“İnsanları
veya şeyleri korumak için güce ihtiyaç duyulan zamanlar vardır.
Örneğin
bir öğrenci, diğer bir öğrenciye vurmak üzereyse öğretmen bir yaralanmaya engel
olmak için çocuklardan birini tutabilir. Ancak bu durumda güç, cezalandırmak
için değil korumak için kullanılmıştır.
Sınıfınızda
yanlış bir şey yapmış birini cezalandırmak için mi, yoksa sizin ve grubun değer
verdiği şeyleri korumak için mi güç kullanıyorsunuz?”
“Güç” kavramını,bir işi yapabilme kapasitesi üzerinden tanımlanırken,
öğretmenin kullanacağı güç,yapılacak işin bireyde oluşturacağı olumlu davranışa
katkısı üzerinden yorumlanır çoğunlukla.
Oysa
şiddetsiz iletişimi bir yöntem olarak seçtiğinizde,doğru-yanlış,haklı-haksız
gibi tarafların olmadığını,”olumlu davranış kazanan birey” diye ifade edilenin,”kendisiyle
bağlantıda olan” olarakyeniden tanımlamış olursunuz.En azından ben öyle
tanımlıyorum.Böylece bir işi yapabilme kapasitemi yani gücümü,duygularla ne
kadar bağlantıda olduğum ve ihtiyaçlarını ne kadar duyabildiğim ile doğru
orantıda görüyorum. Güç benim için cezanın var olduğu bir yerde ortaya çıkan
bir kavram olmuyor böylece.Asıl güçsüzleştiğim anda cezalar ve etiketlemelerim
başlıyor.
Çocuklarla sene
başından beri yaptıklarımıza baktığımda zaman zaman güçlü olduğumu,zaman zaman
bunu kaybettiğimi görebiliyorum. Hatta çoğu zaman güçsüzleştiğimi çocuklar hatırlatıp
durdular. Güçsüz anlarımda başvurduğum
ilk şey ceza olmuyordu ama bunun yerine ödül koyarak kontrol etmeye
çalışıyordum. Yaptığım şeyin yanlışlığı üzerine düşündüğüm tartıştığım çok
oluyordu.Vicdan azabı çektiğim ya da. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki,ara
sınıf alarak yeni bir sınıfta öğretmenliğe başlıyorsanız,çok fazla davranış
problemlerinin olduğu bir sınıfsa,Şiddetsiz İletişim dilini oluşturana kadar (ki
bu bir süreç)zaman zaman ödül koymayı yanlış bulmuyorum.Bunu kendi deneyimimden
yola çıkarak söylüyorum ama.Ve ödülü kullandığım yerler,sınıfta derslere dair sorumluluklarını
yerine getirmelerini istediğim yerler değil;Şiddetsiz İletişim dilini keşfedene
kadar ki süreçte fiziksel şiddette başvurmasını engellemeye çalıştığım yerlerdi.
Zamanla duygular,ihtiyaçlar üzerine yapılan çalışmalar,somut gözlem
cümleleriyle kurduğum iletişimle onlarda da bu dil başlayınca şiddet azaldı bir
süre sonra da yok oldu.Böyle olunca ödül de kendiliğinden sınıftan çıkmış oldu.
Burası güçsüzleştiğim yerlerdi ama arka taraftan da şefkatli bir dille akışa
devam ediyor olmak gücümü elime aldığımın da göstergesiydi.Yine ilk
başladığımızda Sura Hart’ın bahsettiği
koruyucu gücü de ne kadar kullandığımı hatırlıyorum. Özellikle fiziksel
şiddetin kendini gösterdiği zamanlarda,
yaptığım ilk iş çocuklara dokunarak onları ayırmak ya da sadece birini tutarak
oradan uzaklaştırmak oluyordu.
Peki hangisi
koruyucu güç olduğu,hangisi ödül-ceza ya giriyor ya da yukarıda verdiğim ödüle
dair örnek ne kadar doğruydu gibi sorular aklınızdan geçtiğinde ,davranışını değiştirmeye çalıştığınız çocuklar için,Marshall’ın
önümüze koyduğu iki soruyu kendinize hatırlatıp cevaplayın:
1.Bu insanın ne yapmasını istiyorum?
2.Bu insanın,istediğimi hangi sebeple yapmasını istiyorum?
Ben hep bu soruları kendime sorarak ve cevaplayarak ilerledim .
Çocuklar zamanla bu
güce sahip olmaya başladılar. Onlar da aslında bizler gibi.Güçsüzleştikleri
anda ödül ve cezaya başvuruyorlar.Hatta çoğunlukla
cezaya.Güçlendikçe,duygularıyla bağlantı kurup onları ifade ettikçe,ricalarını
net ve açık bir şekilde dile getirdikçe güçleniyorlar.Bu defa onlar güçlerini
kendi aralarındaki çatışmalarda kullanmaya başlıyorlar.
Çocuklardan aldığım geribildirimlere gelince, bu değişimi görmek,benim
için bir geribildirim aslında. Ya da The No Fault Zone oyununu oynamalarından sonra,”Barış Masasında bunu yapmak size nasıl geldi?Nasıl hissediyorsunuz?” gibi sorulara aldığım cevaplar oluyor.
Çoğunlukla”Mutlu oluyorum.”,”Beni dinliyor”,”Barışıyoruz böylece”,”Sevgi doluyum” diyorlar.Bu cümleler bana iyi geliyor.Ben de onlar gibi sevgi dolu oluyorum ve ne güzel işler yapmış olmanın keyfini yaşıyorum.
Çoğunlukla”Mutlu oluyorum.”,”Beni dinliyor”,”Barışıyoruz böylece”,”Sevgi doluyum” diyorlar.Bu cümleler bana iyi geliyor.Ben de onlar gibi sevgi dolu oluyorum ve ne güzel işler yapmış olmanın keyfini yaşıyorum.
Bu haftayı
bitirirken Marshall’ı anıp ona şükranlarımı yeniden sunasım var. Bununla
birlikte The No Fault Zone oyunuyla birlikte Şefkatli Eğitmen le bizi
tanıştıran Sura Hart’a (Oyuna dair sayfayı incelemek isteyeler için tıkla ) , her hafta
yazdığı ön yazılarla birlikte Sura Hart’ın
kitabından pasajlar çeviren sevgili Bediz Gürel’e (Ön yazı ve Çeviriler için tıkla ),
bunun tüm öğretmenlerle paylaşılmasını düşünüp herkese açık bir şekilde
paylaşan Başka Bir Okul Mümkün Derneğine (Derneği incelemek isteyenler için tıkla ), pasajlardan yola çıkarak,bu pasajları kendi birikimleriyle harmanlayıp
uygulayan ve uyguladıkça
deneyimlerini paylaşan Çocukla Barış
ekibine yani bize şükranlarımı sunarken hepinize gücünüzü elinize aldığınız
haftalar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder