16 Mayıs 2018 Çarşamba

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 25. Hafta


                “İlişki temelli bir sınıfta, hem kendilerinin hem de başkalarının armağanlarının farkına varmaları için öğrencilere destek olunur. “Birbirine bağlar” ihtiyaçlarını karşılamaları için öğrencilerinize yardımcı olabilirsiniz. ..Herkesin ihtiyacının karşılamak için öğrenciler kendi armağanlarını vermenin ve başkalarının armağanlarını almanın yollarını ararlar.
Öğrencilerden armağanlarının bir listesini yapmalarını isteyin (bu listeyi yazarak veya çizerek yapabilirler). Sınıf arkadaşlarının bu konudaki fikirlerini alabilirler. Öğrencilerin armağanları ile ilgili farkındalıklarını artırmak için bu listeleri okuyabilir veya sınıfta görebilecekleri bir yere asabilirler.”

               Sınıf ortamında gün içerisinde onlarca karşılıklı bağları güçlendiren olaylar, hikayeler oluyor.
Akıştaki telaşe, ya da bu bağları güçlendiren olayların sıklığı, geribildirim ihmaline neden olabiliyor. Sınıf içinde bir kalemin paylaşımı, ders çalışırken doğalında akan destek halleri, yemek saatinde bir elmayı paylaşmak aslında birbirimize verdiğimiz armağanların somut hali. Ya da bağlarımızı güçlendiren bir hareket yaptığımızda karşı tarafın bir teşekkür etmesi yine kalbimize sunulan çok değerli armağanlardan. 

                 Bunları görünür kılmak, zaman zaman teşekkür etmenin güzelliğini hatırlatmak, bize iyi gelen anları yüksek sesle paylaşarak duyurmak kalbimize iyi geldiği kadar karşılıklı bu bağların güçlenmesi için büyük katkı sunuyor.
                  Çocuklarla paylaşırken ilk zamanlar bunun farkına varabilsinler diye Takdir-Teşekkür çemberleri yapıyorduk. Çocuklarla birlikte çemberde gün içerisinde bize iyi gelen bir hikayeyi paylaşıp, bize iyi hissettiren o hikayedeki kişiye teşekkür ediyorduk. Ya da çemberde yan tarafımızda oturan arkadaşımızın bize iyi gelen bir yönünü paylaşarak bu yönünü takdir ediyorduk. O çemberlerde kime hangi katkısından dolayı teşekkür edileceği merakla bekleniyordu. Gözler ışıl ışıl ve heyecenla paylaşımlar dinleniyordu. Yüzlerindeki gülümseme, gün içerisinde arkadaşlarının yaptıkları her şeyi hatırlama isteği çabası, hatırlamaya çalışırken birden fazla armağanın oluşunu fark etmeleri inanılmaz güzel ve heyecan vericiydi. Şimdilerde çemberleri bıraktık. Çünkü bu dil artık doğalında kendini göstermeye çoktan başlamıştı. Bazen dolapta derse hazırlık için uğraşırken sesler kulağıma geliyor :
-Dün bana matematikte yardım ettin ya bu tokayı sana getirdim.
-Top sıranı bana vermiştin teşekkür ederim.
-Arabuluculuğu çok iyi yapıyorsun. İyi ki sen olmuşsun.
Bunları duymak beni inanılmaz mutlu ediyor. Tabii her zaman bu kadar net cümleler ya da yolunda giden sınıf ortamı olmayabiliyor. Bir bakıyorsunuz ki gün içerisinde birbirleriyle olan bağlantıları o kadar kopuk ki, bırakın armağanları görebilmeyi birbirlerine zarar verdikleri bir ortama bile dönüşebiliyor. Genelde o zamanlarda da armağanlar bana yönelik oluyor :

-İyi ki bizim öğretmenimizsiniz. Bugün verdiğiniz dergi için teşekkürler. Çok mutlu oldum.
-Bize öğrettiğiniz şarkıyı çok sevdik. Teşekkürler. 

                    Birbirine armağan vermeyi somut örneklerle yazmış olsam da armağanı daha soyut olarak tanımlıyorum. Özellikle Marshall’ın Şiddetsiz İletişime dair  :“Gönülden vermeye dayalı bir iletişim.” tanımı benim için bu alınan-verilen armağanların yerini tutuyor. Gönül açıklığı, şefkat alanımızın genişliği insanın hem kendisine hem de karşısındakine verdiği ya da aldığı en değerli armağan gibi geliyor bana. Ve bu armağanın farkında olup paylaşan kişi de doğalında bağlayan ihtiyaçlarıyla bağlantısı çok güçlü oluyor.

                    Sonrası için şimdilerde bu dilin önemini defalarca kendime hatırlatıp, son zamanlarda ara verdiğimiz bu teşekkür ve takdir çemberlerini yeniden başlatmak istiyorum.
İletişimin, birbirimizi duymanın, duyulmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladığım şu günlerde en büyük kutlama kendimize geliyor. Özge ve Özenç ile çıktığımız bu yolda sadece çocuklarla değil, kendi aramızda da bu dili yaşatma gayretimizi kutluyorum. Özenç’in bu hafta öğretmenler odasında söylediği benim de hep yazdığım ve her yazıp duyduğumda çok bağlantı kurduğum bu cümleyle bitirerek hepinize gönülden akan bir iletişimin olduğu haftalar diliyorum.

“Ah Gule! İletişim ne kadar da önemli. Birbirimizi duymak, anlamak, ihtiyaçlarımızı görmek. Şiddetsiz İletişim bir cevher. Biz bildiğin bir cevher taşıyoruz.”


                  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder