19 Aralık 2017 Salı

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 7. Hafta



“Öğrencilerin okula getirdikleri yegane ihtiyaç öğrenme değildir. Aidiyet, eğlence, özgürlük ve katkıda bulunma ihtiyaçlarını da getirirler. Bu ihtiyaçlar kabul edilip karşılanmadığı sürece kendilerini yeterince güvende hissedemez ve bunun sonucu olarak da öğrenme sürecine tümüyle odaklanamazlar. Öğrencileriniz için bir ihtiyaçlar listesi yaratın - okula gelirken yanlarında getirdikleri tüm ihtiyaçları içeren bir liste. En az haftada bir, herkesten bu listeye bakıp ihtiyaçlarının okulda nasıl karşılandığını ifade etmesini isteyin. Elde ettiğiniz bu bilgileri sınıf tartışmalarınızın temeli olarak kullanın.”
              Okul ortamı, hem yapısı gereği (dört duvarla kaplı beton bir binanın oluşu) hem çocukları yönlendiren  rutinleriyle  ( teneffüs giriş çıkış zilleri ) , hem de çocukların başında duran, davranışlarını kontrol eden kişilerle dolu  oluşu,bazen öğrenme ortamının çok sıkıcı bir yer olmasına ve zorlayan bir yer olarak algılanmasına neden olabiliyor. Çocukların teneffüsleri daha çok sevmesinden, oyun saatlerini arttırmak istemelerinden, oyun alanları konusunda hep sınıf dışında olan herhangi bir yeri seçmelerinden anlayabiliyoruz bunu. Sınıfla  daha güçlü bir bağlantı kurması ve öğrenmeyi olumlu etkileyecek öğrenme ortamlarının oluşması için çocukların diğer ihtiyaçlarının da karşılandığı ortamlar yaratmak çok önemli. Bazen sadece bir duvar rengi, bazen sınıftaki oturma düzeni bu ortamları yaratmakta büyük katkı sunabiliyor.

Geçen hafta duyguları çalışırken hangi ihtiyaçlarının olduğu karşılanıp karşılanmamsı durumunda kendilerini nasıl hissettikleri üzerine konuşmuş ve duygu köşemizi aktif hale getirmiştik. Bu konuştuğumuz ihtiyaçlardan çocukların öğrenme ihtiyaçlarının yanında okulda veya sınıfta karşılamak istedikleri ihtiyaçları da öğrenmiş olmuştum böylelikle.  İki hafta önce sınıf meclisine benzer bir toplantı yaparak beklentilerimizi ve nasıl karşılayacağımıza dair de ilk deneyimimizi yaşamıştık. Ve tabii Hayat Bilgisi dersinin Yaşadığımız yer/barınma konusu üzerinden ihtiyaçlarımız üzerinde epeyce durmuştuk. Tüm bu birikimlerin ardından bu hafta sınıf toplantısının 2. Sini yaparak hafta içinde karşımıza çıkan  ihtiyaçların ne olduğunu, nasıl karşılayabileceğimizi, bunun için somut olarak kimin sorumluluk alacağını  konuştuğumuz bir çemberi oluşturmuş olduk böylece.  
Çocuklarla konuşmak, onların bunları dillendirmeleri ve her ne olursa olsun her çocuğun söylediğinin tahtaya yazılması, konuşulacak gündemlerin öğretmen tarafından belirlenmemesi ve üzerine konuşulması çocuklar için ilgi çekici olmaya başladı. Özellikle toplantı sonunda herkesten toplantı üzerine biraz konuşmalarını istedim. Bu toplantıları yapmanın onlara kendilerini nasıl hissettirdiklerini , toplantılara devam edip etmek istemediklerini devam edersek neler olabileceğini sordum.
Duyduklarım  benim için çok anlamlı ve değerliydi. Özellikle “Söylediğimiz şeylerin hemen yapılması beni çok mutlu ediyor. Hep toplantı yapmak istiyorum.” Gibi cümleler yolun ne kadar güzel aktığını göstermiş oldu. Toplantıyı sınıfta çember olarak yapıyor oluşumuz, çocuklara oyun gibi geliyor olması işimi de kolaylaştırdı. İki çocuk bir ara çok sıkıldıklarını ve çıkmak istediklerini söylediler. Yine çocuk katılım ilkelerini aklımın bir köşesinde tutarak onlara ve kendime "gönüllülük" ilkesini hatırlattım sık sık.  Kaynaştırma olan öğrencilerinden birinin çok az konuşuyor olmasına karşın , bu çemberin ona alan açması beni mutlu etti. Ve gündemlere yorum yapması, halinden memnun olduğunun bir göstergesiydi benim için. Bazen her çocuğu acaba gözetiyor muyum diye sorarken kendime , bu çemberlerin düzene girmesiyle, beynimde her gün yankılanan bu sorunun zamanla kendini bertaraf etmesini umuyorum.
 Sonrası için sürekli değişebilen ihtiyaçların farkında olup,  bu toplantılar için belirlediğimiz Çarşamba günlerine sadık kalmaya özen göstereceğim. Toplantılarda kararları konuşurken  benim veya okulun ihtiyaçlarıyla çocukların ihtiyaçlarının çakışması durumunda kullanacağım dil için yani hızlı bir kendine ve karşıya empati pratiklerim için çalışıp kendimi hazırlayacağım.
Ve kendimi değerlendirme... :)
Ara ara sesimin yükseldiği anların yasını tutarak bir taraftan da kendimi bu hafta fazlaca kutlamak istiyorum. Özellikle duygularla iletişim kurma konusunda ,bu dili sabırla kullanıyor oluşumu, gün sonunda kendi yargılarımı yazıp üzerine düşünüşümü...Buraların da ayrı bir öğrenme olduğunu düşünerek...  Kutlamalarımdan biri de bu  haftaya değil de bu okulda tamamladığım tam  tamına 2,5 aylık süre için olacak. Müdür yardımcımız, 1 ders saatlik denetimi sonrasında, okula başladığım ilk bir ay  çocuklar için tuttuğum gözlem defterini istemişti. Defteri geri alıp, 2.  Ay için kalemi elime aldığımda kalbimin hızlı hızlı çarpmaya başladığını fark ettim. Nereden nereye geldiğimizi o yazdıklarım sayesinde görüverdim. Her çocuk için yazdığım ilk ay gözlemini  okuyup ardından ikinci ay gözlemimi yazarken nasıl da güzel şeyler yaptığımızı, aslında ; inanmanın , sabretmenin, dayanışmanın, umut etmenin nasıl da bir hayali gerçeğe dönüştürdüğünün yeniden farkına vardım. Ara ara kendimize hatırlatalım bunu. Hatırladıkça yenilenelim. En büyük şefkati kendimize vererek , kendimizle bağlantımızı koparmadan, yaptıklarımızın takdirini yapıp, yapamadıklarımızın yasını tutmayı öğrenerek yenilenelim.  İlk haftaki günlüğümde paylaştığım bir Marshall hatırlatmasıyla hepinize kendinizde bağlantıda olduğunuz bir hafta diliyorum.
“ Öz kimliğimiz özeleştiri yüklü olduğunda , içimizdeki güzellikleri görmemizi engellediğinde, öz kaynağımız olan evrensel enerjiyle bağlantımızı kaybederiz.  Kendimizi bir sürü eksikleri olan birer nesne olarak görmeye şartlandırıldığımızdan , sık sık kendimizle şiddet içeren şekilde bağlantı kurmamızda şaşılacak bir şey olmasa gerek. “

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder