Sura Hart ne diyor?
Temel,
evrensel insan ihtiyaçlarından biri kendinin ve başkalarının iyiliğine katkıda
bulunmaktır.
Bir eğitimci
olarak her gün bir sürü katkıda
bulunuyorsunuz. Akademik "başarı" bu kadar çok vurgulanırken,
yaptığınız duygusal katkılara da gereken değeri verdiğinizden emin olun. Bazen
öğrencilerinizin sahip oldukları potansiyele ulaşma becerilerini geliştirme
konusunda en çok işe yarayan katkılar, görünüşte en küçük olanlardır.
Kendinize zaman ayırın ve öğrencilerinize, çalışma
arkadaşlarınıza ve ebeveynlere yaptığınız katkıları bir not defterine yazarak
fark edin. Bağlantı kurduğunuz o kısacık anları; öğrencinizi can kulağı ile dinlemek,
ona mevcudiyetinizi sunmak için kendi duygu veya ihtiyaçlarınızla bağlantı
kurduğunuz zamanları fark edin.
Başarılarınızın izini sürün ve her başarınızı kutlayın.
Ben ne düşünüyorum?
‘’… Bazen öğrencilerinizin sahip
oldukları potansiyele ulaşma becerilerini geliştirme konusunda en çok işe
yarayan katkılar, görünüşte en küçük olanlardır.’’
Ben yine bu
cümledeki, görünüşte küçük olanların,
çok işe yarayabileceği kısmını genelleyebileceğimizi düşünüyorum. Evet, küçük küçük
şeylerin sağladığı katkılar şaşırtabiliyor insanı ve bunlar da duygusal
katkılar oluyor genelde.
Bu katkıları
yazıp, sonra tekrar tekrar okuma fırsatı bulmak iyi fikir. Çocuklara, çalışma
arkadaşlarımıza, ebeveynlerimize yaptığımız katkılarla ilgili kendimizi
kutlamaya, süreci takip edip, bereketini arttırmaya yarayan bir araç haline
gelebilir, çoğu zaman not etmeye çalışıyorum ama pek düzenli değilim bu konuda.
Duygusal
katkıların, çocukların potansiyellerini gerçekleştirmelerine katkısı ile ilgili
bir örnek yaşadım geçtiğimiz hafta, onu paylaşacağım. Sura’nın bu haftaki
paylaşımı o kadar tanıdık ki, yazacağım şeyi seçerken zorlandım, ilham olması
ihtimalini göz önünde bulundurup, neredeyse sınıftaki herkesi etkileyen,
kalbimizi büyütüveren bir durumu seçtim.
Katkıda
bulunmak evrensel bir ihtiyaç gerçekten, hiç değişmeyen bir durumdur benim
için, çocuklarla bir paylaşım sonrası vedalaşırken elimin kolumun dolu olması.
Bazen bir resim, bazen bir yaprak, bazen de uzunca bir sarılış. Sınıfta da
böyle, gün içinde sıklıkla birbirimize şükranlarımızı paylaşıyoruz, ancak okul
akışı hızlı, her şey istediğim gibi olmayabiliyor ama neyse ki çemberler var,
orada günün değerlendirmesini yapabiliyorum. Ancak resimler ile ilgili
sıkıştığım bir durum vardı. Gün içinde heyecanla yanıma gelip bazen ‘senin
için’ diyerek, bazen de sessizce elime bırakıp gözüme bakarak bırakılan
resimler o kadar birikmişti ki, ne yapacağımı şaşırdım.
Yapmaktan en
kaçındığım şey her seferinde ‘teşekkürler, ne güzel olmuş vs.’ gibi otomatik
tepkiler verip, çocukların görmediği zamanda da resimlerin en azından bir
kısmını çöpe atmaktı. İlk resim geldiğinde, sonucun bu olmaması için bir şeyler
düşünmen gerek Özenç dedim ama, dediğim gibi okul hızlı. Resimler ile ilgili
sorular sorup geri bildirim vermeye çalıştığım zamanlar da oluyor,
geçiştirdiğimde. Geçiştirirkenki halimi sevmiyorum ama o anda da kendimi
sıkışmış hissediyorum, yetiştirmem gereken başka bir şey oluyor. Neyse, bu
döngü çöpe resimlerin bir kısmını atarken çocuklardan biri ile göz göze
geldiğimde kırıldı. Çok utandım. Hiçbir şey demedi, sadece baktı, daha çok
utandım.
O gün, gün
sonu çemberinde paylaştım. Dedim aslında çok değer veriyorum, tek tek
ilgilenmek istiyorum ve o emek verdiğiniz resimleri saklamak istiyorum ama
nasıl yapacağımı bilmiyorum. Hepsinin tek tek fotoğrafını çekiyor ve saklıyorum
ama kendilerini her zaman saklamam mümkün olmuyor. Ne yapalım?
Sonrasını
hızlı anlatacağım, resimleri çerçeve niyetine panonun etrafına yapıştırdık ve
haftanın belli günleri çembere yaptığımız resimleri getirip üzerine konuşma
kararı aldık. Ben nasıl mutlu, nasıl hafif J
Akışı içime
sinen bir hale getirmeye bayılıyorum!
Çocukların geribildirimleri neler?
Çocuklar J
O resimleri
bir yapıştırışımız vardı ki, sormayın. Küçük küçük bir sürü resim yan yana geldi,
birlikte sınıfın en güzel köşesini oluşturdu. Birbirimize değer verdiğimiz,
önem verdiğimizin göstergesi, hepimizin emeğinin görünür olduğu bir yer.
Çocuklar da
o köşeyi özenle koruyorlar, ara ara önünde sohbet ederken görüyorum onları,
tabii bazen gözlerim buğulanıveriyor J
Çembere bir
heves geliyorlar, resimleri inceleyeceğimiz gün, o günleri ben de çok
seviyorum.
Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?
‘Seni ve
yaptıklarını önemsiyorum, seni görüyorum’ demek projeksiyonların, okuma yazma
öğretim setlerinin yaptığından çok daha fazlasını yapıyor. Omuzları
dikleştiriyor, kalbi yumuşatıyor, yüze bir gülümseme yerleştiriyor. Ve bunu
yapmanın binbir türlü yolu var. Buraları odağıma almaya devam edeceğim.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Hem kendimi,
hem çocukları, hem de çalışma arkadaşlarımı kutluyorum. Birlikte adım adım koca
koca duvarları olan bir okuldan, öğrenme topluluğu oluşturuyoruz ve küçülüyor o
duvarlar.
Ama tabii
ki, bu haftayı diğer haftalardan ayıran bir durum var ki o da Özge’nin yanımıza
gelmesi, hikayemize ortak olması. Hala inanamıyorum, o yüzden burayı kısa
geçeceğim. Birlikte üretmeye, paylaşmaya, umudu büyütmeye devam!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder