28 Kasım 2017 Salı

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 4. Hafta

        “Öğretmenler ne yaşıyorsa öğrenciler onu öğrenir.
Öğretmenler öğrencilerin duygu ve ihtiyaçları ile empati kurarlarsa, öğrenciler
1) ihtiyaçlarının dikkate alındığını
2) okuldaki  arkadaşlarının ihtiyaçları ile nasıl empati kuracaklarını öğrenirler.
Bu değerli öğrenme, sınıftaki duygusal güvenlik ve güveni arttırır ve öğrenme sürecinde daha çok işbirliği ve dayanışmanın gerçekleşmesi ile sonuçlanır.Bir daha, bir öğrenciyi "disipline etme"ye kalkıştığınızda, bunu yapmak yerine öğrencinin davranışının ardındaki duygu ve ihtiyaçlarını tahmin etmeyi deneyin.”
                       Bunu en çok çocuklarla  kurduğum “ben dili”nin, kendi aralarında da ara ara kendini göstermesiyle anlıyorum.Ve tabii  empati... Duygu çalışırken sadece duyguları bilmeyi, kendimizi ifade ederken duygularımızla ifade etmeyi değil, başkalarının da duygularını tahmin etmeyi, o duyguyla bağ kurmayı önemli buluyorum. Sura’nın dediği gibi bağlantının olduğu, empatinin olduğu alanlar en çok dayanışmanın ve birlikteliğin olduğu alanlar oluyor.
Zeytin ağacı 

                   Çocuklarla başından beri duygular üzerine yoğunlaştık. Bu süre içerisinde ekstra kendi aralarındaki şiddete çözüm için, birlikte karar almak için alanlar oluşturmaya çalışıyoruz. Duygu çalışmak bu iki alanı da öyle rahatlatmaya başlıyor ki. Bir süre sonra kendiliğinden akan, sizin sadece durup izlediğiniz bir hal alabiliyor. Çocuk hakları haftasıyla birlikte dramaya alan açan sınıfımız,örneğin bir anda sınıfta geçen gerçek vakaların drama ile çözüldüğü bir yere dönüştü. Fiziksel şiddettin de olduğu bir çatışma, sınıfta aynı kişiler tarafından sadece rol değiştirilerek dramalaştırıldı. Ve sınıftaki diğer çocuklar da ne hissetmiş olabileceklerini tahmin etmeye çalıştılar. "Siz olsaydınız ne yapardınız?" gibi bir sorunun ardından inanılmaz cevaplarla beni şaşırttılar. Bu ortamı görünce dayanamayıp bu yaklaşımların bana iyi geldiğini, devam etmesinin beni mutlu edeceğini paylaştım. Bir çocuğun “Öğretmenim biz teneffüste de birileri kavga edince ayırıyoruz ki” demesi ile konu birden “ara buluculuk”a geldi. Çember yaparak güvendikleri 3 kişiyi önermeleri ve bu kişilerle de yaptığımız konuşma ardından sınıfta 5 kişilik bir ara bulucu topluluğu oluşturduk. Bu çocukların şimdiki görevi çatışma anında destek isteyen kişilerin yanına gidip, önce olayı iki taraftan dinlemeleri ve ardından ne hissettiklerini tahmin etmeye çalışmaları ya da sormaları olacak.Yapabileceklerine inanırlarsa ardından rol değiştirip yeniden anlatmalarını sağlayacaklar. Bu süre zarfında seçilen ara bulucularla  ayrı ayrı çalışacak, "çatışma anında neler yapabiliriz"i konuşacağım. 
                        Bu durum sınıfı çok heyecanlandırdı. Tabii beni de çok heyecanlandırdı. Çocuklar da bir değişim olduğunun farkında.  Yavaş yavaş oluyor belki ama bu aşamaya gelmiş olmak beni inanılmaz motive ediyor. Sonraki adımım bu arabulucu topluluğunun sürekliliğini sağlamak olacak.  İnanıyorum ki akran zorbalığı konusunda en büyük katkıyı bu topluluk sağlayacak. Ayrıca yavaştan sınıfla birlikte karar alacağımız bir mekanizmayı planlama ve uygulama  aşamasına geçmeyi düşünüyorum. O sırada duygulara dair bir köşe hazırlayıp her sabah yaptığımız “Bu gün nasılım?”ı görsel olarak bir köşede yapmayı planlıyorum. Bu arada hem duygu hem de birbiriyle bağlantı kurmaları adına bu hafta sabahları “Bugün nasılım?”ı tek tek konuşarak yapmadık. “Kimle bu sabah iyi hissediyor? Hissedenler şu hareketi yapsın.” diyerek iki elimi havada salladım. O sırada iyi hissedenler bunu yaptılar. “Kimler iyi hissediyormuş, birbirimizi görelim, bakalım kim bizimle aynı duygudaymış?” diyerek birbirleriyle bu şekilde de bağlantı kurmalarını istedim. Bunun gibi bir iki duyguyla daha aynı şeyi farklı hareketlerle yaptırdım. Değişik bir şekilde yapmak bizi hem eğlendirdi hem de bu şekilde de bağlantı kurulabildiğini gösterdi.
                   Bu haftaki kutlamalarım en çok çocuklara gelsin istiyorum. 😊  Sık sık elimi attığım Marshall’ın Şiddetsiz İletişim kitabına bir de.
Çünkü ara ara sesimin yükseldiği, yargılarla iletişim kurduğum anları  evde  kendimle değerlendirirken, en çok bu kitaba koştum. Bu anların yasını tutup, birlikte karar almaya doğru ilerleyen süreci kutlayıp Marshall’ın giriş cümlesiyle sizlere hoşça kalın diyorum:

"Yaşamımda istediğim şey, şefkat...

Kendimle başkaları arasında, karşılıklı olarak gönülden vermeye dayalı bir akış...”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder