27 Kasım 2019 Çarşamba

Çocuk Hakları Günü - Özenç



Bu yazıyı yazarken, çocuk hakları kavramı ile ilişkileri düşündüm. Hızlıca aklıma gelenleri iki başlıkta toplayabilirim. Ya yılın tam da bu zamanları, bir uzunca bir listede alt alta isimleri olan, yaşantıdan kopuk, bir ders gibi işlenen ve konu bitince tekrar gündeme gelmeyen metinler, ya da ihlal kelimesi ile yan yana metinlerde, gazetelerde, ekranlarda.

Hakların yaşadığı bir hal neye benzer, ünivesitedeyken bu kafamı kurcalamaya başlamıştı. Gününün ve aslında o yaşa kadarki hayatının çok büyük bir kısmını okulda geçiren çocuklar için, eğitim hakkı yaşam hakkı kadar önemliydi. Çocuk haklarının hayata geçtiği bir okul hayal ettim, size de biraz bu hayalin yolculuğunu paylaşmak istiyorum, Alternatif Eğitim Dergisi'nin 10. sayısında yer alan Mutlu Keçi yazımdan bölümlerle.

''BBOM Okullarında okul ve sınıf mevcutları, demokratik yönetim yapısı ile ve ilke ve değerlerin hayata geçirilmesini kolaylaştırılacak şekilde düzenlenir. Farklı mevcut ve zeminlerde ise, okul bireylerinin ihtiyaçları gözetilerek Demokratik Yönetim Mekanizmaları yeniden düzenlenir.
Bu mekanizmalar; sınıf içi karar alma ve planlama süreçlerinde günlük işleyen çemberler, okul bireylerince karar alma ve yönetişimde haftalık işleyen okul meclisleri, son olarak da çocuklar arası, çocuk – yetişkin ya da yetişkinler arası yaşanan çatışmalarda ödül ve ceza yöntemine alternatif çatışma çözümü mekanizması. Bununla birlikte ebeveyn katılımı ile ilgili mekanizmalar da  mevcut ancak bu yazının odağı daha çok okul meclislerinde olacak.
Doğrudan demokrasi, eşdeğerli olma, katılımı var etme ve sürdürme bir okulda nasıl olacaktı, neler yapacaktık, çok merak ediyordum. Pek bildiğim şeyler olmadığı için, bildiğim bir yerden güvenle o  başlayamıyordum.  Sonrasında ekip olarak ilk adımımızı attık: mekan tasarımı. Okulun bahçesine ahşap oturaklar yapıp, daire şeklinde yerleştirdik. Ortasına da minik bir ateş yakma alanı oluşturduk. Çünkü karar alırken her an ateş yakasımız gelebilirdi(!) Şimdi bakınca baya gülüyorum o halimize ama o an öyle gelmiyordu. Her şey o belgesellerdeki gibi olacak zannediyordum. Gönüllü ebeveynlerden oluşan mimari ekibe, bahçeye bir amfi ricasında bulunmuştuk, yaptıklarında oraya geçecektik. Çünkü birlikte karar almak için en başat ihtiyaçlarımız bunlardı.
Burası şakayla karışık tabii, katılımı sağlamada mekanı düzenlemenin etkisi elbette büyük. Burada anlatmak istediğim, ilk olarak aklımıza bunun gelmesiydi.  Nitekim ilk deneyimimiz azıcık hüsranla sonuçlandı. Okulun ilk haftası öğlen vakti, Bodrum güneşinin altında, giderek kavrulan bir şekilde konuşabileceğimiz  şey, nasıl serinleyeceğimiz olabilirdi. Yetişkinler olarak, bu meclisi değerlendirdik ve  tahmin edersiniz bir sonraki meclisi içeride yapmaya karar verdik.
Birlikte yaşamaya dair konuların konuşulmasının iyi bir başlangıç olduğunu düşünerek, BBOM İlke ve Değerleri’nden konuşmaya başladık. Çocukların bunu konuşacağımızdan haberi yoktu, bizim aklımızda vardı ve yaklaşık 30 çocuk ve 7-8 yetişkin bir arada, ‘’Özgürlük nedir?’’ sorusuna cevap arıyorduk. Bir süre sonra cevap yetişkinler arasında aranmaya başlanmış olacak ki, çocuklardan biri, isyan içeren bir tınıyla:
- Bu okulda kararları birlikte alacağız diyorsunuz ama geldiğimizden beri siz konuşuyorsunuz. Sıkıldım ben, gidiyorum.
Dedi ve gitti. Diğer çocuklar da ‘’ doğru söylüyor.’’ diyerek gittiler ve biz yetişkinler olarak kaldık ve tabii ki değerlendirme yaptık. Şimdi hayretle bakıyorum o zamanki halime,  gün içinde çocuklara ‘’bunu birlikte konuşmamız gerek.’’ dediğimiz  o kadar konu varken, bu kadar soyut bir yerden başlamak da nereden geliyordu.  Neden böyle oluyordu diye düşündüğümde benim cevabım, iki başlıkta toplanıyordu. Birincisi, gündelik hayatta çocuklarla birlikte karar almak neye benzer, ne konuşulur, nasıl konuşulur, nasıl başlanır kısmı pek deneyimlediğimiz yerler değildi ve ikincisine yöneliyorduk. İkincisi de alanı bilgi paylaşarak doldurmak . Çocuğa açmaya niyetlendiğimiz alanda, ne yapacağımızı bilemediğimizde, ilk refleksimiz sormak değil, anlatmak oluyordu. Nitekim yine öyle olmuştu ve neyse ki çocuklar verdikleri tepkiyle öğrenme sürecimizi kolaylaştırdılar.
Bir sonraki  hafta boyunca, yaşantımıza bu gözle baktık ve hala inşası tamamlanmadığı için kilitli olan spor salonuna giremeyip yanımıza gelen her çocuğa,
- Bu konu hepimizi ilgilendiriyor. Önerini okul meclisinde gündeme getirebiliir misin? dedik.
Bir sonraki hafta meclise gelirkenki hallerini görmek müthişti benim için. Ard arda çağırılan değil, hali hazırda gelmiş olan, kendi yaşam alanına dair ihtiyaçlarını düşünen, öneriler geliştirebilen, bir sonraki adımı merak eden, izleyen, inisiyatif alan...Hepsinden vardı, birlikteydik ve orada olmaktan memnunduk. Bu dilimize, bedenimize, her şeye yansıyordu. Aşağı yukarı diyaloglar şu şekilde ilerledi.
- Dışarıda hava çok sıcak, biz orada oynamak istiyoruz. Lütfen orayı açın.
- (Y)Çocuklar, orasının zeminini yetiştiremedik. Boyanması gerekiyor.
- Ama biz spor yapmak istiyoruz, vücudumuzu geliştirmek istiyoruz.
- Ben orada koşmak istiyorum.
- Ben futbol oynamak istiyorum.
- Ben basketbol oynamak istiyorum.
- (Y)Peki, söylediğiniz bazı şeyleri satın almak gerekiyor, onu nasıl yapacağız?
- Hepsini satın almaya gerek yok, bahçede kalan ahşaplar var, onlardan bir kale yapıp, file ekleyebiliriz.
- Yerleri biz kendimiz boyayabiliriz, yere parkur da çizeriz hem.
- Boya alsak yeter, bizim evin bahçesinde kullanmadığımız küçük bir basketbol potası var. Şimdilik onu kullanabiliriz.
- Sadece boya için bütçemiz var mı?
- (Y)Bunu kooperatiften birine sormamız gerek, kim sorabilir?
(Y) yetişkinlerin sözünü ifade ediyor.
Meclisin hemen sonrasında çocuklar bütçeden haberdar olan kooperatif üyesinden bunun için bütçemiz olduğunu öğrendi  ve yetişkinler olarak öncelikle kendi aramızda bir iş bölümü yaptık, sonrasında çalışma gruplarına bölündük. Kale yapımı, file yapımı, spor salonu zemini tasarımı, zemini boyama ekipleri olarak bölündük ve başladık çalışmaya.
Mutlu Keçi’ye yolunuz düştüyse, o kaleleri  mutlaka görmüşsünüzdür. Dört yıl boyunca kaç gol gördü, kaç oyuna şahitlik etti. Eğer o hafta çocukların ihtiyaçlarını, kendi öğretmen toplatımıza getirip, kendi çözümlerimizi bulsaydık, örneğin birer kale satın alsaydık ya da onlar için yapsaydık, o kalelerin ömrü o kadar uzun olur muydu? Dördüncü yılın sonuna doğru, meclis panosuna dördüncü sınıfların yazdığı bir gündemi de paylaşmak isterim:
- Bu kale artık bize küçük geliyor, sığmıyoruz. Daha büyüğünü yapalım, bununla birinci sınıflar oynasın.
Açıkçası gözlerim dolmuştu. Birlikte büyümek böyle bir şeydi galiba.''


Çocuk haklarını yaşamak, gündelik yaşamın içinde var etmek ile ilgili biraz bilgi çokça ilham niyetiyle paylaştım, her okulda, her sınıfta, her toplulukta kendi dilince hayata geçen örnekleri arttımak dileğiyle..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder