20 Şubat 2020 Perşembe

Öğretmen-lik Özenç


Bu ay Barış Kütüphanesi’nde kendimizle, çocuklarla, öğretmenlikle ve yeryüzü ile bağlantı serisi planladık. Kendimizden başlayan ve ilmek ilmek örülen bağlar…Bunu konuştuğumuz ilk andan beri içimde öğretmenlik ile bağlantı üzerine düşünmek ve yazmak vardı.

Ben bir öğretmenim ve hali hazırda öğretmenlerle çalışıyorum. Her yerde öğretmenlikle ilgili pek çok şey duyuyorum, görüyorum. Büyük sermayelerden, küçük bir ilçe mahallesindeki derneğe varan genişlikte öğretmen eğitim programları gündemi…Bir kahraman tasviri de var, eğlenceli/etkili/yaratıcı yöntem önerileri listesi de var, sistemi dönüştürme umudu da var, sistemi sürdürme suçluluğu da içinde öğretmen geçen cümlelerde.

Tüm bu karışıklığın içinde bir öğretmenin, öğretmenliği ile de bağlantı kurmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim deneyimimde bunu yapamadığım zamanlardaki halim şöyle

- eğitimden eğitime koşsam da geçmeyen yetersizlik
- hiyerarşi uyguladığımı düşündüğüm bir anda kendime dair büyük hayal kırıklığı
- başka türlüsünü nasıl yapacağımı bilemediğimde, herkes sürekli bir şey önerdiğinde çaresizlik
- eleştirel bir bakışla paylaşamadığım bir ders içeriği olduğunda yaşadığım suçluluk

Buradan mutlu sona gidilemiyor. Gerçekleştiremediğim her sorumluluğa karşı yabancılaşma var yolun bir yerlerinde. Kendime, çocuklara, öğretmenliğe ve giderek pek çok şeye. O yüzden bağlantı dilimin tatlı bir tüyü, kalbimin narin bir yüzü.

Peki nasıl olur bu bağlantı diye düşündüğümde de, hem biraz geriye hem de niyetlerime gidiyorum.
Ben çocukken ‘’Ne olacaksın?’’ sorularına o anda kafama ne eserse onu cevap veriyordum. Bu soruyu kendime sormaya başladığım, ‘’Ben ne yapmak istiyorum?’’ dediğim zamandan beri öğretmenlik cevabım. Öğretmenlikten ne kastediyordum? İlkokulda dokuz farklı sınıfta okudum ve yaklaşık dokuz farklı Özenç ile tanıştım. İç sesim her yıl başka bir tonda konuştu benimle, sonra fark ettim ki, o ses biraz da öğretmenimindi.

Öğretmen olmak istiyordum, çünkü birlikte büyüyen çok canlı bir topluluğun içindeki halimi merak ediyordum ve bunun heyecan verici bir potansiyeli olduğunu düşünüyordum.
Öğretmen olmak istiyordum, çünkü çocukların iç sesinin, biraz da öğretmenin sesiyle oluşabileceğini kendimden biliyordum, pek tabii bunun sonuçlarını da. Buradaki dönüşümün benim için ‘’başka bir dünya’’ ile çok ilişkisi büyüktü.
Öğretmen olmak istiyordum, çünkü küçük yaşlarda eğitim hakkının yaşam hakkı kadar kıymetli olduğunu düşünüyordum, yetişkin olarak sorumluluk hissediyordum.

Neticede öğretmen oldum. Hayal ettiklerim ve yaşadıklarımın arasında beni sıkıştıran bir makas vardı başta. Her kafadan bir ses çıkıyordu, herkesin öğretmene ve öğretmenliğe dair söyleyecek ne kadar çok şeyi vardı! Ah bir de hepsi o kadar çelişkili ki. ‘’En iyi öğretmen görünmez olandır.’’ dan başlayıp ‘’bir otorite figürü çocuklara iyi gelir.’’e iki uç hal.

Hem de öğretmen, benim bazı bazı zorlandığım bir kelime oluyordu, sanki yanlış bir kavramı doğrultmaya çalışıyormuşum gibi. Sonrasında doğrunun ve yanlışın dışında bir yere yolculuğa çıktı içimde, dilimde. Bakalım bir de birlikte.

TDK’da: ‘’Mesleği bilgi öğretmek olan kimse.’’ Bu kısımla neredeyse hiç bağlantı kuramadım. Bununla birlikte, yazdıklarından ilham aldığım, özellikle de okuma yazma ile yazdıklarından kendi pratiklerimi oluşturduğum, büyük şükran duyduğum Paulo Freire’nin Özgürlüğün Pedagojisi’nde geçen

‘’Öğretmek, çocuğa nesnenin bilgisini aktarmak değil, bilebilen bir özne olan çocuğun öğrenmeye ve öğrendiği şeyi iletmeye muktedir olmasını sağlamaktır.’’

Devamında iki yıl boyunca her hafta yazdığımız Şefkatli Eğitmen Günlükleri’nin girişlerinin sahibi Sura Hart’ın , Victoria Kindle Hodson ile yazdığı Şefkatli Sınıf’ta yer alan öğretmenlik tarifi

‘’Kendileri ile çocuklar arasında, çocukların birbirleriyle ve herkesin üzerinde çalışılan konuyla bağlantı kurabilmesini sağlayan kişiler…İyi öğretmenlerin kurduğu bağlantılar, metotlarında değil, kalplerindedir. ‘’

Bu ikisi çok siniyor içime. Öğretmenlerle ve öğretmenlikle ilgili çokça şey duyduğumuz zamanlarda, yolumuzu kalbimizin sesiyle çizebilmemiz niyetiyle ve her kalbin biricikliğine kabulle…










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder