Şefkatli eğitmen çevirileriyle
aşama aşama sınıfta izleyeceğimiz yolları planlarken bunun öncesine
biraz olsun değinmek istedim. Hem kendim için hem bundan ilham alınacağına inandığım sizler
için güzel bir başlangıç olmasını umut ediyorum.
Şiddetsiz İletişimi , sınıf yönetimine dair
bir yöntem olarak kullanan bir öğretmen olmak bir yana , tüm ilişkilerinde
yaşamayı seçmiş biri olarak bunu Sınıf
içine girmeden önce kendimle bağlantı kurmayı kendini bu sürece hazırlamayı
önemsiyor ve bunun için Sura Hart’ın
çevirileriyle başlayan sürecin bir durak öncesine gelmeye davet ediyorum
sizi.
Bu durak benim bu yolculuğa ilk
başladığım yer. Henüz sınıf yok, çocuklar yok,Sura Hart’ın çevirileri yok sadece ama sadece ben varım. Yolculuğa çıkmadan önce bilmem gerekenleri
yokluyorum. Belki de kendime hatırlatmam
gerekenleri…
Çocuklarla planlayacağım sürece girmeden önce kendimi hazırlamam ve iç barışıma katkı sunacak yüksek bir motivasyonla sınıfa girmek istediğimi biliyorum.
Çocuklarla planlayacağım sürece girmeden önce kendimi hazırlamam ve iç barışıma katkı sunacak yüksek bir motivasyonla sınıfa girmek istediğimi biliyorum.
Öncelikle çantamdan düşürmediğim Marshall’ın Şiddetsiz
İletişim Bir Yaşam Dili kitabını durakta
beklerken karıştırıyorum.
Benim için bir şeyler olduğuna emin olduğum sayfaları
karıştırırken mavi kalemle düştüğüm not göz kırpıyor bana :
“Kendine zaman ayır; kültürel koşullanmalarınla tepki
vermek yerine bilinçli olarak seçtiğin enerjiden hareket edebileceğin zamanı
seç” M. B. Rosenberg
“Zamanı Seç!”
Tam da burada gelen zaman doğru zamandır diyerek
öncelikle , yolculuğumla bağlantı kuruyorum.
“Benim bu yolculuk sonunda ulaşmak istediğim hedef ne?”
“Benim hayalim ne?, Bu yolculuğu içimdeki bir vizyon
için yapıyorum . Peki benim vizyonum ne?”
bunları kendi
içimde sıralarken yüksek sesle kendime sorarak sorularımı duymaya çalışıyorum. Not defterimi ve çok sevdiğim mavi kalemimi çıkarıyorum.
Bu sorulara kendimle bağlantı kurarak yanıtlıyorum. Yazdıklarımı yüksek sesle tekrar okuyarak
bağlantımı güçlendiriyorum.
Ve yine yüksek sesle kendime şu soruları yöneltiyorum :
“Bu hedefe ,vizyona, hayale ulaşmamda güçlü yanlarım
neler?
Ve yine bu hedefe, vizyona, hayale ulaşmamda ki zayıf
yönlerim neler?
Bu yolculuktaki
en büyük korkum ne?”
Cevaplarımı itinayla çok sevdiğim mavi kalemimle not
defterime yazıyorum. O sırada durakta beklerken azıcık müziğin bana iyi
geleceğine inanıyorum ve kulaklıklarımı
takarak Hani Niroo ‘nun masal tadındaki şarkılarından birini açıyorum.
Bu yolculuk
boyunca kendimle bağlantıda kalmaya devam ederken takibini yapacağım bir parçam
geliyor aklıma:
Duygularım...
Duygularım...
Hayatın akışı ve kendi akışım arasında bağlantıda
kalabilmem için ; duygularımı tanımlayabilmem ,onlarla yüzleşmem , kendimle beraber
duygularımın da sorumluluğunu alarak yolculuğa
devam etmem gerekir.
Bu yüzden güçlü
ve zayıf yönlerimle yüzleşirken bunlarla nasıl baş edeceğime kafa yormaktan çok
onları görmek, onlarla tanışmak için yazıyorum. Bunların benim bir parçam olduğunu , süreç
içerisinde güçlendirdiğim yönlerimin de
olabileceğini, ya da aksine başka deneyimlerle zaman zaman güçsüzleşebileceğimi
hatırlatıyorum kendime. Benim için
önemli olanın bunların da sorumluluğunu alarak o duraktan hareket etmek
olduğunu bilmek.
Bazen bu yönlerimle
mücadele içerisine girebiliyorum. Bu durumda çoğunlukla hislerim ; "sıkılmış, bıkkın,
isteksiz, karamsar, çaresizlik “oluyor.
Bu duyguları tanımlayamadığım anlarda yargılarım devreye giriyor ve
kendime doğru ilk şiddettim başlıyor : “Bunu başaramayacaksın, kahretsin nasıl
olacak bu iş şimdi? Kesin yetiştiremeyeceğim, Bunu yapmam için yeterince güçlü
ve bilgili değilim. Sen zaten neyi başardın ki?, Çok zor daha nereden
başlayacağımı bile bilmiyorum. Nasıl güçleneyim ki buna dair bir materyalim
bile yok? Hep aynı şeyler oluyor zaten ve kimse önemsemeyecek.”
Bu
yargılarla mücadele hali duraktan kalkmamı epey geciktirebiliyor. Hatta bazı
zamanlar yola çıkmama engel bile olabiliyor.
Bu yüzden korkularımla, zayıf yönlerimle, güçlü yönlerimle yüzleşirken
duygularımı da yakalıyorum o sırada. Onları bilmek, onları yüksek sesle kendime
tekrarlamak ve ardından içime çektiğim derin bir nefesle onlarla barışmak hali
bana iyi geliyor . Bu benim kendimle en bağlantıda olduğum an oluyor. Ve insan
ilişkilerimde nasıl gönülden vermeye dayalı iletişim sürdürüyorsam o an da
kendimle olan iletişimim de yargılardan uzaklaşıp kendi doğasında var olan o
şefkatli haline dönmüş oluyor. Kendime gösterdiğim şefkatin en değerli kısmı
ise bu iki yönümü , yani hem güçlü hem zayıf yönlerimi bir arada empatiyle tutabilmem oluyor.
Kendini bağışlama
öğrenme ve büyüme yönünde bizi özgürleştirir.
Elimdeki
kitapta altını yine mavi kalemimle çizmiş olduğum kısmı okuyorum :
“Öz benliğim, özeleştiri yüklü
olduğunda , içimizdeki güzellikleri görmemizi engellediğinde , öz kaynağım olan
evrensel enerjiyle bağlantımızı kaybederiz. “
Kendimle
bağlantı kurup duygularımla barışırken
bana bunu hissettiren şeyin ne olduğunu tanımladığımda ise yeniden güçlenmek
için bir alan açmış oluyorum kendime. Örneğin çaresizlik duygumla yüzleştikten sonra
bana bunu hissettiren şeyin destek alabileceğim kimsenin olmayışı ise işbirliği
ihtiyacımın olduğunu fark eder ve bunu
nasıl karşılayabileceğime yoğunlaşırım.
Bu yüzden yargılarımla mücadele etmek yerine beni asıl ihtiyacıma
götürecek olan duygumun peşinden giderim.
Kendini bağışlamak empatik bağ kurulduğunda
gerçekleşir.
İhtiyaçlarımı belirleyip onları
nasıl karşılayabileceğime dair bir plan yaptıktan sonra not defterimi,
Şiddetsiz İletişim kitabını ve sevdiğim
mavi kalemi çantama atarak yolculuğuma başlıyorum. Bu yolculuğun bana daha
fazla öğrenme ve daha fazla anlayış getireceğini bildiğimden saatteki hızı en
az olan bir aracı seçerek en arkalardan bir yere yerleşiyorum. En arkaya
yerleşiyorum çünkü araçta olabilecek herkesi daha iyi duymak bana iyi gelecektir. Hızı en düşük olanı
seçiyorum çünkü bu yolculukta yavaşlığa,
kendimi dinlemeye, hem kendi akışımı hem hayatın akışını takip etmeye ihtiyacım
var. Yolculuk başladıktan sonra yine defterimi çıkarıyorum ve atacağım ilk
somut adımı belirleyip bunu not ediyorum. Bu adımı atmak için ihtiyacım olan
şeyleri altına sıralayarak işimi kolaylaştırıyorum. Ve ilk hafta çevirisinin yayınlandığı durağa
yaklaşırken kendime duyacağım şefkati ,kendimle olan
bağlantımın gücünü ve enerjime olan katkısını kendime sık sık hatırlatmayı not ederek 1. hafta
durağında iniyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder