“İlişki temelli bir sınıfta,
hem kendilerinin hem de başkalarının armağanlarının farkına varmaları için
öğrencilere destek olunur. “Birbirine bağlar” ihtiyaçlarını karşılamaları için
öğrencilerinize yardımcı olabilirsiniz. ..Herkesin ihtiyacının karşılamak için
öğrenciler kendi armağanlarını vermenin ve başkalarının armağanlarını almanın
yollarını ararlar.
Öğrencilerden
armağanlarının bir listesini yapmalarını isteyin (bu listeyi yazarak veya
çizerek yapabilirler). Sınıf arkadaşlarının bu konudaki fikirlerini
alabilirler. Öğrencilerin armağanları ile ilgili farkındalıklarını artırmak
için bu listeleri okuyabilir veya sınıfta görebilecekleri bir yere asabilirler.”
Sınıf ortamında gün içerisinde
onlarca karşılıklı bağları güçlendiren olaylar, hikayeler oluyor.
Akıştaki
telaşe, ya da bu bağları güçlendiren olayların sıklığı, geribildirim ihmaline
neden olabiliyor. Sınıf içinde bir kalemin paylaşımı, ders çalışırken doğalında
akan destek halleri, yemek saatinde bir elmayı paylaşmak aslında birbirimize
verdiğimiz armağanların somut hali. Ya da bağlarımızı güçlendiren bir hareket
yaptığımızda karşı tarafın bir teşekkür etmesi yine kalbimize sunulan çok
değerli armağanlardan.
Bunları görünür kılmak, zaman
zaman teşekkür etmenin güzelliğini hatırlatmak, bize iyi gelen anları yüksek
sesle paylaşarak duyurmak kalbimize iyi geldiği kadar karşılıklı bu bağların
güçlenmesi için büyük katkı sunuyor.
Çocuklarla paylaşırken ilk
zamanlar bunun farkına varabilsinler diye Takdir-Teşekkür çemberleri
yapıyorduk. Çocuklarla birlikte çemberde gün içerisinde bize iyi gelen bir
hikayeyi paylaşıp, bize iyi hissettiren o hikayedeki kişiye teşekkür ediyorduk.
Ya da çemberde yan tarafımızda oturan arkadaşımızın bize iyi gelen bir yönünü
paylaşarak bu yönünü takdir ediyorduk. O çemberlerde kime hangi katkısından
dolayı teşekkür edileceği merakla bekleniyordu. Gözler ışıl ışıl ve heyecenla paylaşımlar
dinleniyordu. Yüzlerindeki gülümseme, gün içerisinde arkadaşlarının yaptıkları
her şeyi hatırlama isteği çabası, hatırlamaya çalışırken birden fazla armağanın
oluşunu fark etmeleri inanılmaz güzel ve heyecan vericiydi. Şimdilerde
çemberleri bıraktık. Çünkü bu dil artık doğalında kendini göstermeye çoktan
başlamıştı. Bazen dolapta derse hazırlık için uğraşırken sesler kulağıma
geliyor :
-Dün
bana matematikte yardım ettin ya bu tokayı sana getirdim.
-Top
sıranı bana vermiştin teşekkür ederim.
-Arabuluculuğu
çok iyi yapıyorsun. İyi ki sen olmuşsun.
Bunları
duymak beni inanılmaz mutlu ediyor. Tabii her zaman bu kadar net cümleler ya da
yolunda giden sınıf ortamı olmayabiliyor. Bir bakıyorsunuz ki gün içerisinde
birbirleriyle olan bağlantıları o kadar kopuk ki, bırakın armağanları
görebilmeyi birbirlerine zarar verdikleri bir ortama bile dönüşebiliyor.
Genelde o zamanlarda da armağanlar bana yönelik oluyor :
-İyi
ki bizim öğretmenimizsiniz. Bugün verdiğiniz dergi için teşekkürler. Çok mutlu
oldum.
Birbirine armağan vermeyi
somut örneklerle yazmış olsam da armağanı daha soyut olarak tanımlıyorum. Özellikle
Marshall’ın Şiddetsiz İletişime dair :“Gönülden
vermeye dayalı bir iletişim.” tanımı benim için bu alınan-verilen armağanların
yerini tutuyor. Gönül açıklığı, şefkat alanımızın genişliği insanın hem
kendisine hem de karşısındakine verdiği ya da aldığı en değerli armağan gibi
geliyor bana. Ve bu armağanın farkında olup paylaşan kişi de doğalında bağlayan
ihtiyaçlarıyla bağlantısı çok güçlü oluyor.
Sonrası için şimdilerde bu
dilin önemini defalarca kendime hatırlatıp, son zamanlarda ara verdiğimiz bu
teşekkür ve takdir çemberlerini yeniden başlatmak istiyorum.
İletişimin,
birbirimizi duymanın, duyulmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha
anladığım şu günlerde en büyük kutlama kendimize geliyor. Özge ve Özenç ile
çıktığımız bu yolda sadece çocuklarla değil, kendi aramızda da bu dili yaşatma
gayretimizi kutluyorum. Özenç’in bu hafta öğretmenler odasında söylediği benim
de hep yazdığım ve her yazıp duyduğumda çok bağlantı kurduğum bu cümleyle
bitirerek hepinize gönülden akan bir iletişimin olduğu haftalar diliyorum.
“Ah
Gule! İletişim ne kadar da önemli. Birbirimizi duymak, anlamak, ihtiyaçlarımızı
görmek. Şiddetsiz İletişim bir cevher. Biz bildiğin bir cevher taşıyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder