4 Aralık 2017 Pazartesi

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 5. Hafta

“Beynin duygusal merkezi öyle güçlüdür ki düşmanlık, öfke, korku ve kaygı gibi negatif duygular karşısında beynin fonksiyonlarını otomatik olarak temel hayatta kalma düzeyine indirir.  Akademik veya sosyal baskıların, cezalandırılma tehdidinin veya akran zorbalığının baskın olduğu bir ortamın öğrencinin öğrenmesine yapabileceği etkiyi gözünüzün önüne getirin. Böyle bir ortamda, beynin akıl yürütme merkezi durur ve öğrenciler otomatik olarak kaçmaya, savaşmaya veya donakalmaya hazırlanırlar. Beyin hayatta kalma ihtiyaçları ile öylesine meşguldür ki öğrenciler zihnin öğrenme için gerektirdiği kompleks aktiviteleri yapamazlar. Merakları, öğrenme arzuları ve odaklanma becerileri abartılı bir tetikte olma hali ve  acil korunma ve güvenlik ihtiyacı tarafından gasp edilmiştir.  Kendinizde ve öğrencilerinizde böyle durumların oluştuğu anlara bakın. Öğrenme ortamınızdaduygusal güvenliği artırmak için ne yapabilirsiniz? “
                 Duygusal güvenliğin önemini daha önceki günlüklerimde “güven” kavramıyla ilişkilendirip bir kaç yaşantıyla bahsetmiştim. Sura’nın da bahsettiği gibi özellikle akran zorbalığının olduğu yerde çocuklar öğrenme alanındaki gelişmelere ya da dahil olması gereken çalışmalara aktif katılım göstermek yerine öncelik olarak alanına fiziksel veya sözel olarak giren şiddetle meşguldur. Öncelikli olarak bunu çözmeyi kendine hedef olarak belirlemiş olur. Bu hedefe ulaşmak için de kendisi de  benzer tepkiyle karşılık verir çoğunlukla. Ya da aynı tepkiyi öğretmenin vermesini yani  aynı yöntemle cezalandırmasını ister. 
               Bu” güven” kavramına okula başladığım ilk günden beri önem veriyor ve çocuklarla kurduğum bağlantıyı güçlendiren şeyin de bu olduğunu biliyorum. Daha önceden de bahsettiğim gibi akran zorbalığının en yoğun olduğu sınıfların birindeyim.  İlk adımımız sözleşmeydi. Ardından bunun uyulmasına dair neler yapılabiliri tartışmaktı. Süreç içinde sınıfta kullandığım dilin yani duygularımı ve ihtiyaçlarımı yargısız net bir şekilde paylaşma halimin bir kaç çocukta değişikliğe neden olduğunu fark etmiştim. Bunu devam ettirmeme rağmen yine de şiddetin önüne geçemediğim zamanlar oldu. Sesimi yükselttim,hatta karşı olmama rağmen ara ara ödülle bu durumu kontrol altına almaya bile çalıştım. Ardından gün içerisinde bu yaptığım durumları,yargıları değerlendirirken bunları yaptığım için en çok kendime şiddet uyguladım. Hak ve sorumluluk çalışmak için ödülle kontrol altına alma hali bana alan açarken, bir taraftan da eve döndüğümde yargılarımla savaşmaya başlıyordum.Bu süreç böyle ilerlerken geçen hafta bahsettiğim gibi “ara buluculuk” bir anda gündemimiz olmuştu. Yaşanılan sorunlarda çözüm için sık sık bana gelinse de  sınıfta bazı zorbalık anlarında ara bulucuların dahil olup çözmeye çalışması öğrenme ortamını eskiye göre daha güvenli hale getirdi. Ne olursa olsun derse devam etmeyi bırakıp öncelikli olarak sorunları çözmeyi öne almaya başladık. Bir sorun bana geliyorsa tüm sınıfın dahil olduğu bir ortamda çözmeye çalışıyoruz çoğunlukla. Ara buluculara gidiyorsa, zaten ders başlamadan hallolmuş oluyor.
                        Çocukların davranışlarından “güven”kavramının demlendiğini ve bağlantımızın bu yönde arttığını fark edebiliyorum. Ama yine de sözleşmeye uyulmaması, verilen sözlerin tutulmaması benim “duygusal güvenlik” alanımı zorluyor. 😊 Bunu çocuklarla şeffaf bir şekilde paylaşmaya özen gösteriyorum. Ben hissettiklerimi paylaştıkça ve onlarda zamanla oturacak empati becerisiyle bunun aşılacağını düşünüyorum. “Barış Ağaçları” dediğimiz ara bulucularla yaptığım bireysel güçlendirme çalışmalarından duyduklarım ve çocuklarla birlikte ara ara ayırdığımız sohbet zamanlarında duyduklarım sınıfın çoğunun beni ve yaptıklarımızı benimsedikleri, sahiplendikleri oluyor,bu da inancımı arttırıyor.
                        Sonrası için neler düşünüyorum?  Sonrası “Barış Ağacı” ismini verdiğimiz zeytin ağaçlarını sulamaya devam etmek.😊  Kriz anında ortamın, sorunu çözme ortamına geçişini rahatlatacağına inandığım “ihtiyaç” başlığını çalışmaya başlamak. O an, yani kriz anında ne hissettikleriyle bağlantı kurmaktan bir adım öteye atlayarak, neye ihtiyacı olduğunu bulup hızlı bir şekilde o ortamı diyalog aşamasına hazırlamak. Sorumluluk çalıştıkça yavaş yavaş ödülü ortamdan çıkarmayı da hedef olarak koyuyorum. Bu ara buluculuk tam oturursa gönül rahatlığıyla ara ara kontrol amaçlı kullandığım ödülü çıkaracağıma inanıyorum. Ve ileride Sura Hart’ın geliştirdiği No Fault Zone oyununu sınıfa  “Barış Köşesi” adıyla girmesini hedeflediğimden daha önce sınıfa getirdiğim duygu kartlarını tekrar getirip kendi duygu kartlarımız için bir çalışma yapmayı planlıyorum.
Bu hafta en çok  Özenç ve Özge’yi anarak (zeytin ağaçlarımızdan ötürü) , geçen hafta Türkçe ders kazanımları paralelinde işlediğimiz “Zeytin Ağacı” şiirini hatırlatarak, “Barış Ağaçları “ olan ara bulucularımızı kutluyorum.
Okulda kendimi güvende hissettiren, motivasyonuma katkısı olan  idarecilerimizle olan bağlantımızı kutluyorum.

Sesimi yükselttiğim ,zaman zaman bu yüzden yargılarımla savaştığım anların yasını tutarak hepinize kendinizi gözettiğiniz , bağlantınızın kopmadığı haftalar diliyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder