28 Şubat 2019 Perşembe

Özenç'in Şefkatli Eğitmen Günlüğü Mart I



Sura Hart ne diyor?
Çocukları dikkatle dinlemek onların dediklerine değer verdiğimizi ve onları ciddiye aldığımızı gösterir. Dinlemek öğrencilerin anlayış, bağlantı ve güven ihtiyaçlarını karşılar. Eğer bir sınıfta tek bir değişiklik yapabilecekseniz, daha fazla dinlemek belki de yapabileceğiniz en önemli değişikliktir.  Herhangi bir gün, ne kadar konuştuğumuza ve ne kadar dinlediğinize dikkat edin.
Zamanın yüzde kaçını konuşmaya, yüzde kaçını dinlemeye ayırıyorsunuz?
Öğrenme ihtiyacımızı kendimiz için yeni şeyler keşfederek karşılıyoruz, bize birinin anlattıklarını ezberleyerek değil.
Çocuklarınızı bir sürü soru oluşturup sormaları, kendi çıkarımlarını yapmaları ve kendi  teorilerini inşa etmeleri için cesaretlendiriyor musunuz? Çocuklarınızın sorularını ciddiye alıyor ve onların kendi cevaplarını bulabileceklerine güveniyor musunuz?
Yoksa sınıf ağırlıklı olarak ders kitaplarının cevapları, sizin bilgi ve görüşleriniz için bir platform mu?

Ben ne düşünüyorum?
Özellikle son kısımda biraz zorlandım açıkçası. Önemine inanıyorum ancak hayata geçiremediğim zamanlar daha çok.
Hele ki son soru: ‘’ Sınıf ağırlıklı olarak ders kitaplarının cevapları, sizin bilgi ve görüşleriniz için bir platform mu?’’  Galiba daha çok böyle Sura, üzgünüm.
Ben ikinci sınıf öğretmeniyim ve 25 kişilik bir ekibiz, prefabrik bir binada küçücük bir sınıfımız var. Bunları gözünüzün önüne gelsin diye yazıyorum. Çocukların kendi cevaplarını bulabileceğine inanıyorum, bununla birlikte buna alan açmak her zaman kolay değil. Pek çok dinamik var, fiziksel koşullar, her çocuğun farklı ihtiyaçları, materyal eksikliği, ara ara azalan motivasyonum...
Ama kendimi takdir ettiğim yer var ki, onu yapabilmek için dışsal bir ihtiyaç pek yok: Dinleme
Daha fazla dinlemeye yer açma benim sihirli değneğim, etkisi o kadar büyük ki. Hem çocuk katılımını sağlamada, hem de barışçıl bir kültür oluşturmada önemli bir başlangıç noktası. Ben buna ilk günden beri açtığım alanı genişletmeye çalıştım. Benim başlattığım, birlikte devam ettiğimiz bir yolculuk oldu.
Dinledikçe uzun vadede ben de çok rahatladım. Sürekli bir şeyler ifade etmeye çalışmak, sıklıkla sessizce dinlenilmeyi beklemek, bunu talep edip durmak çok yorucu. Hiç gerçekçi değil ve gerçekten çok yorucu. (yazarken bile hissettim.) Çember zamanı dışında, sorularla destekledim dinlemeyi.

Nasıl öğrenmek istiyorsun, aklında ne var?
Yapmak istediklerinize nasıl zaman yaratabiliriz?
Herkesin içine sinen bir işbölümü için önerisi olan var mı?
Anlaşmalara uymak için neye ihtiyacın var? Ne olsun istersin?

Bu sorular benim için önemli. Çünkü bu soruların cevabını tek başıma vermeye çalışıp, onlara anlatıp uymalarını hatırlatınca, günün önemli bir kısmı benim konuşmalarımla doluyor ve nihayetinde niyetlerim hayata geçmiyor. Bu sorulara alan açarak, cevapları dinleyip, cevapların günlük yaşantımıza etki etmesini sağlayarak hem katılımı hem barışı var etmede yol alıyoruz.  Belki büyük adımlarla değil ama alıyoruz.

Çocuklarla nasıl paylaşıyorum?
En az etki, akademik becerilerinde keşfetmeye alan açma konusunda oluyor. Sınıfta kazanımlar skalası epeyce geniş. Sınıfta küçük bir grubun öğrenme sürecini aktif kılarken, büyük bir kısmını benim desteklediğim şekilde ilerliyor. Bu konuda kendime pek haksızlık etmek istemiyorum, şimdilik elimden gelenin en iyisi bu.
Yapmak istediklerinize nasıl zaman yaratabiliriz? Buna gelen cevaplar bizi kolay değişikliklerle atölye uygulamasına götürdü. Buna kolay dememde, sevgili Gülesra’nın sınıfında bu atölyelerin şahidi olmamın etkisi büyük.( Fark yaratan sınıflarda çocuk yürütücülüğünde atölyeler https://www.youtube.com/watch?v=z-r2L0Rrfrk )
Küçük sınıfta, az imkan ile de olabileceğini görmem cesaretimi arttırdı. İki tane sabit atölyemiz mevcut, biri Türkçe, biri Matematik becerilerini geliştirecek materyal/kitap/dergi var. Orada atölye yürütücüsüne artık gerek yok, ihtiyaç duydukça destek istiyorlar, ben de ara ara materyali çeşitlendiriyorum. Bununla birlikte iki atölye daha açılıyor. Bunlar ise çocukların açtığı atölyeler, satranç, origami, resim, icat...En sık açılan atölyeler. Bazen de benden atölye açmamı istiyorlar, genelde açıyorum, çok ilgi olacaksa ders planına yerleştirmeye çalışıyorum.
Ders saati olarak, serbest etkinlik ve oyun ve fiziki saatleri kullanıyorum. İş bölümünde düzen sorumluluğu alanlar, öğle arası biterken, sınıf sıra düzenini, atölye düenine çeviriyor ve sınıfa girdiğimizde, sabah çemberinde seçtikleri atölyelere geçiyorlar. İlk zamanlarda geçişler biraz karışık oluyordu, değerlendirme yaparak yavaş yavaş azaldı.

Çocukların geribildirimi neler?
Çok memnun oldukları bir zaman. Birlikte öğrenmekten ve giderek zenginleşen ortamdan keyif aldıkları her hallerinden belli oluyor. Devamında bir ders saati olsa ne güzel olur diyorlar, bir de diğer sınıflardaki kardeş ve abla/abilerini çağırmayı istiyorlar.
Atölye zamanlarının, diğer benim aktarım yaptığım zamanlardaki öğrenmeyi de kolaylaştırdığını ve pekiştirdiğini görüyorum, seviniyorum.
Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorum?
40 dakikanın pek yeterli olmadığını ben de fark ediyorum. Öğleden sonra blok ders yapıp son kısmı da atölye değerlendirmeye ayıracağımız bir planlamaya geçmek istiyorum. Bunula birlikte abla/kardeş çağırma mevzusunu da düşüneceğim, o daha çok boyutlu planlama.

Kendimi nasıl değerlendiriyorum?
Bu dönem üretimleri pıtır pıtır arttığı, gelişmelerin beni heyecanlandırdığı bir zaman. Kendimi gözetmeyi ihmal etmediğim zamanlar niyet ediyorum kendim için. Bu da benim büyüme gelişme alanım olsun.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder