"Öğrencileriniz
sınıfın kapısından içeri girdiğinde onları; paylaşacakları kendilerine ait
düşünceleri, duyguları, ihtiyaçları, becerileri, ilgi alanları ve yetenekleri
ile bütünlüklü insanlar olarak mı görüyorsunuz? Yoksa tembeller, rahatsızlık
unsurları, yabaniler, talepkarlar ve asiler olarak mı?
Her
günün başında ve tüm yıl boyunca düşünceleriniz genellikle sözlerinizden çok
daha yüksek sesle iletişim kurar.
Öğrencilerinizi
düşündüğünüzde aklınıza gelen on tane tanımlayıcı sözcük veya ifadeyi hızlıca defterinize
yazın. Öğrencileriniz hakkında düşündükleriniz onların davranış biçimlerini
etkiliyor olabilir mi? "
Bağlantımız engelleyen nedenlerden
biri de ahlakçı yargılarımızdı. İnsanların davranışlarını, yaşam şekillerini,
fikirlerini doğru yanlış diye ayırt etmeye, ayıplamaya, bir kalıba sokmaya o
kadar hazır haldeyiz ki. Üstelik bu yargıların çoğu biz okula gelmeden , zaten
var olan okul sisteminin içinde oluşmuş ve bizim de ayak uydurmamız istenmiş
yargılar. Bir çocuk yüksek sesle konuşuyorsa kesin çok bağıran bir öocuktur.
Bir çocuk sınıfta ayakta dolaşıyorsa çok yaramaz bir çocuktur. Yaramaz ve
bağıran çocukların davranışları yanlıştır. Doğru olan ise efendi (!) davranışlar
sergilemektir. Şefkati,bağlantıyı engelleyen nedenlerden birinin yüzyıllardır
bir sistemin parçası olması belki de çocuklarımızın bağlantısını baştan
koparmıştır. Çocuklar bağlantı geliştiremediği bir yerde de hem şiddete maruz kalan hem de maruz
bırakan olarak hayatına devam ediyordur.
Yıllardır okulun bir parçası
haline gelmiş bu yargıların yanında bir de gün içerisinde kendim de yakaladığım
yargılarla karşılaşmak beni zorluyor. Farkında olmadan bazen kendim de bu
yargıların içine düştüğümü kabul etmek ilk farkındalığım oıuyor. Fark ettiğim
an yargılar defterime yazıyorum bunu. Yeniden yüksek sesle okuduğumda bunu
gözlem cümlesine çevirip yeniden sınıfla paylaşıyorum. Somut gözlem cümleleri
çocukların davranışlarını yargılamayan var olanı olduğu gibi aktaran
kurtarıcılar olarak görüyorum. Okula başladığımdan beri çocuklarla derste,
dışarıda neresi olursa olsun elimden geldiğince somut gözlem cümleleriyle
iletişim kurmaya çalışıyorum. Onların da bunu fark ettiklerini ve bir çatışmayı
anlatırken benim kurduğum cümlelere yakın cümleler kurmaya çalıştıklarını
görüyorum.
Çocuklardan aldığım geribildirimden
beni en çok etkileyen kaynaştırma olan iki çocuğun başarısı oldu. İlk okula geldiğimde sınıftaki çocuklardan tutun da okulun diğer bileşenlerine kadar herkesin taktığı etiketlerle bu çocuklar hakkında bilgi verildi bana. “Çok yaramaz, kurnaz bir çocuk, bir şey bilmiyor, anlamıyor, okuma yazmaya geçemez,kafası yerinde değil, fırlama” aklıma gelmeyen başka başka yargılar. Davranışlarına yönelik yargılardan arındırılmış cümlelerle ve eş değerli kurmaya çalıştığım iletişim hem onların sınıfla kaynaşmasına hem de akademik olarak yol kat etmemiz de en büyük etken oldu. Şimdi okuma yazmaya geçemez , umut yok diye etiketlenen çocuk okuma yazmaya geçti ve ortak yaşam alanımızda sorumluluklar alıyor.Yaramaz , kurnaz, baş edilemez denilen çocuk ile 3+2 heceleri okumaya başladık. Şimdilerde ara bulucu olmak istediğini söylüyor. Başından beri Özenç, Özge ve benim yapmaya çalıştığımızın, sınıf içindeki barış dilinin ne kadar dönüştürücü olabildiğinin benim için en güçlü kanıtı. Tabii diğer çocukları da paylaşmak isterim.Sınıfımıza dair başından beri onlarca yargı vardı, etiketleme vardı. Hatta çocuklar bunun o kadar farkındalardı ki , aramızda güven ilişkisini kurmak çok uzun zaman aldı. Çünkü onlara dair okulda var olan yargılara karşılık, onların da sınıflarına gelecek öğretmenlere dair yargıları vardı. Dönüp geçirdiğimiz zamanları düşündüğümde inanılmaz bir yol kat ettiğimizi görüyorum. Örneğin bu hafta sağlık sorunlarımdan dolayı bir gün okula gidemedim. Okulda bir öğretmen gelmediğinde , o öğretmenin sınıfı zümrelerine dağıtılır. Ben ,çocukların kendi başlarına günü nasıl yönetebileceklerini görmek için , böyle bir şey yapmaları yerine Özenç’in rehberliğinde çocukların sınıfta kalmalarını rica ettim. Sağ olsunlar bu ricam karşılık bulunca çocukların üç ders boyunca öğretmen olmadan yapabildiklerini öğrenmiş oldum. Özenç’in o günün nasıl geçtiğini paylaşması, okuldaki iki öğretmenin çocuklardaki bu değişimi fark edip gelip benimle paylaşması beni inanılmaz motive etti.
beni en çok etkileyen kaynaştırma olan iki çocuğun başarısı oldu. İlk okula geldiğimde sınıftaki çocuklardan tutun da okulun diğer bileşenlerine kadar herkesin taktığı etiketlerle bu çocuklar hakkında bilgi verildi bana. “Çok yaramaz, kurnaz bir çocuk, bir şey bilmiyor, anlamıyor, okuma yazmaya geçemez,kafası yerinde değil, fırlama” aklıma gelmeyen başka başka yargılar. Davranışlarına yönelik yargılardan arındırılmış cümlelerle ve eş değerli kurmaya çalıştığım iletişim hem onların sınıfla kaynaşmasına hem de akademik olarak yol kat etmemiz de en büyük etken oldu. Şimdi okuma yazmaya geçemez , umut yok diye etiketlenen çocuk okuma yazmaya geçti ve ortak yaşam alanımızda sorumluluklar alıyor.Yaramaz , kurnaz, baş edilemez denilen çocuk ile 3+2 heceleri okumaya başladık. Şimdilerde ara bulucu olmak istediğini söylüyor. Başından beri Özenç, Özge ve benim yapmaya çalıştığımızın, sınıf içindeki barış dilinin ne kadar dönüştürücü olabildiğinin benim için en güçlü kanıtı. Tabii diğer çocukları da paylaşmak isterim.Sınıfımıza dair başından beri onlarca yargı vardı, etiketleme vardı. Hatta çocuklar bunun o kadar farkındalardı ki , aramızda güven ilişkisini kurmak çok uzun zaman aldı. Çünkü onlara dair okulda var olan yargılara karşılık, onların da sınıflarına gelecek öğretmenlere dair yargıları vardı. Dönüp geçirdiğimiz zamanları düşündüğümde inanılmaz bir yol kat ettiğimizi görüyorum. Örneğin bu hafta sağlık sorunlarımdan dolayı bir gün okula gidemedim. Okulda bir öğretmen gelmediğinde , o öğretmenin sınıfı zümrelerine dağıtılır. Ben ,çocukların kendi başlarına günü nasıl yönetebileceklerini görmek için , böyle bir şey yapmaları yerine Özenç’in rehberliğinde çocukların sınıfta kalmalarını rica ettim. Sağ olsunlar bu ricam karşılık bulunca çocukların üç ders boyunca öğretmen olmadan yapabildiklerini öğrenmiş oldum. Özenç’in o günün nasıl geçtiğini paylaşması, okuldaki iki öğretmenin çocuklardaki bu değişimi fark edip gelip benimle paylaşması beni inanılmaz motive etti.
Sonrası ile ilgili yine
hayaller kuruyorum. Çünkü bu okula başlayınca hayaller kurarak o sınıfa girdim.
Şimdi hayaller sınıfımızın bir günlük akışı oldu. Motivasyonum arttıkça yeni
hayaller ekleniyor haliyle. Şimdilerde Özenç ile bu barış dili sınıflarını
doğayla buluşturma sınıflarına nasıl dönüştürürüzü konuşuyoruz.
Bu haftaki kutlamam
çocuklara. Onların yüreklerine, güvenlerine… Sizlere de doğru ve yanlışın
ötesinde buluşabileceğinize inandığınız haftalar dileyerek haftaya görüşürüz
diyorum.
Hayallerinin gökyüzüne derinliğinden etkilendim sanırım şimdi şu anda ah! Sokakta bahçede çok mu başlarımızda dikilip duruyordu yetişkinler, ya da tarlalara gezmelere çıktığızmda, inekler otlatmaya komşu köy çayırlarına gittiğimizde! tabiiki hayır! Ve çok şey öğreniyorduk hem biribirmizden hem de doğadan! Sura Hart zamanım gelmiş de geçmiş, hemen beni zehirleyen öğretmenlikten uzaklaşmalıyım... şükranlar üçünüze de, hoşgeldim ve kolaylıklar bana o vakit :)
YanıtlaSil