Sura Hart ne diyor?
İnsanın
kendini acımasızca eleştirme ve yargılama hali genellikle başkalarını da eleştirmesi
ve yargılamasıyla sonuçlanır. Unutmayın başkalarına şefkat kişinin kendine
şefkatiyle başlar.
İhtiyaçlarınıza
şefkatinizi artırmak için kendinize yönelttiğiniz ahlakçı yargıları tercüme
etmeye zaman ayırın.
Kendinizi
yargıladığınızı fark ettiğinizde, bu yargıyı bir deftere not edin.
Yargılarınızı, hemen o an duygu ve ihtiyaçlara tercüme etmeye vaktiniz yoksa;
günün sonunda yargılarınızın üzerinden geçin ve not ettiğiniz her bir yargının
ardındaki ihtiyacı belirleyin.
Ben ne düşünüyorum?
Ne zaman bu
haftaya geleceğiz diye bekliyordum J Bu haftayı yazmaya başlamadan diğer blog yazarı arkadaşlarıma ‘’Hadi
bakalım, bu hafta neler çıkacak içimizden, çocuklarla değil, kendimizleyiz,
daha zor olanla.’’ derken buldum kendimi.
‘’Başkalarına
şefkat kişinin kendine şefkatiyle başlar.’’ Burada şefkat yerine, başka
kelimeler de koysak yine anlamlı bir cümle olurmuş gibi. Hep önce kendinden,
kendimizden.
Kendimizde
olmayanı, başkasında nasıl göreceğiz, nasıl var edeceğiz?
O yüzden
kendini tanımak önemli, kendinle bağlantı halinde olmak önemli. Kendimizle
bağlarımız güçlendikçe şefkatimiz gelişecek ve oradan yakınlarımıza, çevremize…
Yargılar dilime,
kalbime geldiğinde de defterime yazmaya çalışıp, gün sonunda üzerinden geçmeye
çalışıyorum. Ancak bu süreç yalnız başına çok zor. İyi ki dostlarım var, iyi ki
BBOM Topluluğunun bir
parçasıyım
diyorum.
Gün bazen
çok zor geçiyor, içime sinmiyor yaptıklarım. Her çocuk ile ilgilenemediğimi
düşündüysem hooop üşüşüyor yargılar üstüme üstüme. Ben yetersiz miyim, gün
içinde yeterince ilgilenemediğim çocuklar kim?, neden onlar? Ayrımcılık mı
yapıyorum? Neye göre yapıyorum? Kendimden beklemezdim bunu!
Bu öyle bir
hız ki, baş döndürüyor.
Dur diyorum
kendime, bir dur. Yazıyorum. Bazen yazamıyorum da. (Al yine, başlayıp
bitiremediğin bi defter daha, sen gün içinde zamanı verimli kullanmayı
beceremiyorsun Özençcim.)

Gülesra ile
ben aynı okulda çalışıyoruz. Gün bitince, servise oturduğumuzda başlıyorum
anlatmaya. Dinlenmek, duyulmak büyük nimet. Yanımda durarak kendimi anlamama,
şefkat göstermeme yardımcı oluyor.
Çocukla
Barış ekibi; Gülesra, Özge ve ben BBOM Derinleşme programında birbirimizin
empati eşi olmuştuk (yaklaşık 2 yıl önce) ve o gün bu gündür hem her dinlenmeye
ihtiyacımız olduğunda, hem de haftalık rutinlerde buluştuk, bir araya geldik.
Üçümüzün şehirleri değişti, okulları değişti ama ekrandaki o üç kafa hiç
değişmedi J Bu çok besledi, büyüttü bizi. –ki bu blog da
böyle böyle oldu.-
Bunca yıllık
öğretmenlik deneyimim gösterdi ki, öğretmenlik ekip işi. Sınıfların kapısı
kapanınca ders, son zil çalınca okul bitmiyor, öğretmenler odasının kuytu bir
köşesinde oturunca da teneffüs.
İyi ki önüne
katılımcı ve barışçıl bir topluluk olmayı hedef olarak koymuş, şiddetsiz
iletişimi, sosyokrasiyi benimsemiş bir topluluğun içerisindeyim, bu bana çok
güç veriyor.
Bunu daha
çok öğretmenle birlikte paylaşmak, büyüyüp gelişmek, dayanışmak önemli benim
için.
Kendini her
yargıladığında o an elinden gelenin en iyisini yaptığını hatırlatıldığı,
dinlendiğin, duyulduğun, kalbini açabildiğin bir öğretmenler odası düşünsenize,
çok iyi olmaz mı?
Bence olur, o
yüzden çalışmaya devam! J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder