Sura Hart ne diyor?
Yaptığınız her şey, bir ihtiyaç
karşılama çabasıdır.
Öğrenme ihtiyacınızı karşılamak
için, biraz zaman ayırıp hata adını verdiğiniz şeylere bir bakın. Kendinizi
fırçalamak yerine, yapmış olduğunuz şeyi yaptığınızda hangi ihtiyacınızı
karşılamaya çalıştığınızı belirleyin.
Sonra da, eylemlerinizle
karşılanmamış olan ihtiyaçlarınızı belirleyin.
Daha fazla ihtiyacınızı
karşılamak için farklı yapabileceğiniz bir şey var mıydı?
Bu farkındalık sizin için yeni bir öğrenmeye vesile
oldu mu?
Ben ne düşünüyorum?
Bu haftaki yazı şiddetsiz
iletişimle tanışmamdan öncesine de götürdü. “İhtiyaç” deyince zihnimde oluşan
ilk farkındalık… Lisede psikoloji dersindeyim. Maslow’un ihtiyaçlar
hiyerarşisiyle karşı karşıya geldiğim an. Besin piramidi şeklinde, üst üste
gelen başlıklardan meydana geliyordu. O dönem çok etkilemişti beni, üzerine
okumalar yapmıştım. Fakat zamanla fark ettim ki hayat döngülerden oluşuyor. Bir
çizgi olacaksa A’den B’ye düz yoldan gitmiyor asla. Kıvrımlardan oluşuyor.
Dönüyor, sarıyor, yuvarlıyor…

Artık keskin çizgilerden çıkıp
bir liste koyuyoruz gözümüzün önüne. Hatta bu ihtiyaçları da kartlar halinde çalışmalarımızda çember şekline getiriyor, kendimizle bağlantı kurmaya
çalışırken etrafında turluyoruz. Çünkü tüm ihtiyaçlar yaşadıklarımız gibi iç içe, hayat döngüsel.
Özenç’in de bu hafta günlüğünde
yer alan bu ihtiyaç listesi her gün
yanımda olan defterimin arasında. Farklı ihtiyaçlara dokundukça anlıyorum. Her
adım bir ihtiyaç karşılama çabası gerçekten. Neden yaşadığıma anlam veremediğim
şeyler bazen bu liste sayesinde “hop” diye zıplıyor önüme; "bak şu yüzden!"
“Duyulmaya ihtiyacın var özge,
kendini bu kadar suçlama.”
“İş birliğine ihtiyacım var, tek
başıma bu işin altından kalkamam. Bu sürekli yetersizlik duygusu yaşamama sebep
oluyor.” gibi...
Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Bu kadar çok ihtiyaçla buluşmam
çocukların anlık tepkilerini anlamlandırmamda oldukça yardımcı oluyor. Okulda,
hatta kendi çocukluğumuzda sık sık duyduğumuz “hayır, olmaz”ların ardında çok
temel ihtiyaçlar yatıyor oysa ki.
Bunu görebildiğimizde çocukla ilk
bağlantıyı kurmuş oluyoruz. İhtiyacını giderebilmek için iletişime geçiyoruz.
Birlikte bir çözüm arıyoruz. Bazen bunu birlikte, toplulukla yapıyoruz. Hatta
daha net anlatabilmek için empati kuruyoruz, olayı canlandırıyoruz, üzerine
konuşuyoruz.
Ve tüm bunlar dinlenme, oyun,
uyku, hareket, eğlence, duyulmak, destek gibi ihtiyaçlardan yola çıkarak olabiliyor. Bu ihtiyaçlara yönelmişken o sırada basamak basamak bir sürü kıymetli deneyim birikiyor sınıf ortamında.
Sonrası ile ilgili ne düşünüyorum?

Bir
diğeri zaman zaman yine şiddetsiz iletişimde derinleşen arkadaşlarımdan empati alabilmek için destek istemek. Bu göremediğim şeyleri hızlıca fark etmemi sağlıyor.
Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Yukarıda örnek verip kendi cümlelerimle kurmaya çalıştığım şefkatli bağlara gelene kadar çimenlerin üzerinde kendimi ya da başkasını yargılayarak,
suçlayarak tepindiğim olmuyor değil. Ancak şunu fark ediyorum ki “Şefkatli
Eğitmen Günlükleri” bu konuyu benim sürekli gündemimde tutmama yaramış. 10. haftamızda
bu farkındalıkla adım atıyor oluşumu kutluyorum.
Karşılanmayan ihtiyaçlarımı
belirlemeye, kendime şefkatle empati vermeye daha çok gayret ediyorum artık.
Yargılayarak koşan çakalları yavaşlatmaya, durup can kulağı ile dinlememi
sağlayan zürafalara yer açıyorum içimde. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder