26 Nisan 2018 Perşembe

Gülesra'nın Şefkatli Eğitmen Günlüğü 22. Hafta


           “İlişki temelli bir sınıfta öğrenme ortamında sorumlu olan tek kişi öğretmen değildir. Öğretmenler, sınıftaki bağlılık ve canlılığa birincil olarak katkıda bulunan bireyler olmaları için; öğrencilere kendilerini ifade etmelerinin, başkalarını dinlemenin ve birbirleriyle bağlı çalışmanın yeni yollarını öğrenecekleri fırsatlar sunarlar.
Öğrencilerinizin sınıf yaşantısına katkıda bulunmalarını teşvik etmek için neler yapıyorsunuz?”

           Sınıflar,bir yerde okuldan bağımsız bir alan oluşturmakla birlikte aynı zamanda okulun bir parçası olmayı ve bu hali sürdürmeyi her zaman başaramaz. Genelde çocukların sınıfla olan ilişkisi daha çok fiziksel olarak kullanabildikleri alanlar üzerinden oluyor. Okulla ilişkisi de bir benzeri oluyor ek olarak bir de kurallar üzerinden bir bağlantısı oluyor. Oysa bizim derdimiz sadece fiziksel olarak değil,öğrenme ve yaşama alanı olarak da   orayla bir bağ geliştirmesi. Çünkü biliyoruz ki bu bağların güçlenmesi demek öğrenme sürecinin olumlu yönde ilerlemesi demek. Ve sosyal duygusal yönüne katkı sunması demek.

            Çocuklarla ilk başladığımız zaman yaptığımız  ve süreçte canlı olarak ilerleyen anlaşmalar bir nevi bunun ilk adımları oluyor. Fiziksel olarak kullandığı sınıfın,aslında bunun da ötesinde olduğu,diğer arkadaşlarına,öğretmenine sorumlu olduğu konuların da konuşulduğu bir alan olduğunu hatırlamış oluyor. Anlaşmayla başlayan bu süreç, onlara dinleme ve duyulma alanlarının açılmasıyla daha da derin bir aşamaya geçiyor. Nedir bu derin aşama? Bu aşamada çocuklar yargıları olmadan kendini ifade edebilmeye,odağını kaybetmeden arkadaşını dinlemeye başlıyor. Sura Hart’ın: “Öğrencilerinizin sınıf yaşantısına katkıda bulunmalarını teşvik etmek için neler yapıyorsunuz?” sorusuna cevap verecek olursam,bunu sınıfta zaman zaman çemberlerle zaman zaman sınıf meclis toplantılarımızla oluşturmaya çalıştık biz. 


            Son dönemlerde rutinler bozulmaya başlasa da çocukların kendini ifade ederken olan rahatlıkları,sınıfa dair olan her konuda görüş belirtmeleri,görüşlerini hayata geçirmek için çabalamaları,sınıf yaşantısına nasıl katkıda bulunduğunu göstermiş oluyor. Bazen bizim için küçük ve basitmiş gibi görünen durumlara sunmaya çalıştıkları katkının aslında ne kadar önemli ve emek verdiğimiz bir süreç olduğunu fark ediyorum. Bunun aslında zamanla bir kültür olduğunu ve okul dışındaki hayatlarını da nasıl kolaylaştırdığını hatırlatıyorum kendime. Çünkü biz öğretmenler bazen bu durumları çok sıradan görebiliyor ve belki de bir yetişkinde gördüğümüz tepkilerin aynısını onlardan da bekliyoruz. Örneğin sınıftaki basketbol topuyla her tenefüste oynanmak istenmesi ve kimin o topu alıp sorumluluk üsteleneceği ilk zamanlar problemdi.Kura yöntemi denedik,sınıf listesi sırası denedik ama her defasında memnun olmayanlar çıktı.Ve bu öneriler hep ban aitti. Sonrasında kendi buldukları çözümle sınıf nöbet saatindeki ikili sistemi uygulayacaklarını,bir kişinin topun sorumlulu,diğer kişinin ise oyunun sorumluluğunu alacağına dair karar çıktı.Ben de uydum. Bu olayı çözmeleriyle birlikte diğer konularda da görüş belirtip aktif olmaya başladılar. Çünkü daha önce basketbol konusu gibi sınıf için önemli bir mevzuyu çözme deneyimleri vardı. İşte bu “küçük-basit” gördüğümüz ama aslında çocuklar için ilişki temelli bir sınıfın önünü açan olayları artık daha fazla önemsiyorum.
            
            Bu hafta içimdeki en canlı kutlama bu hafta ilk olarak kendime. J  Her hafta bilgisayarın başına geçme halim, Sura Hart’ın pasajlarını okudukça kendimde de olan değişim, kendimle olan bağlantımın güçlülüğü, ihtiyaçlarımı gözetmem için somut adımlar atışım, bunların hepsinin bir bağının olduğu Şiddetsiz İletişim… Belki hiçbir zaman dört dörtlük hayatımıza uygulayamayacağız,yargının hiç uğramadığı yazılarımız ya da konuşmalarımız belki hiç olmayacak ama ara ara kendimize hatırlatıp emeklerimizi sevmemiz,kalbimize şefkat duymamız her zaman en büyük kutlamamız olacak. En azından benim öyle olacak. J
           Bu sürecin okulla  olan bağımıza da katkı sunmasını dileyerek, hepimizi ilgilendiren konularda tüm sınıf temsilcileriyle bir şeyler yapılmasını umarak bu haftaki günlüğüme son veriyorum.
Hepinize Marshall’ın bahsettiği “Kendine Şefkat” i iliklerinizde hissettiğiniz haftalar diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder