“Öğrenmek öğrenciler için sınıfa getirdikleri bir sürü
ihtiyaçtan sadece biridir. İlişki tabanlı bir sınıfta; güvenlik, güven,
öğrencilerin ihtiyaçları, öğretmenlerin ihtiyaçları ve iletişim biçimleri
kullanılan müfredat için tarih, yabancı dil, fen bilimleri ve diğer akademik
konular kadar önemlidir.
Sınıfta izlediğiniz müfredat bu değerleri nasıl yansıtıyor?
Kullandığınız müfredatta bu değerleri daha güçlü yansıtmaya yarayacak
değişiklikler yapmak ister misiniz?”
Sura
Hart’ın bu çevirisini önüme koyduğumda içime en çok dokunan kelimenin “güven “
olduğunu görüyorum. Yeni başladığım bu sınıfta çocuklar tarafından sorgulanan
yanımın bu olduğunu fark ettim. Çok fazla öğretmen değiştirmeleri benim de bir kaç gün sonra gideceğim üzerine onlarda bir yargı oluşturmuş
durumda. Haliyle -birlikte de yapmış olsak- yapmış
olduğumuz her şeye geçici gözüyle bakılıyor. Verdiğim sözler günü gününe ,
saati saatine yerine getirilip getirilmediği anında soruluyor. Birbirimize
alışmamız , güvenmemiz biraz da bu sözlere ne kadar sadık kaldığımızla
ilişkili; veya sadık kalamadığımızda
onlara yaptığımız açıklamalarla. Açıklamaların samimiyeti ve şeffaflığıyla.
Elimden
geldiğince verdiğim sözleri yerine getirmeye çalışıyor, aksi durumda gerçekten
neden yerine getiremediğimi tüm açıklığıyla çocuklarla paylaşıyorum. Ve aynı
hassasiyeti onlardan da beklediğimi sık sık ifade ediyorum. Örneğin şiddet
konusunda konuşmaya çalıştığım çocuklardan aldığım sözlerin yerine getirilip
getirilmediğinin gün boyu takipçisi oluyorum. Şu an için çoğunlukla
getirilmiyor .Sözlerine sadık
kalmadıklarında bende oluşan hayal kırıklığını paylaşıyorum onlarla.
Olabildiğince tüm iletişimimde duygularımı ifade etmeye özen
gösteriyorum. Yavaş yavaş bu dile alıştıklarını ve bana alan açtıklarını
görüyorum. Örneğin “Şu an çok üzgünüm ve hayal kırıklığı yaşıyorum. “ dedikten sonra hemen bunun nedenini soruyorlar
ve tüm dikkatleri bana yöneliyor.Ardından açıklamamı yapıyorum. Dikkatle beni
dinlemeleri , ardından onların da üzgün olduklarını söyleyip bunu telafi etmek
istemeleri paylaşımın bana ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Geçen
haftaki günlüğümde hedef olarak koyduğum“duygular” ı çalışmaya böylece
yavaş yavaş başlamış oldum.
Peki
çocuklarda ne gibi değişimler gözlemledim? Çocuklarda gözlemlediğim ara ara
yavaşladıkları, dinlemek için çaba sarf ettikleri ve duydukları an rica için
harekete geçmeleri. Bu hafta çok zorlandığım ve artık bu şiddet yoğunluğuyla
tam baş edemeyeceğimi düşünürken son gün kaynaştırma öğrencilerinden biri ile
olan bir durum beni yeniden motive etti. Hiçbir çalışmayı yerine getirmeyen bu
öğrenciyi yanıma alarak bu yaptıklarının sebebini merak ettiğimi, eğer paylaşmak
isterse her zaman dinlemeye hazır olduğumu söyledim. Davranış bozukluğu olan bu
çocukla iletişimde aşırı zorlanırken nedense o gün benimle “Kızgınım” diyerek direkt duygusuyla
iletişime geçti. “Kızgın olduğunu duydum , bunun nedenini paylaşmak ister
misin?” diye sorduğumda sınıftaki kimsenin onu, oyunlarına dahil etmediğini
söyledi. “Bunu onlara sormak ister misin?” diye sorduğumda birden süreç öyle
güzel bir yöne doğru akmaya başladı ki , inanamadım. Sınıfa sorması,
sınıftakilerin neden oynatmadıklarına dair sadece gözlem cümleleriyle ifade
etmeleri, çocuğun bunu dikkatle dinlemesi , oynatmaları için ne yapması
gerektiğini sorması, ardından sınıftakilerin yeniden oyuna davet etmeleri ...
Sanki bir sınıf meclisindeydik ve gündemlerden biri konuşuluyor gibiydi.
Üstelik birbirini dinleyen, anlamaya çalışan, empati kuran bir dille oluyordu
bu süreç.Bu durumun iletişimde en
çok zorlandığım çocukla başlaması beni inanılmaz mutlu etti. O kadar etti ki
dersin son 15 dakikasını takdir ve teşekkür çemberine ayırdım.Birbirimize
teşekkürler edip takdir ettik. Hem çocuklara hem bana o kadar iyi geldi ki.
Haftanın yorgunluğunu, zorluğunu, ara ara beni daraltan tıkanmışlığı aldı
götürdü resmen.
Hâlâ birbirlerine yoğun bir şekilde sözel ve fiziksel şiddet
uyguluyorlar. Sınıf sözleşmesine uyum konusunda düzenli bir katılım yok. Ama
yine de böyle ara ara kendini gösteren küçükmüş gibi görünen ama aslında sürecin iyiye gittiğinin habercisi olan durumlara tüm enerjimle sıkı sıkı sarılıyorum.
Bu enerjiyle yine önüme bir dolu hedef koydum. 😊
Bu çemberleri ara ara yapmak ve birbirimize teşekkürlerimizi sebebiyle sunmak
gibi.Tabii ki daha önceki günlüğümde
bahsettiğim gibi “Duygular” ve “Akran zorbalığı” konusuna ağırlık vermek.
Duygularla ilgili gelecek hafta için önüme bir drama
etkinliği koydum. Belirli olaylar ve durumlar karşısında ne hissettiklerini
konuşup biraz duygu dünyamızı zenginleştirmeye çalışacağım. Ve Sura Hart’ın
bize en güzel katkılarından biri olan The No Fault Zone oyunundaki duygu kartlarını
sınıfa götüreceğim. Eğer zaman bulabilirsem Barış Kütüphanemizde sizlere de
önerdiğimiz “Ters Yüz “ filmini izleteceğim.
Bu hafta için geriye dönüp baktığımda
zorlandığım , nefes alamadığım yerlerdeki düşüşlerimin yasını tutarak,
aramızdaki güven bağının oluşması için bu geçiş sürecindeki sancılara
gösterdiğim sabrı kutluyorum.
Bakalım haftaya neler
olacak...
Bilgilendirme: Belki merak edenler olmuştur diye ,
ayrıldığım okuldaki öğrencilerime dair bilgi vermek istedim. Geçmiş 3 yıllık
birikim, barış yolundaki adımlarımız ve duygularının sorumluluğunu alan
çocuklar... İnsan ister istemez merak ediyor ve bu emeklerin çöpe gitmesini
istemiyor. Yeni başlayan öğretmenle irtibat halindeyim. Süreci, çocuklarla
kullandığım dili, çatışma durumunda nasıl bir yol izleyebileceğini, sınıf meclisimizi ve daha pek çok şeyi anlattım. Paslaşarak, birbirimize rehberlik ederek
süreci devam ettireceğimizde karar kıldık. Çocuklarla da mektuplaşıyorum.
😊 Sınıfta olmanın canlılığı olmasa da , var olan
sınıf kültürünü koruması adına bu iletişimin katkı sunacağını düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder