3 Şubat 2019 Pazar

Özge'nin Şefkatli Eğitmen Günlüğü Şubat I


Sura Hart ne diyor?
İletişimimizin her noktasında, öğrencilerimizi nasıl gördüğümüzün ve onların neleri başarabileceklerine inandığımızın bilgisini aktarıyoruz

Öğrencileriniz sınıfın kapısından içeri girdiğinde onları; paylaşacakları kendilerine ait düşünceleri, duyguları, ihtiyaçları, becerileri, ilgi alanları ve yetenekleri ile bütünlüklü insanlar olarak mı görüyorsunuz? Yoksa tembeller, rahatsızlık unsurları, yabaniler, talepkarlar ve asiler olarak mı? Her günün başında ve tüm yıl boyunca düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok daha yüksek sesle iletişim kurar.

Öğrencilerinizi düşündüğünüzde aklınıza gelen on tane tanımlayıcı sözcük veya ifadeyi hızlıca defterinize yazın. Öğrencileriniz hakkında düşündükleriniz onların davranış biçimlerini etkiliyor olabilir mi?

Ben ne düşünüyorum?
İki haftalık bir tatilden döndüm. Yol boyunca karşılaştığım pek çok insanla Çocukla Barış’ı konuştuk; günlüklerden, kütüphaneden bahsettik durduk. Ve Diyarbakır’da buluştuk. Bu bağlantıları paylaşarak günlüğe başlamak istedim. Her biri beni tazeledi. Heyecanlıyım yeni döneme başladığımız için.
Çocuklarla yeni dönem için planlama yaparken Sura’nın bu önerilerini koyuyorum önüme. Benim de oryantasyonuma kolaylık sağlıyor. Çocuklarla ilgili neler düşünerek başlıyorum güne? Ne kadarının farkındayım?

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
Çocukları nasıl görüyorum? Algımı onlara ne şekilde yansıtıyorum? Düşüncelerim sözlerimden önce karşı tarafa geçiyor mudur? Pek çok soru belirdi önümde.
İletişim sadece sözlü gibi görünse de gizli gizli mimiği, bakışı, bedeni kapsayan kutuları var. Bu kutular da tamamen benim kendime dair farkındalığıma, bağlantıma göre açılıyor, kapanıyor. Kendime dair karşılanmayan ihtiyaçlar varsa, o günkü paylaşımlarımızın önüne geçiyor. Biri: çok konuşan, fazla içine kapanık, talepkar, asabi gibi etiketlerle karşımda durabiliyor. Eğer böyle etiketlerle karşımdaysa çocuk ben de sabırsız, isteksiz gibi hallere giriyorumdur diye düşünüyorum.

Ancak tüm varlığımla orada, kendimle ve çocuklarla bağlantıda olduğumda gördüğüm etiketler değişiyor. Yargılar yerine empati konuşuyor sanki. “Of, geveze” dediğim, “Ne kadar da duyulmak istiyor, arkadaşlarıyla bağlantı kolluyor” gibi cümlelere dönüşüyor. İnsan hallerimiz bakışımızı nasıl da değiştiriyor. Yargılamak, birilerine etiket yapıştırmak toplumda en hızlı geliştirdiğimiz otomatik becerilerden. Dönüştürmesi zor, emek istiyor.
Sura’nın önerdiği “düşündüğünde aklına gelen on tanımlayıcı sözcük” pratiğinin karşılıklı ilişkiyi nasıl etkilediğini şimdi fark ediyorum.

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Çocuklara olan bakış açım ve Çamtepe’de kendi mevcudiyetime dair pek çok halime bakabildim. Yeni döneme başlarken bir ayna tuttu sanki bana bu alıştırma.

Bir yandan da yeni dönem deyip dururken kendi iç motivasyonuma bakıyorum. Çocukla Barış için bir sürü hayalle başlayan, bereketle devam eden bir dönem diliyorum. Diyarbakır buluşması kendi bağlantımız, ortak yapacaklarımız adına öyle iyi geldi ki kalbime, şükranla başlıyorum yeni işlere de. Buluşmamızın güncesini yazmak, İhtiyaç Kumbarası için hazırlık yapmak adına kolları sıvıyorum şimdi! :)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder