“Geniş kapsamlı bir
duygu sözcükleri dağarcığı; insanın kendisi ile derin bir bağlantı kurma ve
kendisini gelişmiş bir biçimde başkalarına ifade etme becerisi sağlar. Bu
beceriler herhangi bir öğrenme ortamındaki şefkati güçlendirir. Öğrencilerinize
duygu sözcükleri dağarcıklarını geliştirmeleri için yardım edin. Öğrencilerinizle
birlikte duygu sözcüklerinin bir listesini yapın ve aradan kaç gün geçerse
geçsin her gün listeye yeni bir sözcük ekleyin. Duygu sözcükleri listenizi
sınıfınızda herkes için önemli olan bir yere yerleştirin. Öğrencilerinizin listede olmayan bir şey
hissettikleri her seferde, onları duygularını yüksek sesle ifade etmeye veya
tahtaya yazmaya davet edin.”
Duygular...
Bir sorun yaşadığımızda, tetiklendiğimizde karşı tarafa
söyleyecek onlarca şey bulabiliyoruz anında. Yeni bir dil öğrendiğimizde bile
kendimizi nasıl ifade edeceğimize dair kelimelerden çok, ilk öğrendiklerimiz ,hakaret sözcükleri
oluyor. Kendimizi nasıl hissettiğimizi çoğunlukla merak etmiyoruz. Belki de
bunu nasıl ifade edeceğimizi bilemediğimizden ya da nasıl hissetiğimizin hiç
sorulmamasından...Oysa duygular hikayelerimizin kalbidir. Ve o kalbe dokunuş
demek; o kalple bağlantı kurmak demek, empati kurmaya başlamış olmak demek bir
yerde.
Çocuklarla
çalışırken duyguların önemini göz önünde
bulundurarak olabildiğince duygularımı ifade eden cümlelerle iletişim kurmaya
çalışıyorum. Ve onların da duygularını tanımaları için alanlar açmaya
çalışıyorum. Özellikle Hayat Bilgisi,Türkçe, Serbest Etkinlik gibi ders
kazanımlarının destekleyici oluşu hatta aynı haftaya denk gelmiş olması
duyguları tanımlamamıza daha çok yer vermemize katkı sundu. Öncelikle çocuklardan okula neden
geldikleri , okulda hangi ihtiyaçlarını karşıladıklarına dair biraz sohbet
ettik. Ardından bunlar olmadığında kendilerini nasıl hissedeceklerini sordum.
Ve tabii bu ihtiyaçların karşılanmasıyla nasıl hissedeceklerini sordum. Sabahları
“Bugün nasılım?” olan güne başlangıç rutinimizde çıkan hislerle benzer şeyler
çıktı : “Kötü olurum, iyi olurum, mutlu olurum”.
Tahtaya ihtiyaçlarımız
karşılanmadığında nasıl hissederiz sorusuna karşı duygu listemden bir kaç duygu yazdım.
Yine aynı soruları sorarak bu defa tahtadan seçtikleri dört duyguyu çizmelerini
istedim. Okuma yazma bilmeyen çocuklara da tahtadaki duyguları okuyarak
işlerini kolaylaştırmaya çalıştım.
Aynı çalışmayı ihtiyaçlarımız karşılanmadığında nasıl hissederiz sorusuyla da yaptık. Çizdikleri resimler üzerine konuştuk biraz. Sabah yaptığımız “Bugün nasılım?” etkinliğine bir sürü duygu eklendiğini fark ettik. Hazırladığımız köşe ile duyguları görünür hale getirdik. Ve sabahları bu duygu köşesinde nasıl hissettiğimizi bulup ismimizin yazılı olduğu mandalla göstermeye başladık. (İlham aldığım fark yaratan videolarından sevgili Cansu Er'e şükranlar)
Bu duygu çalışmalarını bütün bir yıla yayacağımı daha önce yazmıştım
sanırım. Şimdi sonrası için zamanla duygu listemizden yeni yeni duygular
ekleyerek, duygu dağarcığımızı zenginleştirmeyi düşünüyorum. Barış Kütüphanemizin
Duygular Listesi katkılarıyla tabii ki. 😊
Kendimi değerlendirecek olursam
bu hafta benim için hem ciddi zorlanmalar hem de ciddi öğrenmelerle dolu.
Zümrelerimden bir arkadaşımın olmayışı nedeniyle başka bir sınıfa geçerek hem fiziksel
olarak farklı bir yerde hem de tanımadığımız bağlantımızın olmadığı
çocuklarla (Belki çocukların tenefüslerde birbiriyle iletişimi vardır) iki gün birlikte çalıştık. İlk yaptığım hızlı
hızlı isimlerini öğrenmek oldu. En azından iletişim kurarken bağlantımızı
güçlendirmek işimi kolaylaştırabilirdi. Ama haklı olarak iki sınıfta
alışkanlıklarının dışında başka çocuklarla bir anda topluluk olmaya
zorlandılar. Ve sadece kısa süreliğine. Yeni bir topluluktaki organik gelişen
süreçler haliyle bizde çok hızlı ilerlemek ve kullanışlı olmak zorundaydı. Bu beni zaman
zaman yüksek sesle sadece sınıfı susturan bir konuma sürükledi. Seri şekilde
gelen şikayetlere , problemlere yine yetişememe ve her çocuğu ayrı ayrı
dinlemek yerine yargılarla çözmeye çalışmama neden oldu. En büyük öğrenmem ise
tam da buradan oldu. Tanıdık,bilindik ve çocuğun katılımıyla şekillenmiş bir fizik
ortamın oluşturduğu güvenin ,davranışa nasıl etkisi olduğunu; dilini, iletişim
yöntemini bilmedikleri bir öğretmenle bağlantı kurmanın zorluğunu ve bunun
öğrenmeye etkisini; zaman zaman başka topluluklara dahil olabileceğimize ve
buna uyumun nasıl sağlanacağına dair bir ön bilgimizin olmayışını ve bunun
aslında ne kadar önemli oluşunu öğrendim. İki günlük zorluğun yasını tutsam da
bu öğrenmelerimi kutluyorum. En heyecanlı kutlamayı ise “Çocukla Barış” a
ayırıyorum. Çünkü Kaz dağlarından Diyarbakır’a çıkıp gelen Özge bu hafta
bizimleydi. Geri bildirimleriyle,sıcaklığıyla, dayanışmasıyla ve tüm
inceliğiyle yanımızdaydı. Yolculuğumuza ve bu barışçıl birlikteliğimize bin
şükran diyerek dayanışmayla geçirdiğiniz bir hafta diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder