“Öğrenciler için işbirliği içinde
çalışmak şaşırtıcı derecede doğaldır.
Nasıl
etkileşim kuracaklarına dair yeni seçimleri ve becerileri olunca, endişeleri
duyulduğunda ve ihtiyaçları karşılandığında; birlikte çalışmanın, birlikteliğin
en keyifli hali olduğunu anlarlar.
Öğrencilerinizi
birlikte işbirliği içinde çalışırken izleyin. Heyecanın ve doğaçlama yürüyen
problem çözme süreçlerinin farkına varın. Karşılıklı alışverişin ritim ve
akışının sahip oldukları iletişim becerilerine bağlı olarak ilerleyişini fark
edin.”
Ne güzel bir pasaj dedim okurken. J
Benim en keyif aldığım, sınıfta motivasyonumu arttıran en önemli
şeylerden biri birlikte çalışmak. Ve çocukların da… Sadece öğretmen tarafından
belirlenen kurallara, yapılandırılan derse maruz kalmadan birlikte inşa edilen
bir sınıf ortamında, başarının daha da arttığı da bir gerçek.
Doğalında
çocuklar arasında olan bu etkileşime zamanla biz müdahale ederek, kendi
isteklerimizle şekillendirmeye çalışarak, sadece kendi ihtiyaçlarımızı
karşılayan stratejilerle bu etkileşimi bozuyoruz. Evet evet biz yetişkinler bu
doğallığı kendi ellerimizle bozuyoruz. Çatışma yaşandığında nasıl çözeceğimizi
bilememek belki de bizi buna itiyor. Yani birlikte çalışan çocuklar arasında
tabii ki ara ara karşılıklı ihtiyaçların çakışması sonucunda çatışma
yaşanabiliyor. Bizler bunu hızlı ve etkili çözmek için kolları sıvadığımızda
yaptığımız ilk şey anda kalmayıp , olayı tüm sürece yaymamız oluyor. Üstüne çözümü de yine tüm süreç üzerinden
şekillendiriyoruz. Birlikte çalışan grubu dağıtmak gibi mesela. Ya da grubu
dahil etmeden gruba dayattığımız anlık kurallar gibi. Haliyle bu çözümsüz olan
“çözüm” stratejileri bir süre sonra doğalında akan bu “topluluk” olma halini,
öğretmen eliyle oluşturulmuş
“bir
arada duran kişiler” haline eviriyor.
Çocuklarla
çalışırken başından beri yaparken keyif aldığım ve bana katkısı olan şeylerden
bir diğeri de gözlem yapıyor oluşum. Sene başında bol bol tenefüse çıkıyor
onları tenefüste gözlemliyordum. Kendi aralarındaki bu etkileşim sürecini böylelikle görebiliyordum.
Çocuklar bağımsızlaştıktan sonra sınıfta kendi başlarına çalışma yaptıklarında da
gözlemlemeye devam ettim. Kendi aralarındaki o ahenk, çatışma anındaki hızlı
şekilde çözüm arayışları, birbirlerine destek oluşları beni mutlu eden
anlardan. Doğalında var olan bu etkileşimi barış diliyle güçlendirince bu anlar
ortaya çıkıyor. Çünkü öteki türlüsü sadece etkileşim olarak kalabiliyor. Ya da
kendi çözüm becerileri her zaman karşı taraftaki arkadaşının ihtiyacını da
gözeten bir şekilde olmayabiliyor. İşte bu doğalında akan etkileşim haline bir
de şiddetsiz iletişim dil değdi mi tabiri caizse o sınıfta güller açıyor. J
Okuma
saatlerinde kendi aralarında dönüşümlü olarak okumaya yeni geçen arkadaşlarını
çalıştırmaları, ara bulucuların sadece sınıf içinde değil okul genelinde
kendilerine bir misyon belirlemeleri, ektiğimiz cevizleri sulamaları, birbirlerine
yeni öğrendikleri oyunları öğretmeleri…
Doğaçlama
yürüyen anlardan sadece birkaçı.
Birlikte çalışma, işbirliği
içinde olma, bir anda olmuyor. Tıpkı Sura Hart’ın pasajlarında değindiği, bizim
de üzerinde durduğumuz duymak, duyulmak
vb diğer tüm ihtiyaçlar gibi.
Önüme
şimdilerde bu ihtiyaçları yazıp koyuyorum. Özellikle de bir yıla yayılarak
çalışmış olduğum ihtiyaçları. Ne kadar ilerledim, neler yaptım diye
değerlendiriyorum. Yalnızlaşmış bir sınıftan birlikte hareket eden bir sınıfa
dönüş hali yine gülümsetiyor beni.
İnancım
artıyor, motive oluyorum.
Bu haftaki kutlamalarım pasajdan yola
çıkarak okuldaki dayanışma hallerimize. Küçükmüş gibi görünen ama bazen bir
selamlaşmanın, getirilen bir meyveyi paylaşmanın, koridorda sohbet arası atılan
kahkahanın hem kendi dünyamızda hem de çocukların dünyasında nasıl etkili
olduğunu biliyor ve değişimleri görüyorum. Bu anların güzelliğini kutluyor
sizlere de bu an’ları biriktirdiğiniz haftalar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder