla “kutlama çemberleri” yapıyorduk yine şiddetsiz iletişimde
öğrendiğimiz kadarıyla. Ve o çemberlerden bambaşka ayrılıyorduk. Ufak tefek
gibi görünen güzel şeyler art arda geldiğinde boncuk gibi ipe diziliyordu. Biz
de yetersizlik duygusuyla yanıp kavrulmaktansa eksik olanların farkında olup
başarılarımızı kutluyor, daha keyifle çalışmaya devam ediyorduk.

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Bu haftaki değerlendirmem farklı
bir konuda olacak. Kendi günlüğüme sayfalarca yazdım ancak burası için kısa bir
paragraf ayırmam gerek diye düşündüm. Beni 2-3 gün için bile olsa
kilometrelerce öteden yollara düşürüp daha önce hiç gitmediğim bir şehre
götüren de “Çocukla Barış”a olan inancım. Daha önce sadece içsel motivasyonum
ve inancımla bu kadar uzun süren ve emek isteyen bir iş yapmamıştım. Bunun için
süreci devam ettirme irademizi ve bir araya gelebilme çabamızı kutlamayı
atlamamak gerek sanırım :)
Günlüklerde 9. Haftaya gelmişken gidip sınıf
ortamlarında bu hikayeleri paylaşmak, hikayenin özneleri olan çocuklarla
tanışmak, Gülesra ve Özenç’le öğretmenler odasında vakit geçirmek o kadar iyi
geldi ki, birlikte olduğumuz son gece yaptığımız toplantıda daha yeni işler
koyduk önümüze. Bu süreci daha ayrıntılı yazabilmek için burada kessem iyi olur :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder