“Kendilerinden sınıf yaşamına aktif olarak katkıda bulunmaları istendiğinde, öğrenciler genellikle hevesli katılımcılar olmaya meyillidirler. Şiddetsiz İletişimin özünde karşılıklı anlaşmaya dayalı bir vizyon yaratmak vardır.
Öğrencilerinizle birlikte
geçirmek istediğiniz okul yılına dair bir vizyon belirleyin. Bu vizyonu yazın.
Resimlerini çizin. Vizyonla ilgili konuşun. Ardından bu vizyonu ne tür
davranışların destekleyeceği ile ilgili bir grup anlaşması yapın. Anlaşmayı çocuklara
imzalatın ve görebilecekleri bir yere asın.”
Yukarıdaki çevirinin asılı olduğu durakta iniyorum. Biliyorum ki Sura Hart’ın bahsettiği birlikte yaşam sözleşmesi , çocuklarla birlikte oluşturulduğunda , her çocuğun ihtiyacına göre yapılandırıldığında bu daha kalıcı ve sınıf tarafından sahiplenici oluyor. Sırtımızı daha önce deneyimlediğimiz bu bilgiye dayayarak ,sınıf meclisimizin gündemini şu soruyla belirlemiş olduk :
“Nasıl bir sınıf istiyoruz? “
Öncelikle okula dair bir vizyon belirlememiz gerekiyordu ama ben bu konuda çekinceli davrandım. Neden çekinceli olduğumu ayrıntılarıyla çocuklarla paylaştım. Okula dair belirleyeceğimiz vizyon için gerekli koşulların, bazen diğer sınıflar ya da öğretmenler tarafından oluşturulması ve desteklenmesi gerektiğini anlattım. Ama bizim henüz bu konuda başarılı olamadığımıza değindim. Bunu net bir şekilde ifade etmek hem bana hem de çocuklara iyi geldi.
”Nasıl bir sınıf istiyoruz ?”sorusuyla aldığımız kağıtlara sınıfta ortak yaşam alanımıza dair isteklerimizi ve ihtiyaçlarımızı yazdık. Ardından bunları tek tek tahtaya yazarak üzerine konuştuk. Burada kendime sık sık çocuk katılım ilkelerini hatırlattım.(Hatırlamak isteyenler için ekte yer alıyor.) Ve çocukları gözeterek süreci devam ettirmeye çalıştım.
Önceki yıllarda birlikte
oluşturduğumuz sınıf sözleşmeleri deneyimlerimizden kaynaklı (Bu yıl 4. sınıf
olduk) bu süreç hızlı bir şekilde bitti. Yaşam alanımıza dair ortak bir sözleşme
hazırlayarak altına imzalarımızı attık. Zamanla değişebileceğini de gündeme
getirerek sınıfımızın yaşam ağacına astık.Böylece 4. Sınıf olarak sınıf
sözleşmemiz herkesin katılımı ve onayıyla hazırlanmış oldu. Sözleşmeye
uyulmadığı takdirde nasıl bir yaptırım yapılacağına dair bir soru gelmedi sınıftan. Nedeni sözleşmeye uyulmaması durumunda bunu gündem olarak meclise taşıyıp, çocuğun şartlarına göre birlikte çözüm üretmeye çalışmamız.Sözleşmenin ardından kısa bir
duygu çemberi yaptık.
“Bunu birlikte hazırlamak size ne
hissetirdi? Bu süreç size nasıl geldi? Şu an nasıl hissediyorsunuz?“ sorularıyla çemberi açtık. Çocuklardan olumlu geri bildirimler geldi. Kendi
yaşam alanlarına dair istek ve ihtiyaçlarını paylaşmanın, onlara iyi geldiğini
duydum. Birlikte imzalayıp asmanın
eğlenceli olduğunu ve söylediklerinin duyulmasının onları memnun
ettiğini paylaştılar.
Bunları duymak
bana iyi geldi. Geçtiğimiz yıllarda sözleşme sonrası duygularını ve nasıl
hissettiklerini hiç sormamış ve genişçe bir çemberde konuşmamıştık. Şimdi bu
birbirini duyma-duyulma hali bana iyi geliyor. Onları da mutlu eden, ihtiyaca
cevap veren bir şeyler yapmanın değerliliği benim için artmış oluyor. Gün sonunda kendime zaman ayırarak sınıf
içinde neler yaptığımı düşünüyorum. Bana
iyi gelmediğini düşündüğüm davranışımın olup olmadığını yokluyorum. Eğer olursa
diye yargılarımı yazacağım bir defter hazırlıyorum.
Ardından tüm
çocukları gözetmiş olmamı kutluyorum. Okula dair vizyon belirleyememe konusunda
, yapamayacaklarımın altında kalma korkusunu onlarla şeffaf bir şekilde
paylaşmamı kutluyorum.
Ve çocuklar…
Ve çocuklar…
Duygumu
rahatlıkla paylaşabildiğim bir alan açtıkları için , süreci hızlıca
yapılandırdıkları için çocukları kutluyorum. Bunu onlarla paylaştım , siz de
duyun istedim. :)
Bir sonraki durakta buluşmak üzere.
Ek 1.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder